23 Ekim 2022

Bodrum Cup'ın seyir defteri...

"Biz denizciler, karaya denizden baktığımız için (tüm çarpıklığı) daha net görebiliyoruz"

Bekir Coşkun'un ölüm yıldönümü birkaç gün önceydi.

(Bodrum Cup'ın başladığı gün, 18 Ekim.)

9 köyden kovulan Coşkun, 10. Köyü Cumhuriyet'ten sonra, Sözcü gazetesinde yazılarına devam ediyordu aramızdan ayrıldığı güne dek.

Bilim insanları, sanatçılar, gazeteciler, yazarlar böyledir son gün gelene kadar üretmek ve vermek isterler.

Bekir Coşkun'un ardından bir yazı yazmıştım. Yazıma rastlayınca hatırladım ölüm yıldönümü olduğunu. 

Bazı kayıplar vardır, onlar gidince yalnızlığınız aklınıza gelir, durduk yere koca bir yalnızlık hissiyle dört duvar arasında kalırsınız.

Her gittiği köyün hem delikanlısı hem beyefendisi olan Bekir Coşkun aramızdan ayrılınca da öyle olmadık mı? 

Uğur Mumcu, Ahmet Taner Kışlalı, İlhan Selçuk ve daha nicelerinde olduğu gibi...

* * *

"Bekir Coşkun'un vefatını
Duyar duymaz
Bir yalnızlık hissine kapıldım…
Öyle isimler göçüp gidiyor ki
Hani görmüş değilsin
Konuşmuş değilsin
Oturmuş iki tek atmışlığın da yok
(Keşke olabilseydi)
Ama yalnızlaştığını hissediyorsun işte…  

Gençler bilmez
Bizim kuşağımız, okuduğu güzel yazıları
Kesip saklardı
Çok eski olmasa da
Bekir Coşkun'un ''Mimarlar ve Şehirler'' adlı bir yazısını
Kesip sakladığımı hatırladım bugün
Tekrar okudum… 

Şehirlerin yerel yöneticilerine ve de mimarlarına
Bekir Coşkun'un bir vasiyeti gibi geldi bana bu yazısı...

Şimdi paylaşmak istiyorum sizlerle
Bu kayıpların bana hissettirdiği yalnızlığı
Biraz olsun gidermek için…"

19 Ekim 2020

* * *

Yukarıdaki satırları tam iki yıl önce yazmıştım.

Bu satırları ise 20 Ekim günü saat 11 sularında Bodrum Cup'ın üçüncü günü, Kissebükü – Gümüşlük etabında Wind of Daphne teknesinde Halit kaptanımdan izin alarak yazıyorum.  

Ondan izin almak kolay değil, hele ki yarış sırasında asla kimse gözünden kaybolsun istemez, bi kaybolun görün bak! Yediğiniz fırça ile gözüne fener tutulmuş balık gibi kalırsınız. 35 yıldır birlikte yarıştığı kadim dostu Veli kaptana göre, boyacılar bile fırçayı bırakıp ruloya geçtiler ama Halit Reis hâlâ fırçalamaya devam ediyor...

* * * 

Denizciler, denizden bakarmış karaya...

Bu bakış açısını çok sevdim! Turizmle ilgili bir oturum sırasında Orhan Dinç'ten duymuştum, Dinç, Bodrum Deniz Ticaret Odasının genç başkanı:

 

  • - Biz denizciler, karaya denizden baktığımız için (tüm çarpıklığı) daha net görebiliyoruz. 

Yanlış hatırlamıyorsam hemen hemen böyleydi söyledikleri ve o kadar haklıydı ki. Denizden bir başka görünüyor her şey!

Bodrum Cup'ın, bir yarıştan çok daha fazlası olduğunu düşünenler çoğalıyor. Ben hep onlardan biri oldum.

* * *

Birinci günkü Çökertme etabında, hepimizi korkunç bir çember içine alan geçen yılki orman yangınlarını tekrar yaşadım. Gökova sahilleri 'yeşilden kırmızıya sonra da siyaha nasıl dönüştü' yeniden yaşayarak o kıyılardan geçtim bir daha.

Çökertme'de yürekleri de yakan yangınla kararan tepelerin koynuna girmiş çoktan birkaç betonarme yapı. Rantın vahşi cazibesinin karşı konulmaz olduğunu artık tüm çıplaklığıyla görmek ve bunu daha çok ifade etmek gerek.

Mazı da bu cazibeden nasibini almış gibi duruyor!

İkinci gün, Çökertme - Kissebükü... Nasıl da göğüs göğüse yangınla çarpışma yaşanmıştı ve kurtarılmıştı Kissebükü. Dün geceyi bu kurtarılmış cennette geçirdik. Yeşilin içindeki binlerce yıllık kilisenin ayakta kalmış kalıntılarına yaslanarak.

Üçüncü gün geldi çattı ve Kissebükü - Gümüşlük etabındayız. Bu etaba bir eksikle başlıyor Bodrum Cup yarışçıları. Cape Horn isimli teknede yarışan doktor Nihan Eren, geçirdiği ani bir rahatsızlık sonucunda dün gece maalesef hayatını kaybetti. Onunla başladık ama onsuz devam etmek zorundayız. O da öyle mi isterdi, kim bilir?

Ne kadar karada toprağa verilecek olsa da bence cennet Gökova'da mavi sonsuzluğa uğurladık onu. Her zaman gelip anacağımız en güzel yerde. Ruhu kıvansın... Huzur bulsun.

Çökertme'nin yangından bir yıl sonraki hâli

* * *

Bodrum'un 174 km sahil şeridinin neredeyse yarısını kat edeceğiz bugün ve tüm çarpıklıkları göz ucuyla seyrederek. 

Başka sorum yok, tanık sizin... 

Kissebükü, şimdilik yangında olduğu gibi direniyor hâlâ, Adalıyalı Koyu zaten makama tahsisli, imarı da teşviki de çıktı deniyor. Güler misin, ağlar mısın? Sıralama sanırım şöyle; tahsis, imar ve teşvik...

Peki, bunları veren kurum hangisi?

Kültür ve Turizm Bakanlığı...

Peki, alan kim?

Kültür ve Turizm Bakanı!

(Tevfik Fikret'in 'Han-ı Yağma' şiiri sizin de aklınıza gelmedi mi?)

Yeni tahsisler gündemde.

Şimdi Yalıçiftlik sahilindeyiz. Bodrum'un kuzey sahili Göltürkbükü'nden neredeyse bu güney kıyılarına varana kadar olan bölgede (milyon metrekareler) orman arazilerinde iktidar eliyle parselasyon gerçekleşti.

Bu ne demek? Yani yeni tahsisler için mevzuatlara Ronaldo ile Messi'yi kıskandıracak denli çalımlar atılıyor. 

Gerenkuyu'ya geldik. Burayı Bodrumlular çok sever. Denize girmek ve piknik yapmak için en çok tercih edilen sahillerden birisi. Buradaki azmak, Kültür ve Turizm Bakanlığı ve Muğla Büyükşehir Belediyesinin eşgüdüm içerisinde yaptığı alt yapı ihalesini alan firma tarafından dolduruluyor.

Gerenkuyu azmak

MUÇEP yine devrede; gözlemliyor, şikayette bulunuyor, sonuç değişmiyor. Kolluk kuvvetleri de müdahale etse, birçok canlı gibi su kaplumbağalarının da yaşam alanı olarak seçtiği ve etrafı sazlıklarla çevrili bu azmak, bağnaz alçaklarca sadece doldurulması gereken bir boşluk.

Yani, eko-sistem, meko-sistem hak getire...

Biraz daha ilerliyor ve mühürlenmiş başka bir talana da göz ucuyla bakıyoruz. Hani orada olduğunu bilirsiniz ama bakmak içinizi acıtır ya, bakmazsanız daha iyi hissedersiniz ve fakat; gerçek tüm çıplaklığı ile oradadır, işte öyle... 

Sonra, maden arama! ruhsatıyla bir firmaya çoktan ihale edilmiş Karaada'yı sancağımızda bırakarak devam ediyoruz.

* * *

Anadolu'nun çok yerinde, yazları daha serin olan yüksek yaylalara çıkılır, Bodrumlular ise denize inerler...

İşte, bir elin parmakları gibi Arşipel'i okşarcasına uzanan Adaboğazı ve Akvaryum koyu... Kıyılarında martıların ve sularında ördeklerin teknelere yarenlik ettiği ve neredeyse deniz severlerin tüm yazını geçirdiği Bodrum'un 'mavi yaylası'...

Adaboğazı ve Akvaryum koyu

Ve şimdi bu yaylanın komşu parselleri İktidar eliyle birinci doğal sitten, üçüncü doğal site düşürülerek yapılaşmanın önü açılmak isteniyor. Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı bunun için parlak bir yöntem bulmuş; Sürdürülebilir Koruma ve Kontrollü Kullanım Alanı (SKKKA). Açın bakın ne anlama geldiğine; yerleşime açmak dahil isterseniz burada maden bile arayabilirsiniz...

Şimdi Kabakum da görünüyor, ta uzaktan... Sahilinden anayola kadar 1 milyon yüz bin m2 özelleştirme idaresi tarafından tüm yönetmelik ve mevzuatlar by pass edilerek cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile imara açılmıştı. 

Bodrum, tüm dinamikleri ile ayağa kalktı ve mahkeme yürütmeyi durdurma kararı verdi. Ama dururlar mı? Başka bir yol bulup parsel parsel satıyorlar şimdi imar planlarında doğal karakteri korunacak yazan, arkeolojik ve doğal sit lejantlı bu araziyi de.

* * *

Neyse ki günahlarımızla aynı hızda bir cami ve külliye yükseliyor Kargı sahilinin yamacında... Daha dün gibi hatırlıyorum 5-6 yıl önce yapılan eylemi ve fakat burası için de aldıran yok.

Yarışı kargı adasının açığında bitirdik Allahtan. Daha fazlasını sayamazdım.

Aspat'ın villa limanına dönüştürülen azmağının, Akyarlar'ın adını aldığı Kefaluka'daki Ak Kayaların ve Ali Hoca Burnu'nun önünden; boynu bükük ve sessizce geçtik!

Kefaluka burnundaki Ak Kayalar

* * * 

Bekir Coşkun'un hepimize vasiyet gibi bıraktığı yazısını okumanızı öneriyorum:

"Peki iyi mimarların kötü mimarlara tepkisi yok mu?.. Kentlere karşı bir suç işleniyor aslında... İnşaat tabelalarında plan-projeleri çizenlerin adları yazılı gerçi ama yapılar bittikten sonra da gözüken bir yerine onu çizen mimarın adı yazılmalı... 

Ki herkes görsün... Suçlu kim?..

Kim bizi bu çirkin yapılar arasında yaşamaya mahkûm etti..."

Suçlu aramıyorum... O da aramamış aslında.

Sevgili Bekir Coşkun'un yazısını; bir hatırlatma! Ya da bir uyarı, iğneyi kendimize, çuvaldızı başkasına türünden bir hiciv olarak da görmek gerekir.

Eskiden belki şansımız ya da biraz zamanımız vardı ama artık yok.

Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın 3 yıl önce büyük bir kampanya ile duyurduğu 2023 Türkiye Turizm Stratejik Planı'nda çok doğru bir tespit olarak; çarpık yapılaşmanın turizmin en büyük problemlerinden biri olduğu yazılıdır. 

Peki ya, çarpık yapılaşmanın iklim krizinin başlıca nedenlerinden biri olduğunu, hatta başında geldiğini söylesem...

Durun daha bitmedi!

Turizmin sağlıklı gelişimi ve sürdürülebilirliği ile iklim krizinin etkilerini en aza indirmek, sizce hangi bakanlıkların aslolan işi? 

Gel de Diyojen'i anma... Bari veremeyeceğiniz şeyi, esirgemeyin!

* * * 

Şimdi motorları maviliklere sürüyoruz, böyle sürünce ve söyleyince; daha iyi olacak gibi oluyor... 

Denizden karaya bakmak! fikriyle dolu kafam.

İşte Bodrum Cup'ın en önemli etkilerinden biri de bu olmalı diye düşünüyorum.

Bir dostumuz şunu paylaşmıştı: "Ülkemizin kalkınma politikaları temelindeki irrasyonel ve dışa bağımlılık paradigması topyekün tersyüz edilmelidir. Hemen şimdi...!" 

Haksız mı sizce?

Başta çarpık yapılaşmanın önüne geçilmezse, şehir planları rant odaklı olmaktan kurtarılıp; halkın, bilim insanlarının, sanatçıların, edebiyatçıların, akademisyenlerin ışık tutacağı bir perspektifte yeniden yorumlanarak başka bir yol bulunmazsa, çok kişi söyledi ama bir de ben söyleyeyim:

Gittiğimiz yol, yol değil!

Bunu denizden karaya doğru bakınca apaçık görüyorsunuz... 

* * *

Bodrum Cup'ın, bu güzel kentin ve hayatın (hele ki bu sene sanatla bezediği ve çoğalttığı) güzelliklerini öne çıkartma kabiliyetleri yanında tüm bu güzelliklerin korunması ve gerçek anlamda sürdürülebilirliği için sizi ciddi ve derin düşüncelere daldırdığını da muhakkak.

Belki biraz karamsar tablo çiziyorum. Ama umut etmek de istiyorum; kendi sorumluluklarımızı başkalarının üstüne atmadan ama karar vericilerin hayati sorumluluklarını da hatırlatarak...

Yoksa, Bodrum'da nasıl yaşansın AŞK...

 Eyvallah.

(Devam edecek...)

Serdar Gündoğ kimdir?

Serdar Gündoğ, Pınarbaşı / Kayseri doğumlu. İlk ve Orta Okulu Ankara'da, Liseyi ise Aydın'da tamamladı. Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, İktisat Bölümünü İzmir'de bitirdi.

Türkiye'nin ilk haber portallarından Bodrumhaber.com ve aynı adla yayımlanan günlük gazetenin genel yayın yönetmenliğinin ardından çeşitli yerel haber portallarında ve Posta ve Milliyet gazetelerinin eklerinde haftalık yazılar yazdı.

2009 yılından itibaren yerel ve genel seçimlerde kampanya yöneticiliği ve danışmanlıklar yaptı. 

Çevre ve insan temalı farkındalık projeleri için fikir ve senaryolarına da katkı sağladığı kısa filmler ve belgesellerin yapımcılığına devam ediyor.

Marka ve siyasi danışmanlıkları bulunan Serdar Gündoğ, Frame Bodrum Kültür ve Sanat Merkezi yöneticiliği yapmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları

Efes Selçuk’ta bir zaman!

Onca gidiş, onca yıkım, onca gözyaşı içinde yaşıyoruz ya hayatımızı, inanın yazmak kadar bir yumruk ya da en yakışanından sinkaflı bir küfür sallamak arasında ne edeceğini bilemiyor insan!

The Bodrumcup; Hızır’ın eyvallahı yok!

Düşünsenize günümüz teknolojisinin ürettiği en iyi teknelerin de katıldığı the Bodrumcup’ta geleneksel tekniklerle Mustafa Özkeskin tarafından sadece bu yarış için inşa edilen ‘Hızır’ geliyor ve gelir gelmez üç yıl üst üste hem de genel klasmanda şampiyon oluyor

Günahı yaz, günahkârı muaf tut!

Sonra daha kimleri, kimleri ayırdılar bu ülkenin çocuklarından. Ve sonra, erdemli olmanın yerine edepsizlik soyundu! Ne yapalım biz şimdi, günahı yazıp günahkârı muaf mı tutalım!

"
"