Sudan’ın ekonomik kaynaklarından aslan payını Çin alırken, ülkede son dönemde hareketlilik gösteren Türkiyeli girişimciler de giderek daha etkin olma yolunda çaba harcamakta. Ortalama tahminle 200-250 civarında Türkiye kökenli iş yerinin bulunduğu belirtilen Sudan’da yoğunluk başkent Hartum’da toplanmış durumda.
Weber, Ülgener ve Gülen
Türkiye’nin farklı şehirlerinden gelip Sudan’da iş yapan müteşebbislerin ortak noktası “Anadolu kaplanları” tabir edilen sermaye grubuna mensubiyetleri… Bir başka deyişle, esas olarak Türkiye “Müslüman burjuvazi”sinin yatırım yapmaya, iş kurmaya değer bulduğu (belki “cesaret ettiği” demek daha doğru) bir yer Sudan…
Bunda “kültürel” etmenin belirleyici olduğunu düşünmeye teşvik eden veriler mevcut. Kendileriyle birkaç vesileyle buluşup sohbet etme imkânı bulduğumuz Türk iş adamları Fethullah Gülen’e ve onun hareketine zihinsel ve ruhsal bağlılıklarını saklamıyorlar. Aksine belli ki onları Sudan’da azim, kararlılık ve “inanç”la tutan en önemli unsurlardan biri “Hocaefendi”nin teşvik ve telkinleri…
Bir taraftan akla Sabri Ülgener’in iktisat ahlâkı ve zihniyeti üzerine “vurgulu” değerlendirmelerini getiren ve tabii Weber’in klasik eseri “Protestan Ahlâkı ve Kapitalizmin Ruhu”nu da yankılayan bir tablo var ortada. Türkiye’de modernist-seküler burjuvazi karşısında 1980’lerden itibaren boy atmaya başlayan, 2000’lerden sonra da giderek güçlenen muhafazakâr-İslâmî burjuvazinin etik ve entelektüel yakıtını Gülen’den aldığını söylemek sanırız yanlış olmaz.
Sudan’ın Hamîsi Çorum
Bu görüşü desteklediği düşünülebilecek bir diğer olgu, yine Gülen Hareketi ile bağlantılı bir Türk Okulu’nun Hartum’daki varlığı… 1999’da eğitim-öğretime başlayan, halen 251’i erkek 140’ı kız olmak üzere toplam 391 öğrencinin eğitim gördüğü bu okulun sponsorluğunu “Hocaefendi”ye bağlı Çorumlu iş adamları üstlenmişler. Bunun aslında bir genel strateji olduğunu da geçerken kaydetmekte yarar var: Türkiye’de Fethullah Gülen’e bağlı sermayedar ve girişimcilerin bulunduğu şehirlerden her biri, dünyanın farklı ülkelerinde Hareket’in gerçekleştirdiği eğitim, kültür ve hayır faaliyetlerinin mali yükünü taşımak durumunda…
Bu çerçevede Sudan, “Çorum burjuvazisi”nin himaye ve yükümlülük alanına giriyor. Okul’a kayıt yaptıran öğrencilerden alınan para ile Sudan’daki Türk iş adamlarından toplanan paranın ötesinde hâlâ ihtiyaç duyulan malî kaynak, Hareket’e bağlı Çorumlu iş adamları tarafından karşılanıyor. Yeni yaptırılan ek okul binaları için gereken para da Hareket’in “Çorum Branşı”ndan temin ediliyor.
Sudanlı ve Türk öğrencilerin birlikte eğitim gördüğü Okul, anaokulu, ilk ve orta öğretim bölümlerinden oluşuyor. Sudan’da kız ve erkek öğrencilerin karma eğitim görmesi yasak olduğu için kızlara mahsus daha teşekküllü bir okul binasının yapımı halen sürmekte. Okul’da ayrıca Suriyeli, Suudi, Yemenli, Nijeryalı öğrenciler de eğitim görmekte. Eğitimin fizik, kimya, biyoloji, matematik gibi fen bilimlerinde İngilizce, sosyal-beşeri bilimlerde ise (Sudan tarihi, Sudan edebiyatı, vb.) Arapça yürütüldüğü Okul’da Türkçe, zorunlu öğrenilmesi gereken bir ders olarak müfredatta yer alıyor.
'Kurtlar Vadisi' Sudan'da Bir Numara
İlginç bir nokta, bu Türk Okulu’nda yakın zamanlarda Güneyli, Hıristiyan bir valinin iki çocuğu ile bir Kıpti Sudanlının çocuğunun da eğitim görmüş olması. Bu çocuklar, okul müfredatının bir parçası olan “İslâmi Terbiye” dersini almak yerine kendi kiliselerinde muadil bir ders görüp oradan aldıkları notu getirmişler. Yetkililer, farklı dinlerden çocukların okulda eğitim görmesinin bir mahsuru olmadığını, ama zaten Hıristiyan okullarının varlığı nedeniyle bu yönde yoğun bir talep bulunmadığını söylüyorlar.
Bu arada Kuzey Sudan’ın en meşhur şarkıcısı olan “Neda Kale”nin de çocuğunu bu Türk Okulu’nda okuttuğunu kaydedelim.
Ortadoğu Arap ülkelerinde hayli revaçta olan Türk televizyon dizileri furyasından Sudan da nasibini almış. “Kurtlar Vadisi”, ülkede en çok izlenen dizi… “Gümüş”, “Ihlamurlar Altında” ve STV’de yayınlanan mistik-manevi arayışlara seslenen “5. Boyut”, diğer rağbet gören diziler.
Türkiye-Sudan İşbirliği Hâlihazırda 200 milyar olan Türkiye-Sudan ticaret hacminin daha da artırılması bu ülkede bulunan Türk firmaları ve yatırımcıları kadar Sudan’ın önde gelen bazı resmî çevrelerinin de dileği… Kendileriyle buluşma ve görüşme imkânı bulduğumuz “Sudan Uluslararası Halkların Dostluğu Konseyi” yetkilileri, Türkiye’nin Sudan’da daha da etkin bir performans sergilemesini arzu ettiklerini belirtiyorlar. Bunlar arasında duygusal, hatta “fantastik” biçimde Sudan’da 10 milyon Türk görmek istediğini belirtenler bile var.
Her halükârda Sudan’da Türklere ve Türkiye’ye samimi bir ilgi, sempati ve yakınlığın olduğunu kabul etmek gerekir. Bu bakımdan Sudan’ın uzun zamandır Batı dünyasının dışladığı ve ciddi yaptırımlarla karşı karşıya bıraktığı “itilmiş” bir ülke olma durumuyla Türkiye’nin son zamanlarda Avrupa Birliği yolundaki hayal kırıklıklarının ve buna bağlı (tepkisel olduğu da söylenebilecek) yeni arayışlarının buluştuğu söylenebilir.
Bununla uyarlı olarak Türkiye’de AKP iktidarı ve Başbakan Erdoğan’a karşı içten bir muhabbet de pek çok vesileyle Sudan’da dışa vuruluyor. Uzun yıllar Türkiye’de bulunmuş olan, kendisini “Türk’ten çok Türk” olarak tanımlamanın pek de yanlış olmayacağı Sudanlı Dr. Fatih Hasaneyn Türkiye’nin epey bir zaman Batı yörüngesinde yol alıp, “istemediği Doğu ile kendisini istemeyen Batı” arasında kaldıktan sonra şimdi Doğu’ya ve Sudan’a farklı bir gözle baktığını memnuniyetle belirtiyor.
Gerçekten, özellikle Ahmet Davutoğlu’nun Türk dış politikasına getirdiği yeni anlayışın sonuçlarından biri olan Afrika açılımıyla bağlantılı biçimde Türkiye’nin Sudan’da iktisadi, teknolojik ve kültürel mahiyette belirgin bir varlık gösterme yolunda ilerlediğini gözlemlememek mümkün değil. Özellikle yarın ele alacağımız Darfur’a ilişkin böyle bu…
Türk Bankası Neden Yok?
Fakat bunun ne ölçüde pratik ve işlevsel olduğu, özellikle ekonomik açıdan üzerinde düşünülmeyi hak eden bir nokta. Her şey bir yana, söz konusu atılımın Çin gibi bir dünya devinin bu ülkedeki ekonomik etkinliğinin çapı yanında hayli güdük, deyiş yerindeyse “devede kulak” kalıp kalmadığını da sorgulamadan edemiyor insan…
Çin, tüm kaynaklarını teknik ve malî anlamda ve resmi çerçevede Sudan’a yönelik olarak seferber etmiş bulunuyor. Türkiye’nin aynı kıstaslar açısından böyle bir noktanın hayli gerisinde olduğu, Sudan’daki Türk iş adamlarının sorun ve sıkıntılarına kulak verildiğinde hemen ortaya çıkıyor.
Türk girişimcilerin en büyük ortak derdi, kredi kullanımı, para transferi gibi ticari anlamda hayatî sorunlarını efektif şekilde çözecek bir Türk bankasının Sudan’da şube açmamış olması… Belli ki Türkiye’den hiçbir banka siyasal istikrarsızlığın hayli yüksek olduğu, yoksulluk sınırında yüzde 60 insanın bulunduğu bu ülkeye gelmek istemiyor. Böyle olunca Sudan’da bulunan Türk müteşebbislerin durumu hayli zorlaşıyor.
Toprağın Altı Çin’in Üstü Bizim
Türkiye bir yandan makine, çimento, kimya, deri, dokuma gibi sanayi alanlarında öne çıkmaya çalışırken tarım sektöründe de gerek eğitim gerekse girişim bazında etkin olmaya çalışıyor Sudan’da… TİKA ve Tarım bakanlığı aracılılığıyla 450 kadar Sudanlıya eğitim verildiği bildirilmekte.
Ülkenin pamuk üretim potansiyelinin çok büyük olduğu (yüksek kaliteli pamukta Sudan dünyanın üçüncü ülkesi); 77 milyar hektar ekilebilir arazinin bulunduğu (özelikle Mavi ve Beyaz Nil arasında kalan topraklar ile Nil’in birleşerek devam ettiği bölge tarıma çok elverişli); binlerce dönüm şeker kamışı üretiminin gerçekleştirildiği; beyaz darı, mısır, ayçiçeği, Arap sakızı ve çok kaliteli (yağlı) yer fıstığı üretiminin yapıldığı Sudan’da Türkiye tarım alanında da ekonomik ve ticari faaliyet göstermeye hevesli gibi görünüyor.
Kim bilir belki de Çin’in en değerli yer altı cevherini “kapattığı” Sudan’da bizim payımıza da yer fıstığı düşüyor.
Yarın: Darfur