13 Mart 2012

'Baykalizm'e Gökçek Aşısı

CHP’nin ‘hobi’si olduğunu söyleyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı geçen hafta yine Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine hayli alaycı ve küçümseyici bir üslupla attı tuttu

 

 
Ben artık Melih Gökçek’in CHP açısından bir ‘turnusol kâğıdı’ olduğunu düşünüyorum. Onun artık mutat hale gelen ‘CHP’yi dile dolama’ seanslarını izleyin ekranda, bu partide yükselen kim düşen kim, ayırt edebilirsiniz!..
 
CHP’nin ‘hobi’si olduğunu söyleyen Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı geçen hafta yine Kemal Kılıçdaroğlu aleyhine hayli alaycı ve küçümseyici bir üslupla attı tuttu. Partinin ‘Alevicilik’ noktasına savrulduğunu; Baykal ve ekibinin son kongrede anti-demokratik şekilde (İsa Gök meselesi) saf dışı edildiğini; buna bağlı olarak da Parti’nin bölünme sürecine girdiğini; hatta bir yeni parti oluşumunun bile söz konusu olabileceğini CHP içerisinden de aldığı duyumlar doğrultusunda ‘üzülerek’ ifade etti. Öyle ki bu kadar yakından takip ettiği CHP’yi kurtarma yolunda kendisinin devreye girmesini şaka yollu önerenlere de gerekirse seve seve bunu yapabileceği mukabelesinde bulundu!.. 
 
Ben bunlardan Kılıçdaroğlu’nun karşılaştığı tüm engellere ve malûm eksikliklerine rağmen yine de bir silkiniş içinde olduğu kanısına varıyorum. Tüm bu alaycı yüklenmelerin arkasında bir yükselişten duyulan tedirginliğin kokusunu alıyorum.
 
‘Hobi’yi kazıyorum, altında ‘fobi’ buluyorum.
 
Gökçek, hakkını yememeli, sosyal-demokrat solun içini iyi bilir. Siyasi kariyerini ona borçlu çünkü. Ankara’da gerek SHP, gerek CHP, gerek DSP elbisesiyle karşısına çıkan, ama aslında “Ha Ali Veli, ha Veli Ali” niteliğindeki isimlere karşı hep kazandığı mücadelesinde bu hareketi tüm zaaflarıyla tanıma imkânı buldu. Ayrıca Deniz Baykal sayesinde yıllardır bir Türkiye partisi olmaktan çıkmış ve Ankara’yla sınırlı bir ‘Genel Merkez Partisi’ haline gelmiş CHP’de olup bitenlere de neredeyse çeyrek asra varan Ankara egemenliği sayesinde enformatif anlamda fazlasıyla hâkim olduğu söylenebilir.
 
O yüzden Gökçek’in söyledikleri kulak ardı edilmemeli. Ama söylediklerinin ‘stratejik’ hedefleri üzerine de kafa yormak gerekiyor. Bu doğrultuda AKP’nin hâlihazırdaki egemen parti pozisyonunu Cumhuriyet’in 100’üncü yılına doğru bir rekabete uğramadan doludizgin sürdürme yolunda CHP’yi kendisi için ‘karın ağrısı’ olmaktan tamamen çıkarmaya dönük bir çabanın Gökçek marifetiyle sürdürüldüğü düşünülebilir. Bunun da tabiatıyla CHP’nin şu aralar zar-zor başa çıkmaya çalıştığı kendi ‘karın ağrısı’nı tekrar azdırmaya yönelik olacağı aşikârdır.
 
‘Baykalizm’ olarak teşhis etmek mümkün bu ‘karın ağrısı’nı…
 
2002 seçimleri sonrası süreçte Baykal CHP’yi ‘devlet sınıfı’ gözetiminde sosyal-demokrat soldan koparıp ulusalcı-Kemalist bir çizgiye ite-kaka soktu. ‘İte-kaka’ diyorum, çünkü o dönemde Kemal Derviş’in CHP bünyesinde politikaya atılma tercihinin de kuvvetle işaret ettiği üzere bu partinin ‘sol liberalizm’i esas alan bir çizgi benimseme imkânı fazlasıyla vardı. Ama CHP, Baykal marifetiyle ‘sol liberalizm’ yerine ‘sol’ demenin bile pek kolay olmadığı düpedüz ‘sağ’ bir Kemalizm’e savruldu.
 
CHP’nin küresel dünyanın dinamiğine daha uygun ‘sol liberalizm’ yerine Türkiye bürokrasisinin statiğine uyarlı bir ‘sağ Kemalizm’in savunucusu olması, AKP’nin önünü alabildiğine açarken, CHP parti tabanında da kalıcı bir iz bıraktı. ‘İslamofobik’ şehirli laik orta sınıf, yargıda, medyada, üniversitelerde demirlemiş tuzu kuru bir elitin manipülasyonu altında bu çizgiyi içselleştirdi. CHP’de taban oluşturan ve şimdilerde yüzünü yeniden devletten topluma dönmeye çalışan liderliği Atatürkçülükten uzaklaşmak ve mezhepçiliğe yönelmekle itham eden bir kesim bu. Söz konusu laisist-Kemalist manipülasyondan kendisi de etkilenmiş olmakla birlikte Kılıçdaroğlu’nun liderliğe gelmesiyle başlayan “Parti Alevileşiyor” teranesinden rahatsızlık Alevi taban ise şimdilerde iki arada bir derede kalmış durumda.
 
AKP’nin Gökçek üzerinden CHP’ye yönelik yürüttüğü çalışmanın bu hassas eklem noktasına odaklandığı söylenebilir. Kılıçdaroğlu’na karşı savunuculuğuna soyunulan eski-CHP’nin Kemalist-laisist niteliğinin öne çıkarılmasından dikkatlice kaçınılıyor tabii. Kılıçdaroğlu CHP’sinin Parti’ye toplumsal hayatiyetini kaybettiren bu ‘takıntı’dan uzaklaştığını vurgulamak, kendisiyle çelişmek, hatta komik duruma düşmek olur. Yani Gökçek, ya da genel olarak AKP, “CHP laiklikten, Atatürkçülükten saptı” diye vuramaz Kılıçdaroğlu’na. O yüzden “Aleviliğe kaydı” diye vuruyor. Ve bu argüman üzerinden eski-CHP’ye zindelik aşısı yapılmaya çalışılıyor.
 
Anlaşılan CHP, geçirdiği şu zor dönemde bile AKP’yi rahatsız etmeye devam ediyor. Demek ki hâlâ hatırı sayılır bir toplumsal güç o. Evet, her iki kişiden biri AKP’li bu memlekette. Ama her dört kişiden biri de CHP’li. Mütevazı ama yine de yabana atılamaz bu oran, AKP’nin egemen konumunun sürekliliği açısından CHP’nin hâlâ bir risk faktörü oluşturduğunu gösteriyor.
 
Dolayısıyla CHP’yi kendi içinde Alevilik, daha da öte ‘Kürt-Alevilik’ bileşenine kara çalarak çatlatıp ikiye ayırmak mümkün olursa bu risk ortadan kalkar. Böylece CHP’nin Türkiye’de artık gerçekten bir ‘tarihi eser’ haline gelmesini sağlama yolunda da iyice mesafe kat edilmiş olur.
 
Kemal Kılıçdaroğlu’nun şimdiye kadar sergilediği liderlik performansıyla ilgili eleştirilecek, hayal kırıklığı ve umutsuzluk teşkil edebilecek pek çok nokta bulunabilir. Ama onun liderlikte hâlâ yeni olduğunu da, düne kadar Parti’ye hâkim çağdışı bir ‘nomenklatura’ tarafından cenderelendiğini de unutmamak lâzım. Giderek tecrübe kazandığını fark etmek lâzım. Daha önemlisi, temiz, dürüst ve güvenilir bir insan olduğunu görmek lâzım. Nihayet CHP’nin Alevilik’ten öte, Kürt coğrafyasına açılarak daha da kitleselleşebilmesi yolunda bir imkân sunduğunu bilmek lâzım.
 
Tabii bir de siyaset üretirken sırtını Atatürk’e dayama ısrarı olmayan, ama Atatürk düşmanlığı da yapmayan bu liderin iyi niyetine Kemalist hassasiyeti İslâmofobik takıntısı eşliğinde hayli yüksek olan parti tabanının artık inanması lâzım! Aksi takdirde onunla başkanlığa geldiğinden beri ‘emekli mutemet kılıklı adam’ diye dalga geçtiğini sanan ‘sosyal ırkçı’ basın zevzeklerinin muradına ermesini sağlayacaklar. Onların istediği, CHP’nin müze olması, unutmayın!
 
Kılıçdaroğlu’nun alternatifi de, şaka maka, Gökçek artık; onu da unutmayın!..
 

Yazarın Diğer Yazıları

Vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım!

Yöresel ve evrensel düzlemlerde eşzamanlı yaşananları 'insan' gerçeğinde birbirine organikçe bağlamak… Daha iyi bir hayatı var etme umut ve inancıyla gelenekten geleceğe taşınmak… Bunlar, Hasan Hüseyin şiirini bu coğrafyanın en özgün ve özgül yapıtlarından biri kılar

Goebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!"

Bir okurum, siyaseten Refah Partisi - AK Parti çizgisinde yol almış olmakla birlikte bugün gelinen noktada Ak Parti'nin yapıp ettiklerine ve olup bitenlere bağlı olarak bu ideolojik 'gönül bağı'nın nasıl koptuğunu samimi bir eleştirellikle bizimle paylaşıyor

Goebbels'leşme karşısında muhalefeti sorgulamak!

Matbu medyanın hazan mevsiminin, televizüel medyanın da sonbaharının yaşandığı bir dönemde, insanları sıkan, bıktırıp usandıran karakterlere, ağızlara, kabadayılıklara kimse katlanmak zorunda değil. CHP hiç değil

"
"