Pazartesi günü TÜİK Kasım dönemi işgücü istatistiklerini açıkladı. Bu istatistikler artık her ayın 15’i yerine 10’unda açıklanıyor. İşsizlikte gidişatı izlemek için tercih ettiğim Mevsim Etkilerinden Arındırılmış (MEA) tarım dışı işsizlik (TDİ) oranı Ekim dönemine kıyasla 0,3 yüzde puan azalarak yüzde 15,5’e, işsiz sayısı da 4 milyon 355 binden 4 milyon 270 bine geriledi. Tarım dışı işsizlikte Ağustos döneminden itibaren gözlemlenen azalış böylece dördüncü ayına girdi. Tarım dışı işsizlik oranı Temmuz döneminde işsizlik yüzde 16,6 ve 4 milyon 537 bin ile zirve yapmıştı.
İlk yaklaşımda bu gelişmeyi, buna buzdağının görünen kısmı da diyebiliriz, kuşkusuz iyi bir haber olarak kabul edebiliriz. Ancak buzdağının bir de deniz seviyesi altında ilk bakışta görünmeyen bir kısmı mevcut. Bu kısım bir dizi "ilklerden" diğer ifadeyle daha önceki kriz -işsizlik patlamalarında deneyimlenmeyen dolayısıyla sonuçlarını kestirmekte güçlük çektiğimiz yeni olgulardan oluşuyor. Bu olguların en önemlisi işgücü artışında gözlemlenen sıra dışı (anormal?) yavaşlama. Daha önce hiç böyle olmamıştı.
İşgücünde neler oluyor?
Malumu ilan etmek gibi olacak ama işsizlik tanımına dair temel özdeşliği hatırlatmak istiyorum çünkü sis perdesini aralayabilmek için "burası önemli". Hane halkı işgücü anketlerinde (HİA) çalışıyor musun diye sorulur yanıt evet ise istihdama kayıt edilir. Yanıt hayır ise iş arayıp aramadığı sorulur; bu kez yanıt evet ise işsizlere kayıt edilir. İşgücü de istihdamdakiler ile işsizlerin toplamıdır. İşsizlik oranı ise işsizler / işgücündekiler şeklinde tanımlanır.
Bu tanımlar itibariyle işsiz sayısı ve işsizlik oranı esasen iki yoldan azalır. Arzu edilen, istihdamın normal temposunda artan işgücünden daha hızlı arttığı durumdur. Bundan önceki krizlerde (1994, 2001, 2009) işsizlik bu yoldan azalmıştır. Bir diğer yol da, istihdamın artışa geçtiği ancak işgücü artışının normal temposunun çok altında kaldığı durumdur. İşsizlikteki güncel gelişmeler tam da bu yolu izlemektedir ve bu olgu Türkiye’de ilk kez görülmektedir.
Yazıyı fazla rakama boğmak istemediğimden son bir yıla bakalım: MEA seriye göre TD işgücü artışı (Betam İşgücü Görünümü Şubat 2020) Kasım 2018 ile Kasım 2019 arasında 384 bin ile artış oranı da yüzde 1,4 ile sınırlı kalmıştır. Çalışabilir nüfusun 900 bin civarında arttığı, makul istihdam artışlarının yaşandığı zamanlarda da 800 bin civarında artan işgücüne kıyasla bu artış olağanüstü düşüktür. Normalde işgücü piyasasında iş arıyor durumda olması gereken kabaca 400 bin civarında bir kitlenin belli ki bir bölümü ağzınla kuş tutsa iş bulamayacağını düşünerek iş aramaktan vaz geçmiş, diğer bölümü de işgücü piyasasını terk etmiştir.
Ne olup bittiği hakkında iyi bir fikir edinmek için 2019 HİA mikro verilerini beklemek gerekiyor. Yine de makro verilerden bazı ipuçları yakalamak ve tahminler yapmak mümkün.
Düşük eğitimli kadınların işgücü piyasasına girişleri durdu
Son yıllarda düşük eğitimli (lise altı) kadınların işgücüne hızla katıldıkları görülüyor, buna bağlı olarak da "ev işleri ile meşgul" kadınların sayısında genelde bir duraklama gözlemleniyordu. Son iki yılın (2017-2019) kasımdan kasıma rakamları ile yetineceğim. 2017’den 2018’e ev kadını sayısı 11 milyon 160 binden ancak 11 milyon 188 bine çıkmıştı. 2019’da bu sayı 553 bin artarak 11.741 bine sıçradı. Belli ki çalışmaya hevesli kadınların hatırı sayılır bir kısmı iş aramayı ertelediler.
Bir diğer rakam da bu gelişmeyi doğrular nitelikte. Betam aylık İşgücü Görünümü notlarında tarım dışı kadın ve erkek göstergelerini tahmin ederek kadın ve erkek işsizlik oranlarını açıklıyor. Tarım dışı kadın işgücü Mart 2019’a kadar düzenli artış sürecindeydi ve sayıları 8 milyon 459 bine (6 milyon 731 bin istihdamda, 1 milyon 728 bin iş arıyor) kadar yükselmişti. Bu sayı Kasım 2019’da 8 milyon 438 bin ( 6 milyon 683 bin istihdamda, 1 milyon 755 bin iş arıyor) olarak tahmin edilmiş bulunuyor.
Dokuz aylık sürede kadın istihdamında az da olsa bir azalış (48 bin), işsiz sayısında da cüzi bir artış (27 bin) söz konusu. Tabi bu rakamlar netleştirilmiş rakamlar. İşgücü piyasasına giriş ve çıkış rakamlarını bilmiyoruz. Bununla birlikte eğitimli genç kadınların işgücü piyasasına katılmaya devam ettikleri düşünülürse, eğitimsiz kadınların katılımlarında hatırı sayılır bir gerileme olduğunu hatta işsiz kalanların işgücü piyasasını terk ettiklerini rahatlıkla kestirebiliriz.
İş bulma ümidini kaybedenlerde artış
Dikkat çeken bir diğer gelişme, "İş bulma ümidi olmayanların" sayısının son bir yılda 522 binden 715 bine yükselmesi. 2017 Kasımında bu sayı 621 bindi. Çalışmak istediği halde İş bulamayacağını düşünerek iş aramayanların sayısı azalmakta iken son bir yılda 200 bine yakın artış kaydetti. Merak edip "olağan şüpheli" iki guruba daha baktım: Başlı başına bir sorun olan 15-24 yaş gurubuna mensup olup ne eğitimde ne de işte olan gençlerin sayısı ve oranı artışta ama son bir yılda sıra dışı bir sıçrama yok. Keza eğitimdekilerin sayılarında da olağan üstü bir durum yok.
Bu faslı son bir rakamla toparlayayım: İş gücüne dâhil olmayanların sayısı 2017 Kasımından 2018 Kasımına 168 bin artarken 2019 Kasımına 768 bin artmış. İşgücüne katılım oranı da haliyle zirve yaptığı yüzde 53’den 52,5’e gerilemiş.
Kasım 2019’da azalan işgücü muamması
Yazıyı biraz uzatma pahasına yeni bir ilke değinmeden geçemeyeceğim. Son açıklanan Kasım 2019’da TDİ oranında 0,3 yüzde puanlık bir düşüş gerçekleştiğini belirtmiştik. Bu düşüşün büyük kısmını tarım dışı istihdamdaki 75 binlik artış açıklıyor. Ama diğer kısmı işgücündeki 9 binlik azalıştan kaynaklanıyor. MEA serinin son üç yılına dair tarım dışı işgücü rakamlarına baktım (Betam İşgücü Görünümü). 36 ayda 6 kez işgücünde azalma var. Ancak bu dönemlerin hepsinde aynı zamanda istihdamda da belirgin azalmalar var. Bu nispeten anlaşılır bir durum. Ancak Kasım 2019’da istihdamda belirgin bir artış yaşanırken işgücünün neden azaldığı bir muamma. Sanırım ve ümit ederim ki geçici bir anormallik ile karşı karşıyayız.
İşgücü dinamiğinde yaşanan tüm bu gelişmeler açıkça gösteriyor ki halen oldukça kalabalık potansiyel bir işgücü mevcut ve piyasayı gözlüyor. İstihdam artmaya devam ettikçe bu kitlenin işgücü piyasasına giriş yapması beklenir. Bu durumda işsizliğin ne yönde hareket edeceğini istihdam artışının temposu belirleyecektir. Bu tempo ise ekonomik büyüme hızına bağlıdır. Aksi takdirde yüzde 50’nin ancak biraz üzerine çıkabilmiş son derece düşük bir işgücüne katılımla ekonomik kalkınmayı unutun.