Geçen hafta açıklanan Gelir ve Yaşam Koşulları Anketi’nin (GYKA 2016) rakamlarıyla gelir eşitsizliği ve yoksulluktaki gelişmeleri yazmayı planlıyordum. Ama araya 2018-2020 dönemini kapsayan Orta Vadeli Program (OVP) girdi. Üç seçimin birden yapılacağı bir dönemde AKP iktidarının ekonomide nasıl bir yol haritası öngördüğünü tartışmayı öne almayı tercih ettim. Gelir eşitsizliği ve yoksulluk haftayı bekleyebilir. Ama şu kadarını söylemeden geçemeyeceğim. Yüksek büyüme rağmen bu alanda gelişmeler hiç iç açıcı değil.
Mehmet Şimşek tarafından çarşamba günü açıklanan OVP yeni ulusal hesap sistemini kullanan ilk program. Malum eski hesaplar 2012’den itibaren düşük bir büyüme patikasına girdiğimizi gösteriyordu. Bu dönemin OVP’lerinde yıllık GSYH artış hedefi yüzde 5’ti. Ama bir türlü tutturulamıyordu. Ortalama büyüme hızı 2012-2015 döneminde yüzde 3,3’te kalmıştı. Geçen Aralık ayında TÜİK yeni bir yöntem ve ek veriler kullanarak hesapları revize etti. Görüldü ki meğer ortalama büyüme oranı yüzde 6,1 imiş. Demek ki ekonomi yöneticilerimiz de potansiyelimizin farkında değillermişJ
Şaka bir yana, bu kez yeni ulusal hesaplarla büyüme hedefinin hangi düzeyde belirleneceğini doğrusu çok merak ediyordum. 2016’nın yüzde 3,2’lik büyümesi dahil yakın geçmişte yüzde 6’ya yakın büyüdüğümüze göre acaba resmi büyüme hedefi yüzde 5’in bir hayli üzerine çıkarılacak mıydı?
Ekonomi yönetiminin ihtiraslı, o ölçüde de gerçek üstü, hedeflere itibar etmediği görülüyor. 2018-2020 döneminde GSYH artış oranı yüzde 5,5 olarak belirlenmiş. Abartılı değil. Mehmet Şimşek ve ekibinin damgası seziliyor. Kritik seçimlerin peşpeşe yapılacağı bir dönemde iktidarın daha iddialı olması beklenebilirdi. Örneğin, yüksek işsizliğin azalması umuluyor ama adeta kaplumbağa hızıyla. Yüzde 10,8’den seçimler yılında yüzde 9,9’a ancak geriliyor. Ayrıca temel dengeleri tutturmak için kamu harcamalarında sert bir fren öngörülüyor. İster istemez Beştepe bu nispeten mutevazi hedeflere nasıl ikna edildi diye merak ediyorsunuz: Belki de “merak etmeyin daha iyisini yaparız” denmiş olabilir mi?
Daha iyisi bir yana, yeni ulasal hesaplarla nispeten makul görünen yüzde 5,5’luk büyüme cepte keklik değil. Dahası, gerçekleşse bile dolar cinsinden kişi başı gelir, enflasyon, cari açık, hatta ılımlı işsizlik hedeflerinin dahi gerçekleşme olaslığı bir hayli düşük. Bu tartışmayı ikinci yazıya bırakarak büyümeye odaklanalım.
Büyüme hedefini talep (harcamalar) ve arz (verimlilik) yönünden sınamaya tabi tutabiliriz: OVP’de 2017 büyüme oranı yüzde 5,5 olarak tahmin ediliyor. İtirazım yok. Ancak yine OVP’de bildiğimiz bir gerçek de itiraf ediliyor. Bu büyüme önemli ölçüde bol kepçe tüketim teşvikleri sayesinde elde ediliyor. Öte yandan OVP teşvik harcamalarının kamuda mali dengelerini tehdit etmeye başladığını da itiraf ediyor. Dolayısıyla kamu harcamalarında sert bir fren planlıyor. 2016 yılında yüzde 10,5 gibi olağanüstü bir artışın yaşandığı kamu tüketiminde artış seçimler yılı 2019’da yüzde 2’den ibaret olacakmış. 2016’da yüzde 2,9 artan kamu yatırımları da 2019’da sadece yüzde 0,7 artacakmış. İnanıp inanmamak size kalmış. Ama şunu da not etmek isterim. Eğer önce fren yapıp sonra gaza basılacaksa OVP’nin itinayla kurguladığı makro dengeler yerle bir olur, büyüme oranı da şiddetle dalgalanır.
Kamu fren yapacaksa doğan boşluğu elbette özel kesimin doldurması bekleniyor. Bu yıl dopingle yüzde 4,7 artacağı tahmin edilen özel tüketimin gelecek yıl biraz durulması (artış yüzde 4) ardından 2019’da artışın yeniden yüzde 4,6’ya çıkması bekleniyor. Vatandaşın vergi yükü arttırılıp teşvikler rafa kaldırılırken bu tüketim iştahı nereden kaynaklanacak? Benim bir fikrim yok doğrusu.
Özel yatırımlara gelince. 2016 çok durgun geçti. Bu yıl bir canlanma var. OVP yüzde 4,8 artış tahmin ediyor. Olabilir. Ama ardından artış oranı 2018’de yüzde 6’ya, 2019’da yüzde 6,7’ye 2020’de yüzde 7’ye yükseliyor. Akla tabi şu soru geliyor: OVP’de enflasyonu yüzde 5’e düşürmek için sıkı para politikasından, yani yüksek faizlerden taviz verilmeyeceği açıkça vurgulandığına, iç ve dış siyasal gelişmelerin ise yabancı yatırımcıları iyice tedirgin ettiği de malum olduğuna göre bu koşullarda yatırımcılara hangi iştah açıcılar ikram edilecek?
Geriye net ihracat kalıyor. Ayrıntıya girmeyelim. Mal ve hizmet ihracatında artış ithalat artışından biraz daha yüksek tutulmuş. Dolayısıyla net ihracatın büyümeye pozitif katkı yapması bekleniyor. Hedefler arbartılı değil ama net ihracat katkısın sürekli pozitif olduğu bir dönemi daha önce hiç yaşamadığımızı da hatırlatalım. Belki bu sefer olur.
Arz yönünden sınamaya fazla yer kalmadı. İşin özüyle yetineceğim. Yüzde 5,5 büyüme önemli ölçüde verimlilk artışı gerektiriyor. Ekonomi yönetimi de bunun farkında. OVP’de bir yandan bu alanda durumun geçmişte parlak olmadığı teslim ediliyor ama diğer yandan da beşeri sermayede (eğitim kalitesinde), Ar-Ge’de, ileri teknoliji yatırımlarda büyük sıçrama yapacağız iddialarına yer veriliyor.
Yıllık istihdam artışıları da yüzde 3,7 düzeyinde tutulmuş. Yüksek verimlilk artışlarının varsayıldığı zımnen anlaşılıyor. OVP’nin politikalar bölümüne dikkatle baktım. Kısa sürede verimlilk sıçraması sağlayacak bir şey bulamadığım gibi vaatlerin çoğunun muğlak bırakıldığını gördüm. Örneğin kurulacağı söylenen öğretmen akademisinin lise eğitiminin kaltesinde nasıl bir sıçrama yaratacağını çok merak ediyorum. Zaman bulursanız siz de bir göz atın.