28 Mayıs 2020

İş hayatımızdaki psikopatlar

İş hayatında analitik ve duygusal zekadan ziyade belki de onları sevgi ile bütünleyen spirituel zekaya hepsinden daha çok ihtiyaç var

Issız adada tek başına yaşayan bir bilge varmış.

Bu bilge kendisine sorulan her soruyu bilen mistik bir karaktere sahipmiş.

Bu anlamda herkes onu merak edermiş.

Şehir ortamından, mekanik ve fast-food ilişkilerden bunalan bilgemiz kendisine ulaşmak isteyenlerin de bir emek sarf etmelerini bu şekilde emeği takdir edebileceklerini bilirmiş. Bu nedenle motorla gelenlerle konuşmayıp sadece kayıkla gelip uzun süre kürek çekenlerin karşısına çıkarmış.

Balayını yakın bir yerde geçiren genç çift bilgeyi duyunca, dinlemek için uzunca bir süre kürek çekerek ona ulaşmış.

Bilge de karşılığında onlara üç soru sormak hakkı vermiş.

Önce kadın sorar:

"Sürekli mutlu olmanın bir yolu var mı?"

Bilge güzelce cevap verir. Şaşkındır evli çift, bu kez adam atılır ve hemen ikinci soruyu sorar:

"Dünyanın en kazandıran işi hangisi olacak?" Bilge bu soruyu da cevaplar.

Karı koca sadece bir soru hakları kaldığı için beraberce düşünürler ve huzurlu bir evlilik geçirmeleri için öfkelerini iyi yönetmeleri gerektiğini bilerek akabinde final soruyu yöneltirler:

"Öfke ile baş etmek ve onu doğru yönetmek için ne yapabiliriz?"

Bilgenin yüzü düşer ve şu cevabı verir.

"Bu sorunun cevabını bilsem bu ıssız adada tek başıma olmazdım."

Evet duygularla doğru ilişki kurmak belki de hayatın en zor işi.

Bu ilişkiyi yanlış kurarsanız duygusal okur-yazarlık, duygusal dayanıklılık, duygusal ehliyetiniz olmaz, iş hayatı sizi kusar veya siz kendi adanızı kurar yalnız kovboyu oynarsınız.

Kendinizin ve başkalarının duygularını tanımak, algılamak ve doğru düşünce ile davranışı benimseyerek ilişkileri doğru yönetmek dediğimiz duygusal zeka belki de iş hayatında başarının, liderliğin ve girişimciliğin altın anahtarı.

Oysaki eğitim sistemimiz tamamen analitik beygir gücümüzü yükseltmek adına örülmüş durumda. Keza sınav sistemlerimiz de... Oysaki okul birincilerinin bir yerlere geldiği çok nadir olduğunu gösteren sayısız boylamsal araştırma var iş hayatında.

Goleman der ki; "EQ, IQ'nun kullanımı için temel gereksinimdir."

Peki, iş hayatında bu kadar analitik insan var da neden duygusal zekayı öğrenemiyor? Bu öğrenilen, geliştirilen bir şey değil mi? Her taraf duygusal zeka kitapları, programları, zirveleri ile dolu diye soracak olursanız cevabımız; "bilmek ile yapmak arasındaki fark uçurumdan az değildir" olacaktır.

Unutmayın! "Gerçek duygusal zeka; uygulanan duygusal zekadır."

Duygusal zekanın kendi duygularını fark edip, kabul edip yönetmek kısmına geldiğinizde en önemli kısmı olan "öz-yönetim" karşımıza çıkar. Kendi duygularınızı yönetmek, özellikle de "olumsuz duyguları"...

Peki, bunu kimler başarır? Etki-tepki aralığını açabilenler, duygu ile davranış arasına aklı koyabilenler, seçici bir dikkatle duyguya yapışmadan yaşadıkları anda yargısız kalabilme yetisine sahip olabilenler, öfke seline kapılmayıp soğukkanlı olabilenler. Bunu yapabilmek için ortalık sayısız "mindfulness" egzersizi yaptıran eğitimler ve kitaplarla dolu ama o an geldiğinde pek de kolay olmadığını söylemek için de sayısız örnek var kuşkusuz.

Bir de bu özelliklere herhangi bir çaba göstermeden sahip olan psikopatik yöneticiler var. Hepsi birer stoacı kadar güçlü öz-yönetimine sahipler.

Bir önceki yazımda iş hayatındaki psikopati oranının genel nüfusa oranın asgari dörtle yirmi katı arasında daha fazla olduğunu ifade eden araştırmalardan bahsetmiştik. Bugün de diğer bir etkileyici araştırmadan bahsedelim.

2005'te, Surrey Üniversitesi'nden Belinda Board ve Katerina Fritzon, iş hayatının liderlerini başarıya götüren faktörleri tam anlamıyla belirleyebilmek adına bir araştırma yaptılar. Bu bağlamda, üç farklı grubu mercek altına aldılar. Üst düzey iş yöneticileri, psikiyatrik hastalar ve hapishanedeki psikopatlar. Bu grupların psikolojik profillendirme testlerindeki performanslarını incelediler. Analizler sonucunda bir dizi psikopatik özelliğin, iş hayatındaki liderlerde çok daha yaygın bulunduğunu belirlediler. Bunlar özellikle; yüzeysel cazibe, buyurganlık, benmerkezcilik, ikna kabiliyeti, empati yoksunluğu, korkusuzluk, odaklanma gücü gibi özelliklerdi. Psikiyatrik hastalar ve psikopat suçlular ile aralarındaki temel fark antisosyal özelliklerde ortaya çıkıyordu. Onların kanuna karşı gelme ve fiziksel şiddet ve ani tepki verme özelliklerine daha fazla sahipti.

Psikopatlar baskı altında buz gibi soğukkanlı olabiliyor, dahası empati yeteneği de bir derin dondurucununkine eş değer olabiliyor. Psikopatik özellikleri, bir mikserin ayar düğmeleri ve kaydıraçları olarak düşündüğümüzde hepsini en yükseğe çıkardığınızda cazır cuzur bir ses elde edersiniz. Ama hepsini yukarı çekmek yerine korkusuzluk, odaklanma, zihinsel ve duygusal dayanıklılık, empati eksikliği gibi bazılarını yükseltirseniz diğerlerinden bir kaç level yüksek üst düzey bir iş insanı haline getirebilirsiniz.

Psikopatlar empati yapmaz değillerdir. Soğuk empati yaparlar. Nesnel bir şekilde, mantığıyla akıl yürüterek (prefrontal korteks üzerinden) çözerler. Sıcak empati yapmamızı, yani samimi olmamızı gerektiren gerçek empati yapmamızı sağlayan beynimizin duygu merkezi olan "amigdala"nın kapısını pek çalmayı düşünmezler. Hissetmeyi değil anlamayı kodlayan, karşısındakinin "hissettiğini hisseden" değil, soyut, duygusuz öngörü olan soğuk empatide psikopatlar herkesten bir kaç gömlek üstündürler. Haliyle tek empati motoruyla iş hayatında iki motorlu olanlarımızdan çok daha iyi uçarlar. Duyarsız olmalarından dolayı başkaları uyuyamazken de uyumanın keyfini çıkarırlar.

Bu psikopatik özelliğe sahip kişiler kariyer hayatında belli bir yükselme aşamasında huni daraldığında etrafındakileri elemine edebilmek adına yok etmenin karanlık sanatında ustalaşmış, acımasız-vicdansız avcılara dönüşebilirler. Bir makama geldiklerinde ise apoletlerini kullanarak mobbing yapmaktan karanlık bir lezzet alan zorbalara dönüşebilirler. Zirveye tırmanırken ise diğerlerinin üstüne basmayı tercih ederken bunun onların da çıkarına olduğu konusunda ikna kabiliyetlerini kullanarak sayısız takipçi (kralcı) yaratabilirler. Yeteneksiz seviyelerine gelip yükselemediklerinde uzun süre atalet içinde kaldıklarında (Peter Prensibi yaşadıklarında) aşağıdan gelen pırıltılı dalgayı yok edebilirler.

Şimdi pandeminin verdiği geniş zaman aralığında arkanıza yaslanın ve iş hayatınızda karşılaştığınız profilleri gözden geçirin bakalım hiç psikopat yöneticiye sahip oldunuz mu?

Carpe Noctem (Geceyi kucaklayın)

Bir de sizi bilgece ve şefkatle yaklaşan sevdiğiniz yöneticileriniz oldu mu?

Carpe Vita (Hayatı kucaklayın.)

İş hayatında analitik ve duygusal zekadan ziyade belki de onları sevgi ile bütünleyen spirituel zekaya hepsinden daha çok ihtiyaç var.

Kapanışı da bu bağlamda Mevlana ile yapalım isterseniz:

''Bilmek için akıl yetmez.

Bilmek için sevmek lazım.

Sevmeden bilemezsin!''

Yazarın Diğer Yazıları

Kuş Uçuşu liderlik

Erdemlere dayanmayan hiçbir duruş veya uçuşun kalıcı ve sürdürülebilir olamayacağını ifade ederek, ufku açık, ışığı parlak liderlere, iyi uçuşlar...

Kuş uçuşuyla Succession

Dizide finale yaklaşırken "Sence Succession'ı kim kazanacak?" sorusunun cevabı kuş dizisi repliklerinde ifade edildiği gibi ''en iyi saklanan'' oluyor

Eski dünyadan yeni dünyaya

Yeni dünyada hepimize mutlu bir yıl dileğiyle!