26 Ekim 2015

Kandıra’da hekim olmak ve 'Sen kim oluyorsun' politikalarının bunaltıcılığı

Acil serviste uğradığı şiddet nedeniyle görevinden istifa eden Dr. Yıldız olayı, hekimlere yönelik şiddetin sıradanlaştığının göstergesidir

Geçen haftalarda hiç ummadığı bir anda Kandıra Devlet Hastanesi acil servisinde uğradığı sözel şiddet ve tehditler nedeniyle henüz 3 haftalık hekim iken görevinden istifa eden Dr. Özlem Nur Yıldız olayı, hem hekimlere yönelik şiddetin sıradanlaştığının, hem de ülkemizde son aylarda güce dayalı “had bildirme” ve “ sen kim oluyorsun” politikalarının hangi noktalara uzandığının bir örneği olarak önemli görünüyor. Daha önce yazdığımız gibi çocuklar önce öğretmen sonra hekim olmak isterler ve Özlem gibi her yıl üniversite sınavında ilk 5 binlik dilime giren öğrencilerden bazıları yaşam boyu içlerinde taşıdıkları düşlerini gerçekleştirirler. Hekimlik,  Özlem’in resmindeki gibi her tıp öğrencisinin kliniğe geçer geçmez heyecan  ve mutlulukla boynuna taktığı “steteskop” ile simgelenir. Bu öyle bir mutluluktur ki, hekimliğin doğasındaki insana dokunma ve onlarla yalın bir ilişki kurma ile birleşince bir tür “saflık” halini alır ve hekimlerin hemen hepsi yaptıkları işin kutsallığının kendilerini her türden kötülükten koruyacağını düşünür. Yine daha önce yazdığımız gibi öfkeli hasta yakınları, belki çoğu zaman kendi ihmallerinin ya da sağlık sisteminin boğucu hale gelen karmaşasının bütün olumsuz duygu birikimlerini hekimlere yansıtırlar. Özlem’in aşağıda anlattıklarında da hekimlerin bu saflığı ve belki buna bağlı olarak ağır bir travma olarak yaşanan hayal kırıklığı görülüyor. Bu olayda son aylarda politikacıların ayrımcı ve giderek “düşmanlaştırıcı” hale gelen dilinin şiddete çanak tuttuğunu da görüyoruz.  Ülkesini seven ve  hekimlik mesleğini bilen hiç kimsenin genç bir hekimin dünyasını karartan böyle bir olayı onaylamayacağını ve sorumlular konusunda gerekenin yapılacağını düşünüyor ve sözü Dr. Özlem Nur Yıldız’a bırakıyoruz.

Olay 12 ekim gecesi saat 00.10 civarında meydana geldi. Genç bir erkek hasta Kandıra devlet hastanesi acil servisine başvurdu. Biz hastayı hemen müdahale odasına aldık, monitorize ettik, muayenelerini yaptık, EKG’sini çektik, oksijen verdik,  yani tıbbi anlamda yapılması gereken tüm müdahaleleri yaptık. O sırada diğer doktor arkadaşımla hasta hakkında “sinirsel olabilir mi?” diye değerlendirme yapıyorduk. Bunu duyan hastanın babası ve sonradan kendi ifade ettiği üzere .......... Kandıra ilçe başkanı olduğunu öğrendiğimiz ......... bana doğru dönerek "bu sinirsel değil bunun altında başka bir şey var işinizi düzgün yapın" dedi. Ben de "siz izin verirseniz işimizi düzgün yaparız lütfen dışarı çıkın" dedim. Bunun üzerine şahıs üzerime yürüyerek "seni burada kadın halinle döverim sen benim kim olduğumu biliyor musun ben ......... ilçe başkanıyım haddini bil" dedi. Ben de hemen güvenlik elemanlarına haber verilmesini istedim ama bu sırada şahıs beni darp etmek istedi ve araya 4 kişinin girmesiyle son anda darp etmesi önlendi. Çalışanlar şahsı dışarı çıkarmadılar ve benim sakin olup doktor odasına gitmemi istediler. Ben de bunun üzerine “beyaz kod verilsin ve polis çağrılsın” dedim. Şahıs "istersen polis çağır, seni onların önünde de döverim" dedi. Polisler gelene kadar doktor odasında mahsur kaldım. Ayrıca sonradan öğrendim ki oradaki çalışanlar taşeron elemanı olduğundan ve belki korkularından beyaz kod verememiş. Polisler geldiğinde şahıs acil müdahale odasından çıkarılabildi, ben tutanak tuttum ve karakola gidip şikayetçi oldum. Diğer doktor arkadaşım da sabah karakola gidip olaylara şahit olduğunu ifade etti. Ben güvenlik görevlisi ve tıbbi sekreterlere şahit olur musunuz diye sorduğumda; "biz şahit olamayız hiçbir şey görmedik duymadık biz burada taşeron elemanıyız isimizden oluruz" dediler. Sabah beyaz kod tutanağını ilgili birime teslim ettim; buna rağmen başhekim kendisinin olaydan haberi olmadığını iddia etti ve zaten ertesi sabah kendisi görev yerinde de değildi.

Olaydan Kocaeli Tabip Odasının haberi oldu ve hastane yönetimi tarafından korunamayan meslektaşları için basın açıklaması kararı aldılar ve bunu başhekime de haber verdiler. Tabip odasından 10-15 kişi hastane önünde basın açıklaması yaparken bu kez  ........ seçim otobüsü bahçeye kadar geldi ve son ses seçim şarkısını çalarak açıklamayı sabote etti. Bu arada sonradan belediye işçisi olduğunu öğrendiğimiz kişiler yanımızda belirip bize doğru tehdit ve hakaretlerde bulundu; aynı kişiler hastane içinde de bize saldırmaya çalıştı. Olaylar daha da tehlikeli hale gelirken ne hastane yönetimi, ne polis, ne güvenlik müdahale etti ve biz basın açıklamasını bitiremeden sivil polis eşliğinde hastane arka kapısından çıktık. Bütün bu yaşadıklarımın sonunda orada can güvenliğimin olmadığını anladım ve ciddi bir korku yaşadım. Artık Kandıra’da daha fazla çalışmam mümkün değildi. Yaşadığım bu korku nedeniyle psikolojim ağır darbe aldı ve 1 aylık heyet raporu alıp, ardından istifa dilekçemi sundum.

Henüz göreve başlayalı 3 hafta olan, 7 yıl tip eğitimi alıp hekimlik yapmak için tüm hayatından feragat eden biri olarak  bu olay sonrası kapıldığım dehşet ve korku nedeniyle istifa etmek zorunda kaldım. İstifamın sebebi acil serviste yaşadığım şiddetten daha çok basın açıklaması sırasında yaşadığım zorbalık ve hastane yönetiminin tavrıydı. Başhekimin tüm yaşananlardan haberi olmasına rağmen kendisine ulaşan ve konu hakkında bilgi almaya çalışan herkese "benim haberim yok, ben bilmiyorum" şeklinde açıklamalarda bulunması kabul edilir bir durum değil. Basın açıklaması öncesi Tabip Odası ile birlikte odasına gidip kendisinin yönetici olduğu hastanede yaşanan skandalla ilgili soruşturma açılacak mı diye sorduğumuzda alakasız bir şekilde olayı siyasete getirip "ben sizinle aynı siyasi görüşte değilim, soruşturma açmayı düşünmüyorum " dedi.

Ben doğma büyüme İzmitliyim; üniversite eğitimini Ankara Tıp'ta aldım ve ilk tercihim olan Kandıra'ya hizmet etmek için geldim. Hiç bir siyasi görüş sempatizanı değilim, kaldı ki biz hekimliğe başlarken yemin ediyoruz. Bu yeminde "dil, din, ırk, cinsiyet ayrımı yapmadan ihtiyacı olan herkese yardım edeceğimize " söz veriyoruz. Bu olayın siyasetle de ilgisi yok, bu olay bir kişinin siyasi kimliğini kullanıp doktor dövmeyi kendinde hak görmesidir. Su an yasal süreç devam ediyor; ben uğradığım hakaret ve tehdit nedeniyle şikayetçi oldum. İstifama neden olan bu olayın peşini bırakmayacağım.  
 

 

Yazarın Diğer Yazıları

Diyabetli çocuklar için Lizbon Bildirgesi

Dezavantajlı sosyal gruplardaki diyabetli çocukların ihtiyaçları daha fazla ama onlara sunulan imkanlar daha azdır ve dolayısıyla yıllar içinde ihtiyaçlar ile kaynaklar arasındaki fark artmaktadır

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e açık mektup: Diyabetli çocuklardan “üçüncü gözleri” olan sensörleri niçin esirgiyorsunuz?

SGK üzerinden ve SUT yoluyla sağlanacak sensör desteğiyle, olası komplikasyonlar önlenerek diyabet kontrolü sağlanacak, kalıcı organ hasarlarının önüne geçilecek, sağlık sistemi üzerindeki yük azaltılacak, ama en önemlisi olarak çocuklar güvenle uyuyabilecek ve ailelerin bakım yükü hafifletilecektir

Arkadaşım Diyabet Aile Kampı 2024'ten kalanlar ve diyabetli çocukları sensörlerinden öpmek

Uzunca süredir sensörlerin tip 1 diyabetli çocuklar için yollarını bulmayı sağlayan bir ışık işlevi gördüğünü, onların yaşamını değiştirdiğini anlatıyoruz ama ne yapsak ne etsek ülkemiz yetkililerinin ve SGK'nın kalıcı bir adım atmasını sağlayamıyoruz. Ülkemiz Avrupa bölgesinde sensörleri karşılayamayan tek ülke ve bu konudaki üzüntümüzü anlatmak mümkün değil

"
"