17 Temmuz 2022

15 Temmuz, Lan N'oldu?

Darbeler gerçekleşsin ya da gerçekleşmesin, sonucun hiç değişmediği bir ülkede yaşıyoruz; önce özgürlükler gidiyor

15 Temmuz darbe girişiminin altıncı yıldönümünü de AK Parti propagandası içerikli bir mitingle önceki gün idrak ettik. Darbe, muhtıra, teknolojik versiyonu e-muhtıra, girişim, ayaklanma… Emekli albayların kahve köşelerindeki sohbetlerindeki "daha müreffeh ve nizami bir Türkiye" projeleri dahil değil bunlara. Türkiye çok partili hayata geçtikten sonra neler görmedi ki? 15 Temmuz vakasında darbeyi kimin planladığını, ordu içinde kaç cuntanın buna karıştığını hâlâ öğrenemedik. MİT Müsteşarı ve eski Genel Kurmay Başkanı ifade vermeyi reddetse de şu ortaya bir türlü çıkamayan TBMM Darbe Araştırma Komisyonu'nun raporu ortaya çıktığında belki kafamızdaki deli soruların hiç değilse bazılarının cevaplarını öğrenebileceğiz.

TBMM'nin de bombalandığı 15 Temmuz darbe girişiminde ilk kez siviller sokağa çıktı. Açılan ateşle 251 kişi öldürüldü, 2 bin 734 kişi de yaralandı.

15 Temmuz darbe girişimini düşündüğümde aklıma gelen ilk şey, Kramp'ın Lan N'Oldu şarkısı oluyor. İkincisi de bu kez darbe girişiminden "Allah'ın lütfu," diyen siviller (!) kârlı çıksa da yaşadığımız trajedinin, 27 Mayıs 1960 askeri darbesine doyamayıp, sivillere yönetimi bırakmak istemeyen 10 general ve 28 albayın yayınladığı 21 Ekim (1961) Protokolü'yle demokratikleşme sürecinin şekillendirilmesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından yaşananlar geliyor.

Yok yok darbe değil, sadece muhtıra

12 Mart 1971'de askerlerin verdiği muhtıra ile istifa etmek zorunda kalan Süleyman Demirel yönetimindeki Adalet Partisi hükümetinin ardından Türkiye 33 ay boyunca yeni bir rejimle tanıştı. Görünüşte askerler darbe yapmamıştı, TBMM kapatılmamıştı ama yine de alınan her karar, askerlerin istekleri doğrultusunda, tek merkezden alındı. TBMM bir süs bitkisi gibi kenarda tutuldu 33 ay boyunca. CHP'nin yüzde 33 oyla birinci parti olduğu 14 Ekim 1973 genel seçimlerine kadar, 11 ilde sıkıyönetim uygulandı. Kurulan sıkıyönetim mahkemelerinde on binden fazla kişi yargılandı, 1.584 kişi mahkûm edildi. Askeri savcılar 151 sanık hakkında idam talep ettiler, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan idam edildi.

37 gazete ve derginin yayını tamamen yasaklandı ya da durduruldu, 200'den fazla kitap yasaklandı, yarım milyondan fazla kitap toplatılarak imha edildi. Dört siyasal parti (Millî Nizam Partisi, Türkiye İleri Ülkü Partisi, Büyük Anadolu Partisi ve Türkiye İşçi Partisi) kapatıldı, TİP'in yöneticileri ağır hapis cezalarına mahkûm edildi. Sadece partiler de değil, aralarında öğrenci derneklerinin de olduğu 404 dernek kapatılırken kamudaki sendikaların yetki ve görevlerinde de ciddi değişiklikler yapıldı.

Görünüşte sivil siyasi hayat sürse de hiç bitmeyen gözaltı ve tutuklamalar, hukuksuz yargılamalar, her gün biraz daha kısıtlanan medya ve kapatılmaya çalışılan siyasi partilerle tıpkı 12 Mart rejiminin bir benzerini yaşıyoruz.

15 Temmuz 2016'da çok şükür bir askeri darbe önlendi de demokrasi kurtuldu! Yine de kafamda Kramp'ın şarkısı, Lan N'Oldu?

Şengün Kılıç kimdir?

Şengün Kılıç, Gazi Üniversitesi, Maliye Fakültesi’nden mezun oldu. Hacettepe Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Opera Anasanat Dalı’na devam etti.

1986 yılında gazeteciliğe başladı. Çeşitli gazete, dergi, radyo ve televizyonlarda muhabirlik, editörlük ve haber müdürlüğü yaptı. 

Biz ve Onlar/Türkiye’de Etnik Ayrımcılık (1992, Metis Yayınları), Beyaz Bir Düş (2004, Epsilon Yayınları), Sinemada Ulusal Tavır/Halit Refiğ Kitabı (2006, İş Kültür Yayınları), Erozyon Dede, Hayrettin Karaca Kitabı (2008, İş Kültür Yayınları), CHP’li Yıllar 1946-1992 (2010, İş Kültür Yayınları), Hayatım Mücadeleyle Geçti/Kemal Kurdaş Kitabı (2010, İş Kültür Yayınları), Çayın 90 Yılı (2014, Kesişim Yayınları), Haberde Yargı/Yargı Haberciliği Elkitabı (2019, bianet), Kadehlerdeki Dudak İzleri (2002, Overteam,) adlı kitapları yayımlandı.

Yazarın Diğer Yazıları

Çayı sev, Rize’yi koru!

CHP’nin Rize’de miting düzenlemesi değil, Rize’de çayla ilgili böyle büyük bir eylemin yapılıyor olması ilginç. İktidarda kim olursa olsun Rize’de çayla ilgili her şey beka meselesi

Otomobil uçar gider

1960’larda dede Turan Feyzioğlu’nun makam aracı en az yirmi yaşındaki Chevrolet SW iken, 2000’lerde torun Metin Feyzioğlu’nunki sıfır yaşında Volkswagen 2.0 TDI idi. Türkiye’nin makam aracı itibarı tam çözülmüşken nereden çıktı bu tasarruf tartışmaları

Dağlılar’dan Yaylacılar’a

Muhalefet zor, parti içi muhalefet daha zor, lidere karşı çıkmak ise çok çok zor ve de bir kişinin ne kadar keskin muhalefet yaptığı bir ölçü değil… Örneğin; bir bakanlık kaptı mı, partisinin en önde savunucusu olabilir!

"
"