18 Eylül 2022

Varto'ya olmaz!

Hani "yüzyılın konut projesi" yapılacak ya, bu projeyi "yüzyılın en eski projesi" ile taçlandırmak süper olur, olmazsa ayrı da yapılabilir. Malum, devlette süreklilik esastır

Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "yüzyılın konut projesi" olarak açıkladığı projeye ilk iki günde yaklaşık iki milyon kişi başvurdu. Sabah gazetesinin köşe yazarlarında Mehmet Barlas, bu yoğun ilgiyi Erdoğan'a duyulan güvene bağlıyor ve AK Parti'nin 2023 seçimlerini kazanacağının da bir işareti olarak görüyor. Seçim sonuçları belli olmaz ancak kesin olan bir şey var ki, önümüzdeki yıl yapılacak olan genel seçimlere kadar bol miktarda miting havasında temel atma törenine şahit olacağız.

Daha önce başlanıp bitirilmediği, asgari ücretlinin ödeyemeyeceği, zamanında bitirilemeyeceği gibi pek çok eleştiri aldı proje. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı Murat Kurum ise kritik bir noktadan dar gelirlilere tüyolar verdi. Bakan Kurum'a göre, ortalama bir asgari ücretli Toplu Konut İdaresi'nin (TOKİ) yapacağı 500 bin konuttan birine sahip olmak istiyorsa, biraz dişini sıkıp, üstüne bir de eş dosttan borç alır, fazla mesaiye de kalırsa önümüzdeki beş yıl içinde bir ev sahibi olabilir. Tabii kurada kazanırsa. Ancak ev sahibi adayı bu iki milyon kişinin tamamının eş dost ve akrabadan destek alan ve fazla mesai yapacak asgari ücretliler olduğunu düşünmek biraz zor. Muhtemelen çoğunluk, evine 16-18 milyon aylık giren aileler ya da vekaleten bu işe soyunanlar. Neyse, önümüzdeki günlerde kokusu nasıl olsa ortaya çıkar.

Varto, 1966.

Bekleyenleri de alamaz mısınız?

Son bir haftayı "yüzyılın konut projesi"yle geçirince insanın aklına ister istemez "yüzyılın bitirilemeyen projesi" geliyor. Hazır 2028'e kadar 500 bin konut yapılacakken araya, 1966'dan beri yeni evlerinin yapılıp kendilerine verilmesini bekleyen Varto-Hınıs depremzedeleri de katılamaz mı acaba? Depremin üzerinden başkanlık sistemi de dahil 36 hükümetin kurulup yıkıldığı 56 yıl geçtiği düşünülürse, Vartolu ve Hınıslıların deprem konutlarına kavuşmak için yeterince beklediği ortada.

30 Eylül 1966'da, depremden bir buçuk ay sonra, bölgeye hiçbir yardım gelmediğini gören Muş ve Vartolu 250 üniversite öğrencisi, omuzladıkları kara bir tabutla Beyazıt Meydanı'ndan Taksim'e doğru protesto yürüyüşü yaparken eminim konunun 56 yıl sonra bile hâlâ çözülememiş olacağını akıllarından bile geçirmemişlerdi.

19 Ağustos 1966'da meydana gelen depremde 2 bin 517 kişi öldü, bin 420 kişi yaralandı ve Meclis araştırma komisyonunun yaptığı incelemelere göre de 20 bin 7 konut da tamamen ya da kısmen yıkıldı.

Depremin üzerinden bir buçuk yıl geçmişken bir sözlü soru önergesine karşı Meclis kürsüsüne Adalet Partisi hükümetinin İmar ve İskân Bakanı Haldun Menteşoğlu çıkar. Menteşoğlu'na göre, Varto'da kalıcı konutlar olmasa bile vatandaşın kış soğuğunu atlatması için geçici konutlar yapılmış, sadece Hınıs'ta 50-100 evlik küçük bir eksik kalmıştır, onu da 1968 senesi içinde tamamlayıp hak sahiplerine vereceklerdir. Zaten sonrası cennet, acil ihtiyaçlar karşılandıktan sonra asıl kalıcı konutlar da bilahare yapılacaktır.

Varto depremi gazete manşetlerindeki yerini kısa sürede kaybederken, bu haberlerin yerini deprem için gönderilen yardım ve inşaatta kullanılacak kerestelerin çalınması haberlerine bırakır. Yardım malzemeleriyle ilgili suistimaller artık o kadar ayyuka çıkar ki, depremden dört yıl sonra Başbakan Süleyman Demirel, hükümet programını okurken konuşması sürekli bu kereste işi nedeniyle kesilir: "Ne ıstırabı çektirmişiz biz Türkiye'ye? Varto zelzelesi oldu, Hınıs zelzelesi oldu, 20.000 vatandaşımız evsiz kaldı. Sarf ettiğimiz para... (C.H.P. sıralarından "Keresteyi söyle keresteyi" sesleri) Sarf ettiğimiz para 250 milyon liradır. Beni tahrik etmeniz mümkün değil, buraya çok kararlı geldim, hiç mümkün değil... (A.P. sıralarından "bravo" sesleri, alkışlar)…"

Bu arada Varto ve Hınıs'ta hâlâ kalıcı konutlar yapılmamıştır. Depremzedelerin büyük bölümü tuvalet ve banyosu olmayan iki odalı barakalarda hayatlarını sürdürmeye çalışmaktadır.

Adalet Partisi hükümetleri sırasında bir türlü evlerine kavuşamayan depremzedeler CHP Genel Başkanı Bülent Ecevit'in başkanlığında kurulan yeni hükümetle bir kez daha heyecanlanır. 1973'te Ecevit Hükümeti, Köy-Kent Projesi adı altında, 394 konutun yapımına başlar ancak bu konutlar da daha bitirilmeden yıkılmaya, çökmeye başlar ve bunun üzerine, "içinde oturulmaz" raporuyla yıkıma terk edilir. Depremzedeler bir kez daha hayal kırıklıklarıyla baş başa kalır. Ama milletin parası boşa gitmez, yıkıma terk edilmiş bu konutlar, 1988'de, Halepçe katliamından kaçarak Türkiye'ye iltica eden Kuzey Iraklı Kürt mülteciler için, kışı geçirebilecekleri sığınak olarak düşünülür, hafif bir onarımdan sonra, mültecilere verilir.

1992 yılına gelindiğinde Meclis tutanaklarından öğrendiğimiz kadarıyla, yapılması gereken 21 bin konut ve iş yerinden sadece 6 bin 434 konut tamamlanmıştır depremin üzerinden geçen 26 yıl 91 günde. Yaklaşık sekiz bin aile ise hâlâ teneke barakalarda, devletin söz verdiği evlerini beklemektedir.

Vartolu vatandaş değil mi?

Gelelim 2000'li yıllara. 1966 depreminin üzerinden onlarca yıl geçmiştir ama depremzedelerin bir bölümü hâlâ Dünya Kızılhaç Örgütü'nün katkılarıyla İngiltere hükümeti tarafından hibe edilen 589 geçici baraka tipi evde kalmaktadır. Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz Doğru Yol Partisi Grubu adına yaptığı konuşmada depremzedelere getirir sözü:

"Vartolu düşünüyor, ülkenin her yerinde yaşayan bu ülkenin vatandaşı da acaba Vartolu bu ülkenin vatandaşı değil mi? Bu ülkede yaşanan birçok felaketin yaraları sarılmış; fakat, Vartolunun yarası sarılmamıştır. Bu 35 yıl içerisinde binlerce Vartolunun hak sahipliği iptal edilmiş, binlerce hak sahibi Vartolu rahmete kavuşmuş, bu Hakk'ın rahmetine kavuşan Vartoluların varisleri hak sahipliği için halen mahkeme koridorlarında koşuşturmaya devam etmekteler. Devletimiz Vartolunun hakkını vermek için Varto'da bir başka depremin olmasını mı bekliyor? Sayın Bakan, sayın hükümet; el insaf artık! Bir hayaliciye verilen 1,7 milyar doların yüzde 2'si kadar Varto'nun ve Muş'un mağdurlarının konutlarına verilse, hiçbir sorun kalmayacak."

AK Parti kurtaracak!

Depremden sonra nice hükümetler eskitmiş de bir türlü evlerine kavuşamamış Vartolu ve Hınıslılar AK Parti'nin iktidara gelişiyle bir kez daha heyecanlandılar. Ne de olsa inşaat sever bir parti gelmiştir işbaşına. Nitekim ilk müjdeli haber 2005'te AK Parti Muş Milletvekili Sebahattin Yıldız'dan gelir. Bayındırlık ve İskân Bakanı Zeki Ergezen, Plan ve Bütçe Komisyonu'ndaki görüşmeler sırasında Afet İşleri Genel Müdürlüğü'ne Varto depreminden dolayı yapılmamış tüm konutların programa alınması talimatını vermiştir ve 2005 yılı içinde Varto depreminden dolayı yapılması gereken konutların tamamı programa alınacaktır.

O yıl evler bitmez ama 2007'de yeni Bayındırlık ve İskân Bakanı Faruk Nafiz Özak bir müjde daha verir: Vartoluların haberi yoktur ama konutları teslim edilmiştir ayrıca Hınıslılarınki de 2008'de tamamlanacaktır.  Bu arada eski bakan Menteşoğlu'nun "Hınıs'ta da zarar görmüş 50-100 ev var," sözünün gerçekte bin 20 olduğunu da Bakan Özak'tan öğrenmiş oluruz. 2007 yılında mutlu bir haber daha okuduk gazetelerden. Depremde Mercimekkale köyündeki evleri yıkılan Menteş ailesi 41 yıl sonra evlerine kavuşmuştur. 20 yaşındaki Hacer Menteş, 25 yıl önce dedesi, 10 yıl önce de babası öldüğü için hak sahibidir. Hacer hanım Bayındırlık Bakanlığı ile TOKİ arasında imzalanan protokol sayesinde depremzedelere ayrılan 24 evden birine sahip olabilmiştir.

Bakan her ne kadar Varto depremindeki hak sahiplerine evleri verildi dese de 2009 yılına gelindiğinde hâlâ sıranın kendisine gelmesini bekleyen bin 500 kişi daha vardır.

Şu ana kadar yazdıklarım depremin Varto kısmı, işin bir de Erzurum-Hınıs kısmı var. 2017'de İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu, Başbakan Binali Yıldırım'a, "1966 yılında Muş'un Varto ilçesinde meydana gelen deprem dolayısıyla 2009 yılında Erzurum'un Hınıs ilçesinde yapılan deprem konutları için hak sahiplerinden para istendiğine dair iddiaları" cevaplaması isteğiyle bir soru önergesi verdi ancak önerge cevaplanmadığı için durumun ne olduğunu bilemiyoruz. Yine 2017'de yayınlanan "Varto'daki deprem için gönderilen Dünya Bankası'nın parası nereye gitti?" başlıklı bir haberden (videoları izlemenizi öneririm) öğreniyoruz ki, orada da durum pek parlak değil. Olay özetle şöyle: Depremden 35 yıl sonra hâlâ barakalarda kalan halk için Dünya Bankası'ndan gelen yardımla konutlar yapılır. Tıpkı Varto gibi Erzurum'un Tekman ve Hınıs ilçe ve köyleri de bu konutlardan 2010 yılı itibariyle yararlanmaya başlar. Klasik TOKİ mimarisiyle yapılan evler köy yaşamına uygun değildir. Yapılacak bir şey yok deyip durumu kabullenirler. Kabullenmedikleri şey ise onca yıl sonra kavuşabildikleri evleri için en az 20 bin lira olmak üzere evlerin durumuna göre borçlandırılmış olmaları.

Hani "yüzyılın konut projesi" yapılacak ya, bu projeyi "yüzyılın en eski projesi" ile taçlandırmak süper olur, olmazsa ayrı da yapılabilir. Malum, devlette süreklilik esastır.

Şengün Kılıç kimdir?

Şengün Kılıç, Gazi Üniversitesi, Maliye Fakültesi’nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı’na devam etti.

1986 yılında gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda muhabirlik, editörlük ve haber müdürlüğü yaptı. 

Biz ve Onlar/Türkiye’de Etnik Ayrımcılık (1992, Metis Yayınları), Beyaz Bir Düş (2004, Epsilon Yayınları), Sinemada Ulusal Tavır/Halit Refiğ Kitabı (2006, İş Kültür Yayınları), Erozyon Dede, Hayrettin Karaca Kitabı (2008, İş Kültür Yayınları), CHP’li Yıllar 1946-1992 (2010, İş Kültür Yayınları), Hayatım Mücadeleyle Geçti/Kemal Kurdaş Kitabı (2010, İş Kültür Yayınları), Çayın 90 Yılı (2014, Kesişim Yayınları), Haberde Yargı/Yargı Haberciliği Elkitabı (2019, bianet), Kadehlerdeki Dudak İzleri (2002, Overteam,) adlı kitapları yayımlandı.

Yazarın Diğer Yazıları

Çayı sev, Rize’yi koru!

CHP’nin Rize’de miting düzenlemesi değil, Rize’de çayla ilgili böyle büyük bir eylemin yapılıyor olması ilginç. İktidarda kim olursa olsun Rize’de çayla ilgili her şey beka meselesi

Otomobil uçar gider

1960’larda dede Turan Feyzioğlu’nun makam aracı en az yirmi yaşındaki Chevrolet SW iken, 2000’lerde torun Metin Feyzioğlu’nunki sıfır yaşında Volkswagen 2.0 TDI idi. Türkiye’nin makam aracı itibarı tam çözülmüşken nereden çıktı bu tasarruf tartışmaları

Dağlılar’dan Yaylacılar’a

Muhalefet zor, parti içi muhalefet daha zor, lidere karşı çıkmak ise çok çok zor ve de bir kişinin ne kadar keskin muhalefet yaptığı bir ölçü değil… Örneğin; bir bakanlık kaptı mı, partisinin en önde savunucusu olabilir!

"
"