Dün TÜİK tarafından açıklanan Kasım dönemi (Ekim-Kasım-Aralık ortalaması) iş gücü istatistikleri işsizlikte beklenenin çok üzerinde bir artış adeta bir patlama yaşandığını ortaya koydu. Ekim döneminde mevsim etkilerinden arındırılmış genel işsizlik oranı 0,4 yüzde puan artışla yüzde 12’ye yükselirken tarım dışı işsizlik oranı da 0,6 yüzde puan artarak yüzde 14,1’e ulaştı. Genç işsizlik oranı da yüzde 21,6’dan yüzde 22,2’ye sıçradı. Tarım dışı işsiz sayısı 211 bin artışla 3 milyon 832 bine yükselmiş durumda.
Açıkçası işsizlikte bu ölçüde bir artış beklemiyordum. Her ay yayınladığımız Betam İş Gücü Görünüm notunda tarım dışı işsizlik oranında 0,2 yüzde puanlık bir artış olacağını tahmin etmiştik. 2018’in son üç ayında Türkiye ekonomisinin içine düştüğü bunalımın derinleşmesini bekliyorduk elbette. Dördüncü çeyrekte 2017’ye kıyasla milli gelirde (GSYH) yüzde 3,5 oranında bir azalma tahmin ediyorduk ancak istihdam kaybının bu kadar yüksek olmasını beklemiyorduk.
Geçmiş kriz deneyimleri ekonomik daralma dönemlerinde firmaların çalışanları işten çıkarmaya başlamadan önce bir süre beklediklerini gösteriyordu. Oysa bu kez beklemeye pek niyetlerinin olmadığı seziliyor. Tüm sektörlerde istihdam kayıpları var: Ekimden Kasıma sanayi 40 bin, hizmetler 87 bin istihdam kaybetmiş durumda. İnşaat sektörü ise Şubat döneminden beri istihdam kaybediyor. Kasım döneminin kaybı 47 bin. Kasım döneminden Ekim dönemine istihdam istatistiklerinde Eylül ayı çıkıp yerine Aralık ayı girdiğine göre 3 ay içinde tarım dışında toplamda 164 binlik istihdam kaybı yaşandığı anlaşılıyor.Büyük istihdam kayıplarının yanı sıra tarım dışı iş gücünün Kasım döneminde 13 bin azaldığı da not edilmeli. İş gücü olağan trendinde artmış olsaydı işsizlik artışı daha da yüksek olacaktı.
İşsizliğin önümüzdeki aylarda artmaya devam edeceğini kestirmek güç değil. Betam tahmin modeli Aralık döneminde mevsimselikten arındırılmış tarım dışı işsizlik oranının yüzde 14,3’e yükseleceğini söylüyor. Bu tahmin bir kez daha iyimser kalabilir. İş gücünün, zaman zaman bazı dönenlerde azalış gösterse bile, yapısal olarak artışta olması son derece doğal; genç kuşaklar şu veya bu düzeyde eğitimlerini tamamladıkça çoğunlukla iş aramaya koyuluyorlar. Zor durumdaki pek çok sektörde işten çıkarmalar yoğunlaşırken iş gücü piyasasına katılan gençlerin iş bulmakta büyük güçlükler yaşaması ne yazık ki kaçınılmaz.
Can yakıcı soru elbette şu olmalı: İşsizlikte artış daha ne kadar devam edecek. Önce şu notu düşmek isterim: Kasım döneminde kaydedilen 0,6 yüzde puanlık artış daha önce sadece küresel kriz döneminde (2009) ve Temmuz 2016 döneminde görülmüştü. Ama aynı zamanda bu dönemlerde ekonominin toparlanması gecikmemiş krizden hızlı bir çıkış yaşanmış, işsizlik de canlanmaya paralel olarak hızla gerilemişti.
Bu kez durum farklı olabilir. Yüksek ve katılaşmış bir enflasyonun geriletilmesinin ekonomik büyüme açısından maliyeti çok yükseldi. Aşırı yüksek nominal faizler düşürmeye başlasa bile reel faizler uzun süre yüksek düzeyde seyredecek. Banka sistemi yüksek borçlu firmaları yüzdürmek isterken yeni kredi açamaz durumdalar. Uluslararası likidite bolluğu bitti. Faizler yükseldi. Ama daha vahimi ekonomi yönetimine ve banka sistemine güven kalmadı. Uluslararası piyasadan borçlanmak yüksek risk primleri nedeniyle çok pahalı hale geldi. Hızla yükselen enflasyon reel ücretleri erozyona uğrattı. Çalışan kesimin satın alma gücü geriledi. Bu koşullarda geçmişte olduğu gibi hızlı ve güçlü bir canlanma zor görünüyor. Yeni moda deyimle V senaryosun yerini L senaryosuna bırakması çoğu iktisatçının ortak görüşü.
Türkiye ekonomisi gelecekte bu senaryoya uygun hareket ederse Türkiye’de ilk kez uzun süre yüksek işsizlikle boğuşmak zorunda kalabiliriz.