T24 okuyucularına merhaba!
T24 okuyucularına kendimi yakın hissederek, içtenlikle merhaba diye seslendim; bu ortamdakilerin çoğunu tanıyorum, tanışmadıklarımdan da uzak olmadığımı biliyorum.
Ayağımın tozuyla, hafta sonunda siyasal hayatımızın üst katında oluşan önemli bir gelişmeden bahsetmek istiyorum:
Sayın Davutoğlu, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu (DEİK) yemeğindeki iş adamlarını cesaretlendirme konuşmasında, anayasadan da bahsetti.
T24 okuyucularına merhaba! T24 okuyucularına kendimi yakın hissederek, içtenlikle merhaba diye seslendim
Pazar günü de Karar gazetesinde Ziver Büyüktaş’ın, “Ak Parti’nin anayasa teklifinin esasları” haberi yayımlandı.
Ak Parti bünyesinde “Anayasa Komisyonu” kurduklarını söyleyen Davutoğlu, “önümüzdeki bir ay içinde bütün yazım çalışmalarını tamamlamayı planladıkları” anayasayı şöyle tanımladı:
“İnsan onurunu koruyan, insan hak ve özgürlüklerini güçlendiren, güçler ayrılığını tahkim eden, hukukun üstünlüğü ilkesinden taviz vermeyen, yetki ve sorumluluk dengesinin kurulduğu, siyasal sistem olarak başkanlığı benimseyen, demokratik ve özgürlükçü bir anayasa.”
“Başkanlığı benimseyen” ibaresi dışında bu tanıma katılıyorum.
Ancak Karar’ın haberindeki anayasa arayışı, Davutoğlu’nun söylediklerinden çok farklıydı. Haberde şunlar yazılıyordu anayasa için:
- AK Parti, Türkiye’ye uygun sistemi belirlemek için kapsamlı bir çalışma yürütüyordu.
- Tartışmalardan biri, başkan ve meclisin birlikte seçime nasıl gidecekleriydi.
- Meclis-hükümet-başkan arasında uyum sağlanması için Meclis seçimleri ile başkan seçimlerinin aynı anda yapılması öngörülüyordu.
- Yasama ve yürütme arasında fren-denge mekanizması aranıyordu.
- ’Vatandaşlık’’, ‘’Yargı bağımsızlığı’’, ‘’Egemenlik’’ ve ‘’Başkanlık’’ konularında Ak Parti’nin duruşunun korunması isteniyordu.
- En az yüzde 5 oy alan partinin belirleyeceği kişi ile 100 bin imza toplayan kişinin başkan adayı olması öngörülüyordu.
Karar’ın haberindeki anayasa arayışı, Davutoğlu’nun söylediklerinden çok farklı
Yazılan önerilerin hemen hepsi, konunun aslını bilmeyenleri kandırmaya yöneliktir. Bunlardan bir ikisini yazacağım:
“Türkiye için uygun sistem arayışı”, uzaydaki bir gezegen için yönetim sistemi aranıyormuş gibi yazılmış!
Yerinden yönetim sisteminin merkezi idareden çok farklı bir yaşam tarzı olduğu kabul edilmeden, başkanlık sistemine geçilmesi düşünülebiliyorsa, “uygun bir sistem” bulunabilir mi?
Hangi ekonomik durumdan ve hangi kültürden gelinirse gelinsin, hangi siyasal ve toplumsal geleneğe sahip olunursa olunsun, yerinden yönetim kurulmadan başkanlık sistemine geçiş, diktaya kapıları açmasını bir yana koyalım; yolsuzluğu, israfı, tutarsızlığı arttıracağı açıktır.
Bir başka kandırmaca cümle de, başkan ve Meclis’in birlikte feshedilmesi ve seçimlerinin birlikte yapılması ile Meclis-hükümet-başkan arasında uyum sağlanmasının düşünüldüğünün bildirilmesidir.
Başkan ve Meclis’in ilişkisinde aranılan, “tenasüp, münasip olan, uyum, yerindelik, yakışma” mıdır? Yoksa, “tabi olan, tabiiyet, uyrukluk, bağımlılık” mıdır?
Hazırlanan çerçeve, her kişi ve her kurumun “başkana tabiiyetinin” beklendiğini gösteriyor. Öyle anlaşılıyor ki; kişiler ve kurumlar başkanın işe veya kişiye göre, bugünden yarına değişebilecek kararına tabi olacaklardır!
“Türkiye için uygun sistem arayışı”, uzaydaki bir gezegen için yönetim sistemi aranıyormuş gibi yazılmış!
Ne istendiğini uzun uzun anlatmaya gerek yok; başkana Meclis’i fesih yetkisi veren, başkanın partisiyle ilişkisini sürdüren, meclis üyeleri ve başkan seçimini aynı gün yapan, denge-denetim mekanizmalarının ne olduğunu hâla düşünmekte olan ülkeler -kabileler- alt alta yazılırsa, kimin ne istediği kolayca anlaşılacaktır
Bir de Parti Anayasa Komisyonu’nun oluşumuna bakalım:
Karar’ın haberine göre Davutoğlu’nun söylediği komisyon; Ankara Milletvekili Ali İhsan Arslan, Cumhurbaşkanı Danışmanı Burhan Kuzu, Parti Genel Sekreteri Abdülhamit Gül, Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Şentop, Parti Sözcüsü Ömer Çelik, Meclis Anayasa Komisyonu Başkanı Ahmet İyimaya, eski Meclis başkanları Cemil Çiçek ve Mehmet Ali Şahin’den oluşmaktadır.
Bu sekiz üyeden -adlarını yazmayayım- beşinin, Erdoğan’ın sözü dışında bir görüşü değil savunmak, böyle bir görüşün varlığını hatırlatma ihtimalini düşünebiliyor musunuz?
Açıkçası bu komisyon Ak Parti’nin anayasa komisyonu değil, Sayın Erdoğan’ın komisyonudur. Bu komisyon, bir ay, hatta istenirse bir hafta içinde, gerçekte Erdoğan’ın hazırlatmış olduğu metni, “Ak Parti Anayasa Teklifi Metni” olarak Davutoğlu’nun masasına koyacaktır.
Soru şudur: Erdoğan modeli başkanlığa geçilmesini düzenleyen kurallar ‘Parti Anayasa Teklifi’ olarak önüne geldiğinde; Davutoğlu; önceki gün söylediklerini hatırlayacak mıdır? Yoksa bu sorunun cevabını herkes bilmekte midir?