02 Mayıs 2021

"Üşeniyorum, öyleyse yarın"

Farkına varmamız gereken önemli şey ertelemenin duygularla ilgili olduğudur. Çözüm, bir zaman yönetimi uygulaması indirerek veya kendimizi kontrol etme becerileri için yeni yaklaşımlar öğrenmekle gerçekleşmez. Duygularımızı yönetme becerilerimizle iyileşebilecek bir problemden bahsediyoruz

Mizah dolu bu hınzır cümleyi ilk kez Prof. Dr. Üstün Dökmen'den duymuştum. Stand-up gösterisinde sevgisini sesinin tınısına yansıyarak anlattığı kızının üşendiği durumlarda babasına verdiği hazır cevapmış.

15-16 yaşında bir genç için üşengeçlik garip karşılanacak bir hal olmasa bile, erteleme alışkanlığı biz yetişkinlerin çoğunda da iliklerimize nüfuz etmiş bir huy, kötü bir alışkanlık.

Yabancıların 'procrastination' dedikleri, iyi İngilizce konuşanlarımızın bile telaffuz etmekte zorlandığı (böyle dedim diye, içinizden telaffuz etmeye çalışmayın, daha çok zorlanırsınız) bu terimin karşılığı bizim dilimizde erteleme, oyalanma, ağırdan alma, geciktirme gibi anlamlara geliyor.

Kavramı daha usturuplu bir şekilde tanımlarsak Latince 'procrastinatus' kökeninden geldiğini söylememiz gerekir. 'Pro' ön eki ileri anlamına gelirken 'crastinus' yarın anlamına gelir. Bu iki kelime birleşerek 'yarından ileriye' anlamını oluşturur. Erteleme, bireyin olumsuz sonuçlar doğurabileceğini bilmesine rağmen bir görevi başlatmasının ya da bitirmesinin kasıtlı olarak geciktirmesi eylemidir. Kelimenin içinde yer alan Antik Yunanca bir kelime olan 'akrasia' iyiliğimize olmayacak şekilde davranış anlamına geliyor.

Yani olumsuz sonuçları olacağını öngörerek bilerek erteleme gibi rasyonel olmayan bir davranışla karşı karşıyayız.

Zor geçeceğini bildiğiniz bir geri bildirim görüşmesini, önemsiz bir toplantı için geciktirmek, sizi zorlayacağınızı düşündüğünüz yazı aktivitesini diğer işlerin arkasına koymak, ya da pek çok şeye kolaylıkla zaman bulurken evde yapacağınız bir tadilat için zaman yaratamamak günlük hayatımızda sıklıkla içine düştüğümüz ağırdan alma durumları. O zaman bu eylemi, bir tembellik ya da kötü bir zaman yönetimi becerisinin ötesinde erteleme derdinden muzdarip bir bünye olarak tanımlamak daha doğru.

Öğrencilerde okul ödevlerinde ve sınavlara çalışma gerektiren durumlarda ortaya çıkan erteleme alışkanlığına benzer şekilde yetişkinler de iş hayatındaki ya da ev içindeki sorumluluklarını erteleyerek ya da ağırdan alarak kötü alışkanlıklarını sürdürmeye devam ediyorlar.

Neden erteleriz?

Bilim insanları, ertelemenin psikolojik sebeplerini haz prensibi ile açıklıyor. Birey yapması gereken işlerin veya teslim tarihi yaklaşan görevlerin yarattığı olumsuz duygulardan kaçınmak amacıyla stresli durumları erteleme eğilimi gösteriyor. Bu da beyinde anlık bir rahatlamaya, ödüllendirme mekanizmasının çalışmasına olanak veriyor.

Kısa vadeyi, uzun vadeli çıkarlarımıza tercih etme açmazı, dondurmanın lezzetinden dolayı diyete başlamayı ertelemek, emeklilik için birikim yapmak zorunlu iken bu yaz yapacağımız tatil için birikimi ertelemek gibi insani zaaflara yol açıyor.

Tamamlanması gereken görevle ilgili sahip olduğumuz düşünceler tipik olarak sıkıntımızı ve stresimizi şiddetlendirir. Erteleyerek rahatlamayı tercih ederiz. Ancak ertelerken hissettiğimiz anlık rahatlama aslında bir kısır döngü oluşturur. Acil bir zamanda bir görevi ertelemek rahatlama sağlar, ertelediğimiz için beynimiz tarafından ödüllendiriliriz ve haz duyarız. İnsan olarak bir durum için ödüllendirildiğimizde, bu davranışı tekrarlama eğilimindeyiz. İşte tam da bu yüzden erteleme tek seferlik bir davranış değil, bir döngü, kronik bir kötü alışkanlık haline gelir.

Yani erteleme davranışını, karakterimizin bir defosu olarak değil, endişe, stres, özgüven eksikliği, sinirli, gergin olma, can sıkıntısı gibi duygu durumlarıyla başa çıkmakta zorluğudur. Kanada Carleton Üniversitesi Erteleme Araştırma Grubunda (böyle bir çalışma grubu var gerçekten) çalışan Prof. Dr. Tim Pychyl, ertelemenin bir zaman yönetimi problemi değil, duygu düzenleme problemi olduğunu söylüyor.

Farkına varmamız gereken önemli şey ertelemenin duygularla ilgili olduğudur. Çözüm, bir zaman yönetimi uygulaması indirerek veya kendimizi kontrol etme becerileri için yeni yaklaşımlar öğrenmekle gerçekleşmez. Duygularımızı yönetme becerilerimizle iyileşebilecek bir problemden bahsediyoruz.

Ertelemenin üstesinden nasıl geliriz?

  1. Sevmediğiniz aktiviteyi sevdiğiniz bir aktivite ile birleştirin.

Yazmanız gereken bir raporu, sevdiğiniz diziyi yan gözle izlerken yazmak mümkün. Zor olacağını düşündüğünüz konuşmayı ormanda yürüyüş esnasında yapmak işe yarayabilir. Sevimsiz bir toplantıyı sevdiğiniz bir restoranda yerken yapmak işinizi kolaylaştırır.

  1. İleriye dönük olası engelleri ortadan kaldırın.

Spor yapmakta zorlanıyorsanız, sabah sporunuzu bir arkadaşınızla görüşme vesilesi olarak kullanın. On görmek zorunda kalacağınızdan sporu erteleyemeyeceksiniz. Para biriktirmeyi erteliyorsanız, hesabınızdan paranın otomatik çekilip, istediğiniz zaman geri alamayacağınız bir yatırım hesabına aktarılmasını sağlayın. Borçlanarak varlık edinmek bu sebeple işe yarar. Dizi ya da film izlemek çok vaktiniz alıp ertelemeye sebep oluyorsa aboneliklerinizi iptal edin.

  1. Kendinize küçük başarılar yaratın.

Hedefiniz 2 yıl sonra kitap yazmaksa, hedef her gün 15 dakika yazmak olmalı. Yabancı dil öğrenmeyi erteliyorsanız, hedef 3 ayda kur atlamak değil, her gün 3 kelime öğrenmek olmalı. Hedef gözümüzde ne kadar büyürse başlamak o kadar zor olacaktır. Ayda 5 kilo verecek diyete başlamak zorsa, 1 öğün diyet yiyerek başlamayı deneyin.

  1. Önceliklendirme ve planlanmayı alışkanlık haline getirin.

Her gün yapmanız gereken önemli 5-6 işi yazılı olarak bir öncelik listesi haline getirin. Birinci önceliğe sahip işi bitirmeden ikinci öncelikli işe başlamayın. Zor ve sevimsiz işler listenizin üstünde yer alsın. Çok bilinen metaforda olduğu gibi akşam yemeği menüsünde kurbağa varsa, yemeye kurbağadan başlayın. Eğer menüde iki kurbağa varsa, büyük olandan başlayın.

  1. Görsel uyarıcılar kullanın.

Başlamanız ya da bitirmeniz gereken görevleri size hatırlatacak uyarı görselleri gerekli yerlere yerleştirin. Bilgisayarınızın arka plan duvarı öncelik listeniz olabilir. Diyete başlamak istiyorsanız buzdolabınızın üzerinde aşırı kilolu fotoğrafınız işinize yarayabilir. Bilgisayarınızda yer alan takvim programı yerine 2x2 metre büyüklüğünde basılı bir yıllık takvim, planlama ve planlara sadık kalmak açısından daha fazla işe yarayacak. Yapılması gereken tüm işleri bu takvim üzerinde işaretleyin. Takvimde yer alan görevleri tamamladıkça üzerine bir çarpı koymanın keyfinden kendinizi mahrum etmeyin.

  1. Duygularınıza sahip çıkın.

Erteleme sebep olan olumsuz duyguları yönetmek temel çözüm. Suçluluk duygusundan kurtulmak, stresle başa çıkmayı öğrenmek, kendimizi olumlamak, yaratıcı ödüllendirmelerle motivasyonumuz yüksek tutmak ertelediğimiz sorumluluklara çare olur.

Aras Uğur'un enfes karikatüründeki kahramanın "bugün de bugünün işlerini yarına bıraktım çok şükür" vurgusunun dayanılmaz hafifliği başımızı döndürse bile, ertelemenin kendi aleyhimize sonuçlar doğurma olasılığı yüksek. Sıklıkla söylendiği gibi, "sorumluluklarımızdan kaçınabiliriz ama kaçınmanın yaratacağı olumsuz sonuçlardan kaçamayız".

Yazarın Diğer Yazıları

İş dünyasının içi fazlaca boşaltılmış kavramlarından bir tanesi; vizyon

45 yıllık bir kariyer hayatının planlanması kolay ve önemsiz değildir. Kendi geleceğini kimseye emanet etme

Cesaretin var mı kariyerini değiştirmeye?

Kariyer değişikliği yapmak isteyen kişi neler yapmalı?

Nefret edilen bir yönetici ile nasıl çalışırsınız?

Nefret edilen, zor kişi, kusurlu yönetici hangi tanımı kullandığımıza bakmadan bu kişiyle çalışmanın yollarını geliştirmek ve çözümler üretmek mümkün. Bu kötü durumu iyileştirme gücünün kendimizde olduğunu anlamak ve sistematik olarak tasarlanmış bazı yöntemleri kullanmak işe yarayabilir

"
"