23 Mayıs 2021

Türkiye'de çalışma şartlarımız nasıl? Bizi nasıl bir iş hayatı bekliyor?

Çalışan haklarının yetersizliği, işsizliğin yaygın olması, ücretler genel seviyesinin düşüklüğü, gelir dağılımın dengesizliği, kadınların iş gücüne olumsuz şartlarla katılımı, coğrafyanın kader olması gibi faktörleri değerlendirdiğimizde ülkemiz çalışanlar için parlak bir tablo çizmiyor

İşçi, memur, çalışan, mavi yaka, beyaz yaka, gri yaka, plaza çalışanı, siyah yaka, pembe yaka, sarı yaka mor yaka gibi çalışan tiplerini tanımlamak için kullanılan sıfatların tanımında ortak bir payda var: emeğini serbest piyasa şartları içinde bir işverene satan ve bunun karşılığında ücret geliri elde eden kişi.

ITUC (The International Trade Union Confederation-Uluslararası Sendikalar Konfederasyonu), 163 ülkede, 332 ulusal örgütü ve 200 milyon çalışanı temsil eden bir sivil toplum örgütü. Kendi sloganları ile "çalışanların global sesi."

ITUC düzenli yayınladığı araştırma raporlarıyla tüm dünyadaki çalışma şartlarını, çalışan haklarını ve sendikal düzeni analiz ediyor. Yayınladıkları "Global Haklar Endeksi Raporu" meşhur.

Grev haklarının kısıtlanması, toplu işte çıkarmalar, sendikasızlaştırma, sendikal toplu sözleşmelerin engellenmesi, sendika yöneticilerine dönük kovuşturmalar, grevlere ya da eylemlere katılan çalışanları cezalandırma gibi kriterlerle özel bir durum değerlendirmesi yapılan raporda, 2020 yılında 144 ülke arasındaki "Çalışanlar için en kötü 10 ülke" listesi aşağıda:

Dünyayı Amerika, Avrupa, Orta Doğu ve Kuzey Afrika, Afrika, Asya-Pasifik olarak 5 bölgeye ayıran çalışmada, çalışma şartlarının en kötü olduğu bölge kolaylıkla tahmin edilebileceği gibi Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesi.

Ülkelerin 1(en iyi) ve 5+(en kötü) olarak derecelendirildiği çalışmada Türkiye'nin notu 5.

Meraklısı için 5+ olarak değerlendirilen ülkeler: Burundi, Orta Afrika Cumhuriyeti, Libya, Filistin, Somali, Güney Sudan, Sudan, Suriye ve Yemen.

Listenin tepesindeki ülkeleri tahmin etmek zor değil: Avusturya, Danimarka, Finlandiya, Almanya, İzlanda, İrlanda, İtalya, Hollanda, Norveç, Slovakya, İsveç, Uruguay.

Listelere bakınca çalışan hakları ile ülkelerin refah seviyeleri arasında güçlü bir korelasyon olduğu açık.

Araştırma detayları için bu linkten faydalanabilirsiniz: survey.ituc-csi.org.

Kaynağa bakarak dış mihraklar! endişesine düşmemek için yurt içi kaynaklara da bakalım.

DİSK Araştırma Merkezi (DİSK-AR) tarafından her yıl düzenli olarak hazırlanan asgari ücret araştırması bu yıl "Salgın Günlerinde Asgari Ücret Gerçeği Araştırması-2021" başlığı ile yayımlandı.

Araştırma, tüm ücretli çalışanların yüzde 64'ünün (12,5 milyon işçi) asgari ücretin altında ve/veya asgari ücretin bir buçuk katı arasında bir ücret elde ettiği söylüyor.  Bu oranın Avrupa ülkeleri ortalamasının yüzde 9 olduğunu buraya not düşelim. Avrupa'nın milli geliri en düşük ülkelerinde asgari ücretli çalışan oranının Türkiye'nin 1/5'i olduğunu söylemek yanlış olmaz. Örneğin yıllardır ekonomik krizlerden başını kaldıramayan Avrupa Birliğinin "hasta adamı" -bu tanımlama yazara aittir- Yunanistan'da bu oran yüzde 9.

Türkiye'deki ücretler Avrupa'nın en düşük ülkeleri arasında

Araştırmaya göre 2010'da Avrupa'da Türkiye'den daha düşük asgari ücrete sahip 12 ülke bulunuyordu. 2020'de ise bu sayı 3'e düştü. Araştırmaya göre Türkiye'den daha düşük asgari ücrete sahip ülkeler Sırbistan, Bulgaristan ve Arnavutluk. Güncel döviz kurlarını dikkate aldığımızda, Türkiye'deki asgari ücretin Arnavutluk hariç Avrupa'daki en düşük asgari ücret olduğunu biliyoruz.

Asgari ücretin bile altında bir ücretle çalışanlar da ciddi sayıda. Resmi asgari ücreti ödedikten sonra, bir kısmını elden geri alma yönteminin mucidi! iş insanlarımız var.

Neden DİSK'in araştırması ön planda? Çünkü kamu otoritesi 2014 yılından beri asgari ücretli çalışan verilerini yayınlamıyor.

Durum gerçekten bu kadar kötü mü diye düşünen okura, Türkiye'nin ve Dünya'nın en pahalı okullarında okumuş, ailelerin lüks bir gayrimenkul bedelini eğitimine harcadıkları çocukların, çok uluslu danışmanlık şirketlerinde, 10 yıl sonra "ortak" olurum hayaliyle asgari ücretin az üzerinde ücretle haftada 80-90 saat çalıştığını hatırlatalım. Aynı şirketlerin, Avrupa ve ABD ofislerinde benzer niteliğe ve eğitime sahip yeni mezunların başlangıç ücretlerinin 80.000 – 100.000 USD arasında olduğunu söyleyelim. Rakamı anlamsız hale getirmemek için kuru ve TL karşılığını yazmayacağım.

Bu araştırmaların, bu verilerin varacağı nokta neresi? Konuyu iş hayatına ve çalışanlara bağlayalım.

Çalışan haklarının yetersizliği, işsizliğin yaygın olması, ücretler genel seviyesinin düşüklüğü, gelir dağılımın dengesizliği, kadınların iş gücüne olumsuz şartlarla katılımı, coğrafyanın kader olması gibi faktörleri değerlendirdiğimizde ülkemiz çalışanlar için parlak bir tablo çizmiyor.

Parlak olmayan ve yakın gelecekte de parlak olacak gibi görünmeyen tablonun içinde yer alan çalışanlar ne yapmalı, kendi kaderini nasıl değiştirmeli?

İş hayatına başlayacak olanlar ve yeniden başlama azminde olanlar için öneriler neler?

  1. Apolitik olmamayı matah bir şey zannetmeyin.

Unutmayın "her şey sınıfsaldır" demesek bile çok şey sınıfsaldır. Ülkenin daha iyi günleri görmesi için politik tercihlerinize sahip çıkın ve sesinizi yükseltin. Kısa vadeli çıkarlarınızı, uzun vadeli çıkarlarınıza tercih etmeyin.

  1. Meslek sahibi olun.

Öneri basmakalıp gelebilir. Meslek sahibi olmak demek dünyanın her yerinde yapabileceğiniz iş demek. Berberlikten, veri uzmanlığına, aşçılıktan makine mühendisliğine kadar geniş bir yelpazede olabilecek bu meslekler sizin bilginizin, eğitiminizin, tecrübelerinizin sonucu olmalı. Çok iyi yaptığınız bir mesleğiniz olmalı.

  1. İngilizce başta olmak üzere en az 1-2 yabancı dili iyice öğrenin.

Zamanınızı ve parasal kaynaklarınızı öncelikli yabancı dil öğrenmeye ayırın. Dünya hatta Türkiye standartlarında bile bir değer ifade etmeyen bir üniversiteye ya da bölüme 4-5 yıl harcamak yerine, yabancı dil öğrenmeye 1 yıl yatırım yapın. Maalesef "anlıyorum ama konuşamıyorum" seviyesinin literatürde karşılığı yok. Benzer şekilde 1 yıllık bir MBA programı ile edinilecek bilgiler ve diploma için 4 yıl işletme okuma kararınızı tekrar tekrar düşünün. Günümüzde işletme eğitimi aldıktan sonra üzerine MBA yapmak isteyen genç çok. MBA yapacaksanız, dünyanın ve Türkiye'nin en okullarından başka alternatif düşünmeyin.

  1. Akademik başarının hayat başarısı ile doğrudan bir ilişkisinin olmadığını dikkate alın.

Bilgi, becerinizin yanında tutumlarınıza ve duygusal zekanıza da yatırım yapın.  Hayattaki başarının ve mutluluğun buradan geçtiğini biliyoruz. Eğitim alacağınız kurumu seçerken okul değil ekol olmasına dikkat edin. Vasat bir üniversitenin iyi bölümünde okumaktansa, iyi bir üniversitenin vasat bölümünde okumayı tercih edin. Duygusal zekâ kuramının teorisyeni Daniel Goleman'ın dediği gibi "insanlar iyi pozisyonlara IQ sayesinde gelirler, duygusal zekâ eksikliklerinden dolayı da kovulurlar."

  1. "Hayallerinizin peşinden koşun", "fark yaratın", "farklılaşın" gibi genel geçer önerileri aklınızın süzgecinden geçirin.

Allah'ın verdiği aklı rasyonel analizler yapmak için kullanın. Okullarda öğrendiğiniz planlama, stratejik planlama gibi yetkinliklerinizi kendi hedeflerinize de uyarlayın. Trendleri takip edin, dünyanın gittiği yöne bakın. Aynı anda kendinizi de analiz ederek neyi iyi yapabileceğinizin, neyi yapmaktan hoşlandığınızın ve hangi iş için size para ödeneceğinin bileşenini bulmaya çalışın. Üçünün bileşenini bulamazsanız size para ödenecek mesleği seçin. İşinizi çok sevmeseniz bile İsveç'te çalışan bir e-ticaret uzmanı olmak kötü bir fikir olmayabilir.

  1. Yurt dışına gitmeyi düşünüyorsanız yurt dışına göç etmeyin, yurt dışında çalışın.

İki kavram birbirine benzediği için kelime oyunu gibi gelebilir. Hayır kelime oyunu değil. Göç etmek bir çaresizlik, bir mecburiyet durumu içerirken, yurt dışında çalışma sahip olduğumuz ve ender bulunan yetkinliklerimizin global iş piyasasında karşılığı bulması demek. Parlak çalışma şartlarıyla Dubai'de çalışan bir Türk'ün ya da Singapur'da çalışan bir İngiliz'in "ben göçmenim" diye düşünmeyeceği açık.

Son söz; kendi geleceğini kimseye emanet etme.

Yazarın Diğer Yazıları

İş dünyasının içi fazlaca boşaltılmış kavramlarından bir tanesi; vizyon

45 yıllık bir kariyer hayatının planlanması kolay ve önemsiz değildir. Kendi geleceğini kimseye emanet etme

Cesaretin var mı kariyerini değiştirmeye?

Kariyer değişikliği yapmak isteyen kişi neler yapmalı?

Nefret edilen bir yönetici ile nasıl çalışırsınız?

Nefret edilen, zor kişi, kusurlu yönetici hangi tanımı kullandığımıza bakmadan bu kişiyle çalışmanın yollarını geliştirmek ve çözümler üretmek mümkün. Bu kötü durumu iyileştirme gücünün kendimizde olduğunu anlamak ve sistematik olarak tasarlanmış bazı yöntemleri kullanmak işe yarayabilir