18 Eylül 2022

Seçimlere doğru giderken 100 yıl öncesi hatırlatmaları

"100 yıl öncesi için yapılan hatırlatmalar" sadece yaraları deşmekten öteye geçmiyor. Üstüne üstlük Türk - Yunan yakınlaşmasından yana olanları bile bu "hayalden"den daha da uzaklaştırıyor

ATİNA

Enteresandır; Türkiye'de de Yunanistan'da hem de eş zamanlı olarak, hükümetler konut inşaatlarının başlatılacağı ve özellikle gençlere ucuz ve minimum faizli krediler karşılığında konut sahibi olma şansına sahip olacaklarını açıkladılar. Ayrıca her iki ülkede de yeni öğrenci yurtlarının hizmete gireceğini de ilan ettiler.

Avrupa'nın hiçbir ülkesinde açıklanmayan ve özellikle gençlere seslenen bu konut ve öğrenci yurtları projeleri, elbette her iki ülkenin de 2023'te yapılacağı açıklanan seçimlerle kuşkusuz doğrudan bağlantısı var.

Türkiye ve Yunanistan'daki seçim hazırlıkları devam ederken halklar da elektrik ve doğal gaza zam, benzine zam, sebze, meyve ve gıda ürünlerine zam, kısacası her şeye zam üstüne zam konularında eş zamanlı olarak endişelerini dile getiriyor.

Bira yandan da TV kanallarından Türk - Yunan atışmalarını dinliyorlar.

30 Ağustos Zafer Bayramının üzerinden 18 gün geçmesine rağmen hep bir ağızdan ve bir asır boyunca olmadığı kadar Yunanistan'a "100 yıl öncesi" hatırlatmaları ve "İzmir'i unutma" açıklamaları yapılıyor.

Oysa Kurtuluş Savaşının Yunanistan'ı "Küçük Asya Felaketine" dönüştürdüğü; dolayısıyla o dönemde ekonomik, siyasi ve sosyal açıdan çökmesine neden olan gerçekler her iki ülkede de biliniyor. 

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Mitsotakis'in Yunanistan'ın 100 yıl önce uğradığı hezimetin anısına düzenlenen etkinliklerinden birinde yaptığı konuşmasını dinliyorum.

Mitsotakis "Küçük Asya Felaketi'ni "yakın geçmişimizin belki de en büyük travması" olarak nitelerken "...ancak aynı zamanda mübadele ile Yunanistan'a gelen yaklaşık 2 milyon Anadolu Rumlarının (*) kültür ve gelenekleriyle, hayata tutunma ve çalışma azimleri sayesinde perişan vaziyetteki Yunanistan'ın kalkılanmasında büyük rol oynadıklarını ve Yunan devletinin en büyük barışçıl başarısı olduğunu" da sözlerine ekliyor.

Mübadil Rumlar.

1923 Lozan antlaşması ve 1947 Paris Antlaşması ile Yunanistan'ın Türkiye ile arasındaki bugünkü coğrafi sınırlarının belirlendiğini söylüyor ve Lozan'ın ömrünün gelecek nesillere de intikal edeceğinin altını çiziyor.

Mübadele derken...

Lozan'ın önemli maddelerinden biri olan mübadele anlaşması ile o dönemde nüfusu 5 milyon olan Yunanistan'a yaklaşık 2 milyon Osmanlı tabalı Anadolu ve Karadenizli Hıristiyan Rum ile o dönemde 17 milyon nüfuslu Türkiye'ye; Yunanistan'dan 500 bin kadar Yunan tabalı müslüman Türk mübadeleye tabi tutuldu.

Yunanistan'a göç eden Rumlar yerli halk tarafından pek de hoş karşılanmamıştı. Kendilerinden daha da perişan vaziyette olan Rumlara "Türk tohumu" diyenler de vardı.

Gemilerle Türkiye ile Yunanistan arasında gerçekleştirilen "büyük göç" sırasında dramlar yaşandı. Hastalıktan ölenler, kaybolan çocuklar, bebekler oldu. Bunlardan bazısı Kızılay-Kızılhaç yardımıyla yıllar sonra bulundu. Bazıları hiç bulunamadı. Göç etmeyi reddeden bazı "kaçak"lar din bile değiştirmeyi göze altı. Yüzlerce örnek arasında ünlü Yunan armatör Aristotles Onassis'in kaybolan kuzeni de vardı. 10 yaşlarındaki Onassis'in kuzeni kız çocuğu kalabalıkta kaybolunca bir Türk subay tarafından evlat edinildi. Bebekken kaybolan annem kendi annesini ancak 35 yıl sonra görebildi.

Mübadil Rumlara kurulan çadır kentler

Dönemin ekonomik şartları elbette 2 milyon insanı barındıracak güçte değildi. Dünya Kızılhaç, Avrupa ve özellikle ABD'den gelen yardımlar sayesinde Rumları Yunanistan'ın her bir köşesine yerleştiriyordu. Atina'da opera binası ve Akropol gibi tapınaklar göçmenlerle doldurulmuş; etraflarına çadır kentler ve barınaklar kurulmuştu.

Operaya yerleştirilen mübadiller.
Operanın içi

Ernest Hemingway, mübadiller için kaleme aldığı anılarında "Mübadele ile Yunanistan'a giden Rumların bir kısmı Türkçeden başka; Türkiye'ye giden mübadil Türklerin bir kısmı da Yunancadan başka bir dil bilmiyordu" diye yazmıştı.

İnsanlar yüzlerce, binlerce yıl yaşadıkları ve kök saldıkları topraklardan adeta sökülüp başka topraklara ekilmişti.

Gece gündüz İzmir-Selanik-İzmir seferleri yapan yerli ve yabancı gemiler mübadilleri taşımakta, hiç tanımadıkları diyarlara bırakmaktaydılar.

İzmir - Selanik - İzmir seferi yapan gemi mübadilleri başka diyarlara taşıyor.

Rumlar gelenek ve görenekleri ile kendi aralarında yaşamakta; yerel Yunanlarla kaynaşmakta daha doğrusu bütünleşmekte zorlanıyordu. Gelin-damat alışverişlerini bile kendi aralarında yapıyorlardı.

Mübadil Rumlar.

Rum - Yunan kaynaşması/bütünleşmesi, ancak 1940'larda Yunanistan'ın İkinci Dünya Savaşına katılmasıyla başlayacaktı. Anadolulu ve Karadenizli Rumların askere alınmasıyla ve cephelere gönderilmesiyle başlayan bu kaynaşma, İkinci Dünya Savaşından sonra patlak veren her iki iç savaşta sağ-sol kavgası ile bazı çatlamalara uğramayacak; ancak Anadolu Rumları zamanla Yunanistan'ın sosyal, siyasi ve ekonomisinde söz sahibi olmayı başaracaktı.

Günlerimize gelecek olursak, her iki Yunan ailesinden birinde kökleri Anadoluya uzanan mutlaka bir–iki kişi çıkar. Bunlar ya dededir, ya ninedir. Şimdilerde hayatta bile değillerdir.

Onların çocukları ve torunları ve torunlarının çocukları 100 yıl önceki Anadolu hikâyelerini dinleyerek büyümüştür. Dönemin "Megali İdea"(**) hayallerinin ne denli büyük bir faciaya yol açtığını ilk elden öğrenmişlerdir.

Dolayısıyla "100 yıl öncesi için yapılan hatırlatmalar" sadece yaraları deşmekten öteye geçmiyor. Üstüne üstlük Türk - Yunan yakınlaşmasından yana olanları bile bu "hayalden"den daha da uzaklaştırıyor.

Kaldı ki, günümüzde Ruslar, İngilizler ve Amerikalılar bugünkü Almanya'ya dönüp "77 yıl öncesini unutmayın!" diyebilir mi?



(*) Rum: İstanbulun fethine kadar doğu roma imparatorluğu sınırları içinde yaşayanlar resmi dilleri Helence olmasına rağmen kendilerine "Romalı" anlamına gelen "Romeo" derdi. Helen yani Yunan demezdi. Rum kelimesi Osmanlı döneminde "Romeo" kelimesinin devşirmesidir. "Yunan" kelimesi ise Arapça/Farsça'da "İyonlar" kelimesinin devşirmesi olup Ege ve Yunanistan kara parçasında yaşayan Helen'ler için kullanılırdı. (Bk Pers-Yunan savaşları)

(**) Megali İdea: bu kavram 19.yüzyılın sonlarında ve Yunanistan'ın1821'de Osmanlıya karşı başlattığı bağımsızlık mücadelesinden sonra "Helen (Rum) kökenlilerin yaşadığı yerleri geri almak" hayaliydi. Kurtuluş savaşını müteakiben Yunanistan'ın Küçük Asya Felaketi'den sonra "Megali İdea" kavramının "Anadolunun topraklarına ilelebet gömüldüğü" Yunan parlamentosunda sıkça dile getirilen bir ifadedir.

Yazarın Diğer Yazıları

Miçotakis aşırı milliyetçilere sert çıktı: “İlk büyük krizde kaçacak olan onlardır”

Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, Türkiye ile diyalog kurulmasına yan gözle bakan ülkedeki aşırı milliyetçilere sert çıktı

Yunanistan’da muhalefet liderlerinin yarışı devam ediyor

Karamanlis ile Samaras’ın parti içinde hâlâ taraftarları oldukları varsayılırsa, YDP’ni aşırı milliyetçilerden arındırmaya çalışan ve daha çok merkeze yönelen Miçotakis’in muhalefet partilerinden çok, parti içinde oluşacak olası cepheleşmelere karşı mücadele edeceğe benziyor

Türk-Yunan ilişkilerinde yeni gelişmeler: Ege ve Doğu Akdeniz’de kıta sahanlıkları mı belirlenecek? Ruhban Okulu açılması tekrar gündemde

İki ülke liderinin Ege ve Doğu Akdeniz’de karşılaşılan sorunların giderilmesi; insan tacirlerinin yakalanması gibi güvenlik makamları arasında iş birlikleri; azınlıkların dini özgürlüklerinin sağlanması, Kıbrıs sorununun çözümünü öngören müzakerelerin yeniden başlatılması gibi alınacak kararları hayata geçirilirse, işte o zaman “Türk-Yunan ilişkilerinde gerçekten yeni bir sayfanın açılacağından” söz edilebilir

"
"