Haftalardır döviz indi döviz bindi, neden böyle oldu, ekonomik durgunluk mu geliyor konularında gezinip duruyorum. Bu hafta konu değiştirmeye karar verdim. Gençlerin eğitim durumlarının perişanlığını tartışmak istiyorum. Konu değiştirmemin iki nedeni var. Siz bu yazıyı okurken (Pazartesi) TÜİK 3. Çeyrek GSYH rakamlarını ve geriye dönük tüm büyüme oranlarını ve alt kalemlerin büyümeye katkılarını yeni bir tahmin yöntemi kullanarak açıklamış olacak. GSYH’da büyük bir sıçrama göreceksiniz ve küçük çapta bir kıyamet kopacak. Son yılarda ekonomik gidişat ile ilgili bildiklerimizin ne kadar değiştiğini, bu değişikliklerin ekonomik gidişat ile ilgili düşüncelerimizi ne ölçüde sorguladığını önümüzdeki haftalarda uzun uzun tartışacağız.
Konu değiştirmemin ikinci nedeni ise TÜİK’in geçen hafta “Gençlerin İşgücü Piyasasına Geçişi” başlıklı özgün bir araştırmayı yayınlamış olması. Avrupa Birliği İstatistik Ofisi’nin (Eurostat) uygulamaları çerçevesinde TÜİK belli aralıklarla Hane Halkı İşgücü Anketlerine (HİA) özgün konulu bir modül, diğer ifadeyle belirli bir konuda daha kapsamlı bilgi edinmek için sorular ekliyor. Bu kez Nisan-Haziran dönemini kapsayan HİA anketine 15-34 yaş grubunun ne kadar eğitim gördüğünü, neden okulu erken terk ettiğini, iş gücü durumuna dair sorular eklendi. Çarpıcı bulguları sıcağı sıcağına paylaşmamak istedim. Kaldı ki bu araştırma medyada yer de bulamadı. Aynı günlerde açıklanan OECD’nin orta öğrenimimizin kalitesizliğini yüzümüze çarpan son PISA testinin gölgesinde kaldı.
34.962 fert ile yüz yüze görüşme ile gerçekleştirilen ek anket gençlerin eğitim durumunu ve işgücü piyasasıyla olan ilişkilerini ayrıntılı olarak inceliyor. Yazının sınırları nedeniyle ilk olarak eğitim düzeyinin ve eğitimi tamamlamama nedenlerinin ortaya çıkardığı hüzün verici fotoğrafa odaklanmak istiyorum. İşgücü durumlarını ise daha sonra ele alırız.
15-34 yaş grubunda halen yaklaşık 24 milyon kurumsal olmayan (askerlikte, hapiste olmayan) nüfus bulunuyor. 2 milyonu bir okul bitirmemiş. 12 milyonunun eğitim düzeyi ise lise altı. Yani geç kuşağın yarısından fazlasının eğitim ile ilişkisi bitmiş. Lütfen dikkat buyurun. Bu kuşak daha 40-50 yıl hayatta olacak ve bu vasıfsız insan gücü Türkiye ekonomisinde daha çok uzun yıllar emek verimliliği üzerinde yük oluşturmaya devam edecek. Tahmin edeceğiniz gibi okul bitirmeyenlerin dörtte üçünü kadınlar oluşturuyor.
Genel liseyi ve meslek lisesini bitirmiş olanların sayısı sırasıyla 3 ve 2,5 milyon. Yüksekokul ve yükseköğretim diplomalıların toplamı ise 4,5 milyondan ibaret. Toplamın yüzde 20’si bile etmiyor. Önümüzdeki yıllarda bu oran yavaş artacak ama gelişmiş ülke oranlarının (yüzde 40 civarı) çok uzağındayız. Nitekim 6,3 milyonluk 15-19 yaş grubunun 1 milyon 800 bini (yüzde 30’u) okumayı bırakmış durumda. 5,5 milyonluk 20-24 yaş grubunda ise eğitimi bırakan sayısı 3,6 milyon (yüzde 65). Yine tahmin edebileceğiniz gibi 15-24 yaş grubunda eğitime devam etmeyen gençlerin çoğunluğu kadınlardan oluşuyor. Bu yaş grubunda eğitme devam etmeyen 5,4 milyon gencin 2,9 milyonu kadın.
Ülkemizde gençlerin eğitimlerini çok erken terk etmeleri ekonomik kalkınmanın olmazsa olmazı olan vasıflı beşeri sermaye açısından büyük sorun. Bu olumsuzluğun çeşitli nedenleri var elbette. TÜİK anketinde “eğitimi tamamlamama” başlığı altında 7 nedene yer veriliyor: Aldığı eğitimin yeterli olduğunu düşünmesi, sınavlarda başarısız olması, okula/bölüme ilgi duymaması, eğitim maliyetlerini karşılayamaması, çalışmak istemesi, ailesinin veya eşinin eğitime izin vermemesi, evlilik veya diğer ailevi nedenler, engellilik veya hastalık.
15-34 yaş grubunda 13,8 milyon kişi eğitimini tamamlamamış durumda. Engellilik ve hastalıktan eğitimi bırakanların oranı yüzde 2,5 kadar. Aldığı eğitimin yeterli olduğunu düşünenlerin (bu kategori üniversiteye gitmeyi gereksiz görenlerle sınırlı) payı da yüzde 8,6. Kabaca gençlerin yüzde 90’ını diğer 6 nedenle eğitimlerini erken terketmiş bulunuyorlar. Bu 6 nedeni ikişer ikişer 3 kategoride toplayarak tartışabiliriz: 1-Başarısızlık ve ilgisizlik, 2-Gelir yetersizliği ve yoksulluk, 3- Toplumsal değerler.
Yüzde 28 başarısızlık ve okumaya ilgisizlikten eğitimi bırakmış durumda. Çoğunluğun erkeklerden oluştuğunu not edelim. Başarısızlıkta düşük eğitimli ebeveynlerin ve ekonomik yetersizliklerin payı olduğunu biliyoruz. Salt yüksek eğitim maliyetini ve çalışma isteğini (bir an önce para kazanmak zorunluluğu) neden olarak gösterenlerin oranı ise yüzde 29. Çoğunluk beklenebileceği gibi yine erkeklerde ama bu kez açık arayla. Ne de olsa eve ekmek getirmek sorumluluğu erkeklerde.
Babanın ya da eşin izin vermemesi nedeniyle eğitimini tamamlamayanların oranı da yaklaşık yüzde 30. Ancak bu kez, yine beklendiği gibi, çoğunluk açık ara kadınlarda. Bu nedenlerle eğitimi terk eden 4 milyon gencin 3 milyonu kadın. Kalan 1 milyon erkeğin yaklaşık 100 bini ailenin izin vermediğini söylüyor, 800 bini de “evlilik ve diğer ailevi nedenleri” ileri sürüyor. Burasını tam anlayamadım. Bence bir an önce para kazanma zorunluluğunun örtük ifadesi söz konusu olmalı.
Bu hüzün ve endişe verici fotoğrafın başlıca iki çıkarsaması var: Bir, yoksulluk ve eğitimli (dolayısıyla çalışmaya yatkın) kadına olumsuz bakış hızlı kalkınma için acilen ihtiyaç duyduğumuz beşeri sermayeyi oluşturmakta büyük bir engel teşkil ediyor. İki, bu engelle hiç olmazsa 20-25 yılda gelişmiş bir ülke olabilmeyi unutun.