Fado... Tam bir çevirisi yok bu kelimenin; yine de çevirmek gerekirse kader, alın yazısı gibi bir şey… Portekizce.
Balıkçı, kâşif, denizci eşlerinin, denizin aldığı ama vermediği sevgilerinin ardından yaktıkları ağıt olarak 19. yüzyılda girmiş Portekizlilerin kültürüne. Derin acıların, çaresizliğin ve tek yürekte çarpan iki kişilik bir aşkın ağırlığı bu.
O zamandan bu zamana elbette biraz daha değişmiş sözler; ama anlatılan acı aynı kalmış. Kimi zaman senfoni orkestraları eşlik etmiş bu yanıcı seslere, kimi zaman basit bir gitar... Çoğu zaman sadece bir çıplak ses bile yetmiş... Çünkü zaten gönül telleri eşlik ediyormuş…
Portekiz’in kalbi Lizbon’un dar sokaklarından yükselen fado bu kez 18 Aralık’ta İstanbul’da yankılanacak. Hem de anlamlı bir yerde, denizcilik tarihimizin ihtişamını gözler önüne seren Deniz Müzesi’nde! Denizin aldığı ama asla geri vermediği hikâyeleri, Teresinha Landeiro’nun kalbinden dinleyeceğiz. Landeiro’ya, Portekiz gitarında Bernardo Couto ve viola’da André Ramos eşlik edecek.
Teresinha Landeiro ile öncesinde yazışma imkânı bulduk.
Teresinha Landeiro
- Sizi fado söylemeye çeken ilk hissi ve şehriniz Lizbon’un müziğinize katkısını merak ediyorum.
Beni fado söylemeye motive eden şeyin, fadonun sahip olduğu nostalji ve duygu olduğunu düşünüyorum. Kelimeler o kadar güçlü ki, ne kadar söylersem söyleyeyim beni hala aynı şekilde etkilemeye devam ediyor. Fadoya ilk duyduğum andan itibaren âşık oldum.
Lizbon çok romantik bir şehir. Ve tüm romantikler gibi, Lizbon da ilişkilerde var olan nostalji ve özleme sahip; bu iki duygu fadonun çok karakteristik özelliklerinden. Ayrıca, fado gibi, Lizbon da tarih dolu bir şehir ve birçok fado şarkı sözüne sonsuz bir ilham kaynağı oluyor. İkisi birbirinden ayrı düşünülemez.
- Fadonun Portekiz’in sınırlarını aşıp dünyaya taşıyan nedir?
Fadonun kendine has özelliklerinden kaynaklanıyor. Portekiz gitarının sesi orijinal ve çok etkileyici. Fado şarkıcılarının söyleme tarzı da oldukça özgün ve diğer müzik türlerinden çok farklı. Ve en önemlisi, fadoyu samimiyetle ve duyguyla söylüyoruz, bu da kimseyi kayıtsız bırakmıyor.
- Para Dançar e Para Chorar albümünüz müzikal proje mi, yoksa kişisel bir yolculuk mu?
Bir albüm her zaman her sanatçı için oldukça kişisel ve çok önemli bir şeydir. Ama ilk kez bu albümde farklı müzik tarzlarından, çok hayran olduğum bestecilerle çalıştım. Onlarla çalışmak büyük bir onurdu ve bu da bu albümü özel kılıyor. Fakat bir albüm her zaman müzikal bir deneyim olmanın çok ötesindedir. Bir sanatçı olarak bizi şekillendiren pek çok güzel şeyin bir birleşimidir.
- AlbümünüzdekiChegou a Horave Maré de Sorte gibi şarkılar dinleyiciler tarafından oldukça seviliyor. Bu parçaların hikâyeleri nedir?
Chegou a Hora, Milhanas adında bir sanatçı tarafından bestelenmiş bir şarkı. İlk dinlediğimde bu parçayı bir ilişkinin sonu olarak yorumladım. Ancak, kendisiyle konuştuğumda bunun aslında yaşamak istemeyen, umutsuz birinin sözleri olduğunu fark ettim. Çok yoğun bir tema, üzerine daha önce hiç düşünmemiştim. Yine de şarkıyı harika buldum ve onu seslendirme fırsatını kaçırmadım. Maré de Sorte ise sona eren bir aşkın hikayesini anlatıyor, fakat kesinlikle hüzünlü bir şarkı değil. Aksine, kişi bu sonun ardından hayatının çok daha iyi olduğunu, her şeyin yoluna girdiğini keşfediyor.
Teresinha Landeiro
- Geleneksel Fado modern dünyada nasıl bir yer tutuyor? Müziğinizde gelenek ve modernite dengesini nasıl kuruyorsunuz?
Fado, tarihsel bir değer olduğu için modern dünyada her zaman bir yer bulacaktır. Elbette, sözlü temalarda bazı yenilikler ve diğer müzik tarzlarıyla yapılan bazı füzyonlar ortaya çıkıyor. Ancak, fadonun özünü korumak ve karıştırmamak için dikkatli olmalıyız. Çünkü fado, tarihimizin bir parçası olan bir sözlü gelenektir. Onu güncellemek güzel, ama bunu özen ve saygıyla yapmak gerekir. Benim de yapmaya çalıştığım şey bu.
- Konseriniz ortasından deniz geçen dünyanın nadide şehrinin Deniz Müzesi’nde olacak.
Böylesine güzel ve tarihi açıdan önemli bir yerde şarkı söyleyecek olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Fado için mükemmel ve anlamlı bir mekân çünkü fado, denizcilerin ve balık satarak ya da denizle ilgili diğer mesleklerde çalışarak geçim sağlayan pek çok kadının hikâyesini anlatıyor. Portekiz’in denizle derin bir bağlantısı var; biz denizciler ülkesiyiz. İstanbul'u henüz çok bilmesem de Lizbon ile pek çok benzerliği olduğunu ve kültürel olarak çok zengin olduğunu biliyorum. Bu gerçekten büyüleyici.
İstanbul’da olmak ve konserlerin bir parçası olmak büyük bir zevk, Türk dinleyicilere şarkı söylemek ise benim için büyük bir onur. Umarım fadomu beğenir ve benim alacağım keyif kadar dinleyiciler de keyif alır.
- Kendi hayatınızı fado ile nasıl tanımlarsınız?
Fado aracılığıyla nasıl tanımlayacağımı bilmiyorum, ama hayatımda fado olmadan kendimi hatırlayamıyorum. Yıllardır fado söylüyorum. Ama hayatımı bir fado şarkısıyla anlatmam gerekseydi, bu mutlu ve hafif bir şarkı olurdu.
* * *
Kişisel olarak fado dinlerken hiçbir kelimenin anlamını anlamıyor olsam da kesinlikle çok şey anlıyorum. Özellikle bir denizci eşi olarak… Tüm dünyanın kesintisiz iletişimde olduğu bir çağda cızırtılı da olsa derinlerden de olsa bir ses duyma telaşı…
Küçük gemilerle koca okyanuslara açılan insanlar… Yüzyıllar önce denize emanet edilen ve denizin bağrında saklamayı seçtiği sevdalar… 18 Aralık’ta, saat 20.30’da Deniz Müzesi’nde görüşmek üzere…
Sümeyra Gümrah kimdir?
Sümeyra Gümrah Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Radyo-TV ve Sinema Bölümü'nden mezun oldu.
Öğrenim süreci boyunca Kanal D bünyesindeki radyolarda görev aldı. Yönetmen yardımcısı olarak başladığı kariyerini, kültür sanat sektöründe basın danışmanlığı yaparak devam ettirdi.
2006 - 2013 yılları arası Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda görev yaptı.
Fatma Berber ile kaleme aldığı Destek Yayınları'ndan Bir Pera Masalı isimli gezi kitabı ve Pink Floyd - Kilidi Açamazsan Kır Kapıyı isimli biyografi kitabı; Ayrıntı Yayınları Düşbaş Kitapları'ndan Bir Porsiyon Sanat isimli kitapları bulunuyor.
|