13 Eylül 2020

Ev bizi yuttu...

Baştan belirtmeliyim ki yanlış bir hata olmasın. Ben uzaylıyım!

Başlıktaki o güzel tanımlamayı Haşmet Babaoğlu yapmış, kulağıma geldi dayanamadım sahiplendim, başlığa çıkardım. Buralarda bu işe intihal derlermiş, fazla yapılırmış, hoşa giden her şey derhal yeni sahibine intikal edebilirmiş. Ev bizi yuttu, biz de hapı yuttuk zaten.

Evet, baştan belirtmeliyim ki yanlış bir hata oluşmasın. Ben uzaylıyım!

Sahipsiz bir yıldızda bilinmeyen bir Tanrı tarafından, belirsiz bir zamanda durup dururken, sebepsiz yere halk edilmişim. Kâfi gelmemiş, yetmemiş olmalı ki, cennetten kovulur misali oradan da defedilmişim. Düşe kalka Mavi gezegene, onun da Türkiye diye anılan bir yerindeki İstanbul dedikleri bir kalabalığın en kesif olduğu bir mahalleye, kaldırımın kenarına düşmüşüm, iyi mi?

Küt diye kıçüstü indiğim bu yerin adını kırmızı bir tabelada okudum, Pera!.. Okudum, çünkü yolum buralara düşmeden, yani ben buraya düşmeden önce geldiğim starda çok okurdum, bilirim yani. Okumam yazmam vardır.

Örneğin meselâ, Belediye Zabıtası Talimatnamesi'ni hatmetmişimdir, hıfzetmişimdir, kıraat eder ezbere söylerim;

Umuru Belediyeye Müteallik Ahkâmı Cezaiye Hakkında 1340 tarihli ve 486 numaralı Kanun ve Talimatnamesiyle birlikte, Belediye Tenbih ve Yasakları, İstanbul Belediyesince yapılmış ve... Bu eser işte böyle başlar ve bu minval üzere gider.

Kişilerle musahabeye gelince işler biraz zor! Zorlanıyorum. Bizim bilinmeyen yıldızın oralarında, sadece bilinmeyen tek bir dil konuşulur. Hâlbuki burada dört farklı lisan aynı anda karışık olarak kullanılıyor; İngilizce, Osmanlıca, Türkçe ve Öztürkçe! Yine de anlaşıyorlar ama bundan ne anlaşılıyor, onu ben de bilmiyorum.

Oralardaki bir kahvede yahut cafe'de fark ettiğim ekranlarda ayırdına vardığım tartışmalı münazara programlarından birine, bişeyler kaparım ümidi ile kulak kesildim... Çok enteresandır, dört ilginç şahıs aynı anda hem avazı çıktığı kadar haykırarak lâflıyor, hemi de irşat edilen her bişeyi işitebiliyor, anlıyor ve cevap yetiştirebiliyordu. Beşinci fert moderatris hanımefendi ise münakaşaya duhul olmama gayreti içinde süzülürken, ara sıra sık sık, kısa bir reklâm inkıtaı vererek tartışmacıların soluklanmasına imkân tanıyor, onları teneffüse salıyordu. Onlar da hemencek tuvalete seyirtiyor, belki helâda gizli saklı cigara tüttürüyor olabilirler, kim bilir. 

Bu harikulade mükemmel event olayın hayreti içinde ve takdir duyguları tahtında mest vaziyete gark olmuş iken, silkelenip tam da firar etmek üzere idim ki, ekranın yeni programına yakamı kaptırdım; bu bir hıfzıssıhha muhaveresi idi!..

Coronavirus epidemisini sağaltmak ve pandemiye tahviline mani olmak için, evvel emirde kontamino olmamak lâzım, akabinde isolation veyahut tecrit edilmeye pür dikkat kesilmelidir. Enfekte olmaktansa, bundan istifade ile antikor istihsaline hız vermek, her daim evlâdır. Aksi takdirde entübe edilmek zarureti hasıl olur ki çok eziyetlidir.

Temizlik ve hygiénique uygulanması ve filiation izlenmesi ile sosyal mesafenin muhafaza edilmesi, toplumsal ayrılıktan vazgeçilmemesi, masque kullanmayan, kulağına takan, buna itiraz eden her kimseden 900 lira ceza kesilmesi, solunum cihazı ihracı, el âleme emsal olan dünya cisminde muvaffakiyetleri iftihar vesilesi yaparak kasılan vesaire, bu böyle uzar gider. Fezada bizim kehkeşanda bilinmeyen bir sitane olan seyyare yıldızıma değin varır, eminim!..

Hekimlerin bu dediklerinden doğal olarak hiç bişey anlamayan sayın siyasetçiler yerden göğe haklı olarak, kafadan atma, tatbiki gayri mümkün yasaklarla ahaliyi, dolayısıyla tüm cemiyeti tehdit ve itham ederek, muhaliflere iftira atarak mücadeleyi Covid-19 nam yaratıklarla savaşıma seviyesine indirgemeye meyletmişlerse de, tahminime istinaden ifade edeyim ki, galiba ben bu kavanoz dipli mavi gezegenin kambur felek köşesinde, girift konuşma veya lisanı münasip conversation dilini pek kıvıramıyacağım gibime geliyor, inan olsun.

Beni mazur görün, dilim dolaştı, boğaziçim kurudu. Siz okuyucu masumların başına neler gelir bilmiyorum. Ol sebepten ötürü, lütfen rahat rahat bolca öksürün, boğazınız temizlensin, derinn bir nefes çekin içinize, sonra maskenizi kuşanıp açık havaya çıkın derim, başka da bir kelâm etmem. Mavi menevişli fani dünyaya veda edip, kendi kıymetli star'ıma avdet ederim…

Afet yoludur park edilmez levhası dikili Boğazkesen'de trafik hırsızlığını, Adalar faytonlarını, Taksim yarışmasını, kırılan muslukları öylece bırakılan İstanbul çeşmeleri gibi, kentin, ülkenin ve dünyanın en önemli sorunlarını kurcalamayı bir başka çetrefil gevezeliğe havale derek... İyi pazarlar.

Yazarın Diğer Yazıları

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor...

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor...

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor...

"
"