18 Eylül 2011

Babadan oğula akan zehir: Erkeklik

Kanal D'nin yeni dizisi 'Kuzey Güney' sert 'erkeklik' kabuğu altında yatan iktidar mahkûmluğunu göstermeye aday yapımlardan.

Kanal D'nin yeni dizisi 'Kuzey Güney' sert 'erkeklik' kabuğu altında yatan iktidar mahkûmluğunu göstermeye aday yapımlardan. Hikâye pek orijinal değil belki ama Kıvanç Tatlıtuğ'un başarıyla canlandırdığı 'Kuzey', bir kabadayının karanlık, sızılı yönlerini göstermesiyle yeterince ilgi çekici.



Yeni dönem dizileri kadın sorununu (şiddet, tecavüz, töre baskısı) ana tema, eğer değilse yan tema yapma hususunda adeta birbiriyle yarışıyor. Toplumsal cinsiyet konusuna yönelik bu ilgi iyi de eksik olan, erkekliği, erkeğin içinde bulunduğu hâli ele alıp işlemek… Tabii erkekliği ele almak deyince onu idealleştiren, fetişleştiren ve yücelten ‘maşist’ yapımlar akla gelmemeli! Onlardan fazlasıyla var. ‘Kurtlar Vadisi’nin kaçıncı sezona girdiğini bile unuttuk.


Eksikliği hissedilen, erkekliğin dışa dönük bir iktidar temsili olmasının altında, derininde, kuytularında kalan içe dönük iktidar mahkûmluğunun su yüzüne çıkartılması… O sert erkeklik ‘kabuğu’ altında inim inim inleyen ‘insan’ın hâli pürmelâline dair teşhis, teşhir ve tenkit girişimleri…


Buna biraz ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’de ‘Ali Kaptan’ karakteri üzerinden dokunulduğunu başka bir yazıda belirtmiştim. Biraz da ‘Behzat Ç.’ böylesi bir ‘erkeklik sorgulaması’na meyyal bir kurgusal gidiş içindeydi geçen sezon… Ama şu aralar bu sorgulamayı asıl vaat eden, Kanal D’nin yeni dizisi ‘Kuzey Güney’…


Kıvanç Tatlıtuğ’un son derece başarılı canlandırdığı ‘Kuzey’ karakteri bizi bir ‘Bully’nin karanlık, ıssız ve sızılı dehlizlerine girmeye çağırıyor. Konu genelde çok orijinal sayılmaz. ‘Kuzey’ ve ‘Güney’ adlı iki erkek kardeş, aynı kıza aşkta rakip oluyorlar. Ama ‘Kuzey’in aşkının ne kız (Öykü Karayel) ne de ‘Güney’ (Buğra Gülsoy) farkında. Bu haliyle birkaç hafta önce değerlendirdiğimiz ‘Ay Tutulması’nın neredeyse eril bir ‘ayna yansısı’ dense yeridir. Tabii orada aynı adama âşık ama birbirinden bihaber ikiz kız kardeşler var. Burada da ağabey, sevdiği kadına kardeşinin âşık olduğundan bihaber…


Erkeklik sultası


Bu ana eksenin dışında diziyi esas, baş belası-kabadayı (‘bully’) küçük kardeşin babasıyla ilişkisi üzerinden işlenen ‘erkek ve şiddet’, daha doğrusu ‘erkekte şiddet’ teması ilgiye değer kılıyor. Psikoterapist Terrence Real’in şahane kitabı ‘Erkekler Ağlamaz’da yer alan, erkeğin dehşetengiz ama aynı zamanda aciz şiddetinin babadan oğla transferine dair tespit ve misalleri hatıra getiren bir kesit bu...


Evde baba şiddeti altındaki aczin çıkışını sokakta herkese yönelik seferber edilmiş bir şiddet pratiğinde bulan oğul… Altında ezildiği erkeklik ‘sultası’, hapisten yeni çıkmış oğluyla, onun ağabeyiyle ve onların annesiyle (Semra Dinçer) oturacağı kahvaltı sofrasına önce şefkatle taşıdığı simitleri bile nihayetinde koymasına imkân vermeyen bir baba (Mustafa Avkıran)… Ve bu şekilde kuşaktan kuşağa taşınan, insan ‘kültürel genetiği’nin zehirli erkeklik bilgisi…


‘Kuzey Güney’ işte bu ‘kahredici kalıtım’ üzerine kafa yormaya çağıran bir kurgusal boyuta sahip. Bunun önümüzdeki haftalarda daha da önünün açılmasını dileyelim! Tabii çoğu erkeğin kendinden bir parça bulacağı gözlemlerle dolu Real’in sarsıcı kitabına bir göz atmayı da herkese salık verelim. Özellikle de dizinin senaristlerine!..


Yazarın Diğer Yazıları

Vurun kanatlarınızı karanlığa kuşlarım!

Yöresel ve evrensel düzlemlerde eşzamanlı yaşananları 'insan' gerçeğinde birbirine organikçe bağlamak… Daha iyi bir hayatı var etme umut ve inancıyla gelenekten geleceğe taşınmak… Bunlar, Hasan Hüseyin şiirini bu coğrafyanın en özgün ve özgül yapıtlarından biri kılar

Goebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!"

Bir okurum, siyaseten Refah Partisi - AK Parti çizgisinde yol almış olmakla birlikte bugün gelinen noktada Ak Parti'nin yapıp ettiklerine ve olup bitenlere bağlı olarak bu ideolojik 'gönül bağı'nın nasıl koptuğunu samimi bir eleştirellikle bizimle paylaşıyor

Goebbels'leşme karşısında muhalefeti sorgulamak!

Matbu medyanın hazan mevsiminin, televizüel medyanın da sonbaharının yaşandığı bir dönemde, insanları sıkan, bıktırıp usandıran karakterlere, ağızlara, kabadayılıklara kimse katlanmak zorunda değil. CHP hiç değil

"
"