21 Temmuz 2021

Politikada öcüler, umacılar

İktidar sizleri "Öcü gösteren öyküler" mi yazmış? Bunları mı anlatıyor? Siz de asıl Öcü'nün kim olduğunu daha iyi anlatan iyi öykülerle girişin. Bakın nasıl gümbürder ortalık, ne hızlı değişir reytingler...

Charles Perrault, 1962 de Fransa'da basılmış "Geçmiş zamanların öyküleri" adlı kitabında analarının babalarının sözlerini dinelemeyen çocukları alıp götüren, hatta yiyen Ogre'lardan bahseder. İspanyolca konuşulan ülkelerde El Coco, Anglosaksonlarda Bogeyman, bizde de Umacı, Öcü çok eskiden beri küçükleri -akıl, mantık dışı yollardan- bastırıp hizaya getirmek için kullanılmış olan kötü yaratıklar ve onlarla ilgili öykülerdir.

Öcülerden sadece çocukları değil, baskıcı rejimlerde halkı da korkutup sindirmek için yararlanılır. Bu amaçla kullanıldıklarında "düşman" olarak anılırlar ve yurdu bölmek, o memleketin gelişmemesini isteyen düşmanların dileklerine "amin" demek, o yerde atılan her olumlu adımı baltalamakla suçlanırlar. Vatandaşlara, bu "düşmanlar" la ilgili öyküler anlatılır.

Araştırmalar, beynimize bilgi ulaştığında, bilgi işlem görevi yapan merkezlerin hareketlendiğini, halbuki iyi öyküler dinlediğimizde beynimizin duygusal alanlarının etkilendiğini yansıtmışlardır. Duygusal etki yaratan izlenimler ise, kuru bilgilerden daha çok etkilemekte ve uzun süre unutulmamaktadır.

C.Owens, The Edge'de 11 temmuzda yayımlanan bir yazısında diktatör adaylarına öykü üretmelerini öneriyor. Nasıl bir öykü? "Bir düşman yaratın ! Yaptığınız yanlışların nedeni o olur, uygulayacağınız baskıların, sizi onlardan korumak için oluşturacağınız milis kuvvetlerinin gerekçesi olurlar." Yazar, Hitler'in Yahudileri düşman ilan etmesini, kahverenkli gömleklileri onları ve diğer karşıtları sindirmek için kullanmasını da anımsatıyor.

Öyle ise muhalefet, böyle öykülerle beslenmeye yatkın olanlara nasıl seslenmelidir? Kuru ya da yaş bilgiler ileterek mi?

Örnek verelim: DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, elektrik ve doğalgaza gelen zamlar konusunda bilgi aktarmıştı:

"Tam bir şark kurnazlığı! Bu zammı 30 Haziran'da değil de 31 Mayıs'ta yapsalar enflasyon hesabına girecekti ve 1 Temmuz'daki zamlarına bu enflasyon artışı yansıtılacaktı. Artık bundan medet ummaya başladılar."

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 14 Temmuz'da partisinin grup toplantısında, "Yıllık et tüketimimizin, yaklaşık dörtte biri kurban ibadetimiz üzerinden sağlanıyor. Yani, yaklaşık 25 milyon vatandaşımız, kurban eti dışında, et tüketemiyor. Vatandaşlarımızla dertleşirken, 'Ayda kaç kilo et alıyorsunuz?' diye sorduğumda, sıklıkla aldığım cevap, 'kurbandan kurbana' oluyor" demişti. Bu da bir bilgi aktarımı örneği!

Verilebilecek örnekler salt bu liderlere özgü değil; bütün muhalefet önderleri ve sözcüleri bize her gün bu tür bilgiler aktarıyorlar. Sayın liderlerin söylediklerinin bu şekilde tanımlanabileceklerden ibaret olmadığını da biliyoruz. Politikada da "öykü yazmak" gerektiğini, söylenenin, bir öykü parçası olarak sunulduğu takdirde daha etkileyici olacağını anımsatmaktır derdimiz!

Ne mi yapsınlar? 

Ülkenin iyi ve aynı zamanda demokrasinin değerini de iyi bilen öykücüleri var: Füruzan var, Mıgırdıç Margosyan var, Cemil Kavukçu var... Cin gibi yenilerden Birgül Oğuz var, Ömür İklim Demir ve Aslı Erdoğan, Mehmet Uhri, Seray Şahiner de var. İyiler bunlardan ibaret değil elbette. Muhalif parti yöneticileri, takımlarına muhakkak birkaç iyi öykücü katsınlar.

İktidar sizleri "Öcü gösteren öyküler" mi yazmış? Bunları mı anlatıyor? Siz de asıl Öcü'nün kim olduğunu daha iyi anlatan iyi öykülerle girişin. Bakın nasıl gümbürder ortalık, ne hızlı değişir reytingler...

Ve gecikmeyin… Zaman azaldı!

Yazarın Diğer Yazıları

İçen de, üreten de, sunan da mı lanetlik?

Düşüncelerimizin değiştirilmesi için yapılacak girişimlerde başlıca iki yol kullanılabilir: Bilimsel gerekçelerle desteklenen tartışmaya dayalı ikna yolu ya da önyargılar, semboller ve imgeler kullanılarak düşünceyi sınırlayan bir yaklaşım tercih edilebilir. Kişinin davranışını etkilemek için düşünceyi sınırlayan yöntemler değil, bilimsel gerçeklere dayalı ve müzakere ile sürdürülen demokratik bir ikna yolu yeğlenmelidir

Hiç sevmediklerimize de “sayın” dememiz gerekir mi? 

Kelimeler zamanla normal anlamlarını yitirip kötü anlamlar bürünüyor, o zaman yerlerine yenileri kullanılmaya başlanıyor. Tabii bunların da ömürleri sınırlı

Üniversite eğitimi konusunda bilmediklerimiz

Ne yapmalı? Özerklik, her konuda gerçek değerden başka bir şeyi kıstas kabul etmeyecek bir atanma ve seçim sistemi gerektiğini biliyoruz