26 Mayıs 2024

Şehir hayvanları

.

Hey gidi, bir zamanların sayın Varank’ı sizin seçim sonuçlarından haberiniz yok mu? Sizi istemeyenler bu ülkede yarıdan fazla, hatırlatayım istedim.

 Neymiş, şehir hayvanları’uyutma dâhil tüm teklifleri sonuna kadar destekleyeceklermiş, aslında bizi uyutuyor, istediği avcılık!

 Vahşi doğanın acımasızlığını kente taşımayı hüner bilen kimi politikacı ve destekçileri avcılığı şehirlere taşıyor. Ama avcılığın çok övündükleri şans eşitliği ahlâkını da terk ederek, uygarlıktan vazgeçiyorlar.

Kentler doğanın yarattığı yaşam bölgeleri değildir. Uzun yıllar boyu insan emeğinin birikmesiyle zenginleşen, yardımlaşma ve iş bölümü ile varlığını, gelişimini sürdüren yapılmış ve yapılmakta olan yaşam alanlarıdır.

Kentler, insan, kedi, köpek ve kuşların hep beraber yardımlaştığı, sevgi ve muhabbetle hayatın tadını paylaştıkları, göç alan göç veren kalabalıkların ortak yuvalarıdır.

Çok eskilerde bu zevkli ve mutlu karmaşada atlara da yer vardı. Londra, Viyana misali kadim kentlerde hâlâ araba çeken atlara özenle bakılır.

 İstanbul Adalar’da yaşayan, fayton çeken atlar adeta işkenceyle yok edildiler. Araba sevdalıları, nostaljik zarafete tahammül edemiyor.

 ‘Kediler, köpekler ve atlar insanlarla bir arada olmadan doğada yaşayamazlar’

 Bizim kulaklarımıza kadar ulaşan bu uyarıcı bakış, bir zamanların çok ünlenmiş aktristlerinden Brigitte Bardot tarafından dile getirilmişti.

 Onlar çoktaan vahşi tabiatı terk edip, kaderlerini insanlarla paylaşarak onların yanında şehirlere yerleşmişlerdir.

 İnsansız yapamazlarken, insanlar da onlarsız olamamış ve hep birlikte yüz binlerce yılı,  paslaşarak, paylaşarak, yardımlaşarak alış veriş içinde bu günlere vardırmışlardır. Bu da kısaca Uygarlık adı ile tanımlanır.

 Yaşadığım bu kalabalık kentin yollarında ayakaltında dolaşan, kulağı küpeli köpekleri, rengârenk kedileri ve kentin meydanlarında avuçla serpilen tahıl tanelerini atıştıran güvercinleri gördükçe uygarlığı içimde hisseder, kasılarak yürürdüm.

 Uygarlık kıvancını duyduğum asıl neden belediyelerin sessizce kısırlaştırma işini başarıyor olmalarıydı. Şimdi bambaşka işleri var sanırım. Sesimizi duymuyorlar!

Yıldız Parkının girişinde bir TIR beklerdi meselâ, içinde veterinerler, uzmanlar hayvanlara hizmet verirlerdi. Aşı yapmak yada kısırlaştırmak.  Bilenler hatırlar..   

Oysa kent hayvanları, sokakta, parklarda, evlerde, evlerin en mutena köşelerinde, parti merkezlerinde, mağazalarda vb. yerlerde kentin her köşesini kullanırlar.

Yeşil ışığı bekleyip insan kalabalığı arasında karşıya geçenleri, hatta otobüsle kendi başına yolculuk yapan köpeği hatırlayın lütfen.

Otobüsü kirletiyor diye iftira eden bir provokatörü basın yakalayıp rezil etmişti. Utanmaz, otobüsü kendi kirletmiş suçu köpeğe atmış. Kendisi her halde o uyutmacılardan etkilenmiş olmalı.

Çocuklarımız, gençlerimiz, yaşlılarımız, sokak köpeklerinden ötürü ciddi sıkıntı içinde, diyorlar.

 Hemen düzeltmek isterim. Sokak kavramında aşağılayıcı bir eda vardır. Sokak çocuğu,  sokak hayvanı gibi.

Çocuklara kent hayvanlarını sevmeyi, onlarla dost olmayı öğretin önce. Sonra eğer eziyet edilmezse,  kent hayvanın saldırmayacağını anlatın, sabırla…

 Vahşi Doğanın acımasızlığını kente getirmek hüner değildir.  Uygarlıktan vazgeçmeyin.

Yoksa, oldum bittim iki önlem bilirler, hapsetmek, can almak. Konumuzdaki karşılığı; Barınak yada Uyutmak!..

--------o--------

Yazarın Diğer Yazıları

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor

Tan Oral çiziyor...

Türkiye'nin önde gelen çizerlerinden Tan Oral, çizgileriyle Türkiye ve dünya gündemini yorumluyor