İstanbul Devlet Senfoni Orkestrası’nın (İDSO) 2025 yılına etkileyici bir başlangıç yapacağı “Fırtına ve Coşku” temalı konseri, klasik müzik tutkunlarını büyülemeye hazırlanıyor. 10 Ocak akşamı AKM’de gerçekleşecek konser, Mozart’tan Schubert’e uzanan zengin programıyla, tarihin en üretken ve idealist döneminden eseri müzikseverlerle buluşturacak. Konserde, şef Murat Cem Orhan’ın yönetimindeki orkestra, bariton Kartal Karagedik ve kontrbas sanatçısı Deniz Yurdakul’a eşlik edecek.
Konser öncesi orkestra şefi Murat Cem Orhan’la, müziğin dönüştürücü gücünden sanatına ilham veren anlara ve sahne deneyimlerine uzanan bir söyleşi gerçekleştirdik.
Murat Cem Orhan
- Merhaba, ilk sorum şu olacak. Benim çocukluğumda erkek çocukları itfaiyeci, polis, pilot olmak isterdi. Siz müziğe ne zaman çekildiniz? Çocukken mi?
Evet, müziğe adım atmam, çocukluk yıllarımda başlayan bir merak ve tutkuyla oldu aslında. Piyano dersleriyle başladım ve zamanla müziğin derinliklerine daha çok ilgi duymaya başladım. Bu ilgi beni, orkestra şefliği gibi heyecan verici bir yola yönlendirdi. Müziğin insanları nasıl dönüştürdüğünü görmek ve bir orkestrayı yöneterek o gücü hissettirmek, benim için hep büyüleyici bir hayaldi.
- İlk kez bir orkestrayı yönetme deneyiminiz nasıldı? Neler hissettiniz?
İlk profesyonel konserimi Fazıl Say ile verdim. Onun gibi büyük bir sanatçıyla aynı sahnede olmak benim için inanılmaz bir onurdu. O an hissettiklerimi tarif etmek kolay değil, bir yanda büyük bir heyecan ve sorumluluk, diğer yanda müziğin enerjisiyle dolup taşan bir ruh hali. Orkestranın her notasına hâkim olmaya çalışırken bir yandan da müziğin büyüsüne kendimi kaptırmak, gerçekten unutulmaz bir deneyimdi. O an, müziğin tam anlamıyla bir ekip işi olduğunu ve şefin de o ekibe yön veren bir rehber olduğunu bir kez daha anladım. Bu deneyim, mesleğime olan bağlılığımı daha da pekiştirdi diyebilirim.
- Siz aynı zamanda bestecisiniz. Nelerden ilham alıyorsunuz?
İlham aldığım anlar genelde hayatın içinden geliyor. Doğa, insanların duyguları, tarihi bir olay ya da ilginç bir hikâye... Bunlar bende bazen aniden bir kıvılcım yaratabiliyor. Özellikle sessiz ve düşünceli anlarda, bir melodi ya da ritim fikri zihnimde belirmeye başlıyor. Bazen bu süreç planlı ilerliyor, bazen de tamamen kendiliğinden gelişiyor.
Murat Cem Orhan
- Bir eserin ortaya çıkış sürecini paylaşabilir misiniz?
Genelde bir ana fikrin netleşmesiyle başlıyor. Bu fikir bir melodi, ritim ya da duygusal bir tema olabiliyor. İlk taslakları hemen not alırım ya da kaydederim. Sonra bu fikri geliştiriyorum: melodiler, armoniler ve orkestral dokular üzerine çalışıyorum. Aslında bu süreç, bir heykeltıraşın ham bir taşı yontması gibi; sabır ve özen gerektiriyor. Parça ilerledikçe, her bölümün birbirine doğal bir şekilde bağlanmasına dikkat ediyorum.
Bir eseri tamamladığım an hem teknik hem de duygusal olarak tatmin olduğum bir an oluyor. Ama eserin sahnede canlandığı an. İşte o zaman gerçekten doğduğunu hissediyorum. Her seferinde büyüleyici bir süreç bu.
- Peki, geleneksel Türk müziği ögelerini bestelerinize nasıl katıyorsunuz?
Bu zengin kültürü modern bir bakış açısıyla yorumlamak benim için önemli. Türk müziğinin makamları, ritim kalıpları ve melodik yapıları, çağdaş armoniler ve orkestral tekniklerle birleştiğinde bambaşka bir hava katıyor. Örneğin, geleneksel Türk ritimlerini Batı müziğindeki ritmik zıtlıklarla harmanlayarak dinleyiciye hem tanıdık hem de yenilikçi bir tat sunabiliyorum.
- Müziğin toplumu birleştirme gücü ve kültürel kimliğe etkileri hakkında ne söylersiniz?
Müzik, bence insanlığın en evrensel ve en güçlü iletişim yollarından biri. Duygulara doğrudan dokunuyor, kültürel sınırları aşarak insanları ortak bir zeminde buluşturuyor. Toplumların geçmişini, kimliğini ve değerlerini taşıyan bir hafıza gibi çalışırken, aynı zamanda insanlar arasında köprüler kurarak birleştirici bir rol oynuyor.
Kültürel kimlik açısından baktığımızda ise müzik, bir toplumun kendi hikayesini anlatma ve dünyaya kendini ifade etme biçimi diyebilirim. Geleneksel melodiler, ritimler ve formlar, o kültürün derinliklerini yansıtıyor. Modern düzenlemeler ve yorumlar ise bu kimliği günümüzle buluşturuyor. Müzik hem geçmişle bir bağ kurmayı hem de geleceğe yönelik yeni bir vizyon geliştirmeyi sağlıyor.
Murat Cem Orhan
- Sizce, toplumsal değişim yaratma potansiyeli var mı?
Müzik, sanatsal ve duygusal gücüyle çevresel, sosyal ve kültürel meseleleri gündeme taşımanın en etkili yollarından biri. Sadece bir sanat formu olmanın ötesinde, insanları bir araya getirip daha iyi bir gelecek için ilham verebilen çok güçlü bir araç. Her konser, her beste ve her prova, bu potansiyeli harekete geçirmek için bir adım aslında. İnsanları müzikle birleştirmek ve anlamlı değişimlere öncülük etmek, benim için hem bir sorumluluk hem de büyük bir hayal.
- Peki, varoluşsal sorulara cevaplar sunduğunu düşünüyor musunuz?
Evet, kesinlikle. Müzik, doğası gereği insanın varoluşuna dair en temel sorulara hem bir ayna tutar hem de cevaplar sunar. Bir besteci ve orkestra şefi olarak, müziğin kelimelerin ötesine geçerek duygulara, düşüncelere ve bilinçaltına dokunabilen bir ifade biçimi olduğunu deneyimliyorum. Bu özelliğiyle müzik, insanın "Neden buradayım?", "Hayatın anlamı nedir?" gibi sorularına cevap ararken hem bir rehber hem de bir yol arkadaşıdır.
Sümeyra Gümrah kimdir?
Sümeyra Gümrah Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema Bölümü'nden mezun oldu.
Öğrenim süreci boyunca Kanal D bünyesindeki radyolarda görev aldı. Yönetmen yardımcısı olarak başladığı kariyerini, kültür sanat sektöründe basın danışmanlığı yaparak devam ettirdi.
2006 - 2013 yılları arası Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda görev yaptı.
Fatma Berber ile kaleme aldığı Destek Yayınları'ndan Bir Pera Masalı isimli gezi kitabı ve Pink Floyd - Kilidi Açamazsan Kır Kapıyı isimli biyografi kitabı; Ayrıntı Yayınları Düşbaş Kitapları'ndan Bir Porsiyon Sanat isimli kitapları bulunuyor.
|