Lisedeyken arkadaşlarımızın hangisinin Alevi olduğunu bilmezdik. Bu bilgisizliğimiz, yaşamları boyunca mezhep farkı nedeniyle karşılaşmış oldukları ayrımcılıktan çok çekmiş olan büyüklerinin Alevi arkadaşlarımıza, bu niteliklerini uluorta açıklamamaları konusunda yapmış oldukları öğütlerden kaynaklanmaktaydı.
Zaman geçti, Alevi arkadaşlarımızın dedelerinin, ninelerinin karşılaştıkları ayrımcılığın ve katle varan nefret örneklerinin kötülerine -maalesef- biz de şahit olduk.
Bunları gördükten sonra ve kara cahil nefretin zaman zaman politik emellerle kışkırtıldıklarını kavradıktan sonra, konu bizi Alevi arkadaşlarımız kadar, onların dedeleri, nineleri, anaları, babaları kadar yaralamaya başladı.
Bir süredir azalmaya yüz tutmuş bu ayrımcılık ve nefretin son zamanlarda yeniden hortlamasını, daha doğrusu hortlatılmasını bu nedenle ciddiye alıyoruz: Cemevlerine ve Cemevleri sorumlularına yönelik saldırılar neden yeniden baş gösterdi? Çoktan son bulması gereken bu utanç verici duruma çocuklarımız da mı şahit olmak zorunda kalacaklar?
Oysa, bir ülkenin aslında zenginliğini oluşturan farklılıkların, insanların birbirine düşman edilmesi için kullanıldığında ne gibi felaketlere yol açıldığını yansıtan örnekler çokken ve tersi de geçerli iken, yani farklılıkların zenginlik olduğu kavranıldığında oluşan birlik ve beraberliklerin demokrasinin yer etmesine katkıda bulunduğunu gösteren örnekler de varken böyle ilkelliklerin son bulması için gerekeni yapmalıyız.
Din ve mezhep farkları nedeniyle iç savaş geçirmiş ve paçalara ayrılmış
Yugoslavya'ya bakıp ders alamamışsak, bunun tersi bir örnekten yani uygarlık ve demokrasinin ağır bastığı için din ve etnik farklılığın bölünme nedeni olmaması gerektiğini kavrayanların çoğunluğu oluşturduğu Ukrayna'dan bir şeyler öğrenmeye çalışmalıyız. Savaştan önce nüfusu 44 milyon olan Ukrayna halkı, 2019'da sayısı 400 bin olan Yahudi vatandaşlarından birini, oyların yüzde 73'ünü vererek cumhurbaşkanı seçmişti. Bugün bu nispeten küçük ülkenin dünyanın en güçlü ülkelerinden birinin saldırısına başarıyla direnebilmesi, halkının Hristiyanıyla, Yahudisiyle, ateistiyle bir bütün olarak karşı koyabilmesindendir.
Öyleyse düşünelim: Ülkemizde seçim yaklaşırken Alevilere yönelik saldırıların artması hangi hesap ve mantıktan kaynaklamaktadır?
Ukrayna halkının ulaştığı hoşgörü ve demokratik olgunluğu henüz kavramamış olanların tutumları bizim için bir ipucu olabilir: Bu ülkedeki demokratik gelişmeleri kendisi için bir tehdit unsuru olarak gören Rus yönetimi, Zelensky rejimini, ülkesine değil Yahudiliğe hizmet etmekle suçlamaktadır.
Eski Rus Cumhurbaşkanı Medvedev, 11 Ekim 2021'de, yayımlanan bir makalesinde Zelensky'yi Yahudi bir "Sonderkommando"ya yani İkinci Dünya Savaşı'nda Nazilerin toplama kamplarında öldürdükleri dindaşlarını gömmek için kullandıkları Yahudilere benzetmiş ve "Bu tür insanlarla ve böyle bir devletle müzakere bu nedenle anlamsız olur" demişti.
Putin rejimi, Rusya'da ve Ukrayna'da eskiden geçerli olmuş Yahudi düşmanlığını kendi amaçlarına yarayacağına inandıklarından canlandırmaya, körüklemeğe çalışmaktadır.
Moskova'daki Yahudi cemaatinin ruhani liderinin Rus yetkililerin Ukrayna'nın işgalini onaylaması için yaptıkları baskının ardından yurt dışına gitmek zorunda kalmış olması da bundandır.
Bu örnekler, dini ve mezhebi bizden azıcık farklı olana bile güvenilemeyeceğini değişik şekillerde ileri sürüp politik hedeflere ulaşmak istenebileneceğini gösteriyor.
Bizde son zamanlarda gözlenen saldırıların böyle bir amaca yarayacağını düşünenlerin heveslerini boşa çıkarmak için bunları bilmemiz ve seçmenlere de iyice anlatmamız gerekiyor.