Dünyaya geldiğimiz andan itibaren erkeği insan, kadınıysa öteki olarak gören bir kültüre gözümüzü açtığımız için, hemcinslerimizle aramızdaki ilişki yüksek gerilim hattı üzerine kuruluyor. Kadınlar, annemiz, dostumuz, canımız, işbirlikçimiz, kız kardeşimiz oluyor olmasına ama aynı zamanda bize ayna tutarak ikincilliğimizi de gösteriyorlar.
Haliyle bu yüzleşmeden yara bere almadan çıkmak pek öyle kolay değil.
İkincilleştirilmeyi yaratan, uygarlığın başlangıcından bu yana hüküm süren erkek egemenliği olmasına rağmen ilk başta aynayı tutanı hedefe oturtuyoruz. Gelsin çekişmeler, çekememezlikler, çelmeler...
Aslında hepimiz, “Uçuş Korkusu” kitabında kadın kimliğini sahiplenme deneyimini tüm çıplaklığıyla enfes bir şekilde anlatan Erica Jong’un dediği gibi, kadınların, başka kadınları sopadan geçirmeyi annelerinin karnında öğrenmediklerini, bunun bize sonradan özenle öğretildiğini biliyoruz.
Ataerkinin her an aramızda kol gezdiğini de sezinliyoruz. Ancak erkeğin üstünlüğüne dayalı ideoloji öylesine doğal ve kendiliğinden işliyor ki, onunla mücadele etmek kafamıza dank edene kadar birbirimizle rekabet edip duruyoruz.
Rekabete giden yolda kıyaslama durağında oyalanmamak mümkün değil. Burada, neoliberal politikalarla el ele veren iktidarın belirlediği bir takım başarı, güzellik ve yeterlilik ölçütleri devreye girerek kadının, kendisini başka kadınlarla kıyaslamasına uygun ortamı hazırlıyor. Sonra da o bildik senaryoda kadınlar, hemcinsini küçümseyen, onun kuyusunu kazan, kıskanan tür olarak kodlanıyor. Sanki tüm bunlar kadının doğasında var!
Şarkıcı Hadise, 45. Altın Kelebek Ödül Töreni’nde giydiği kıyafete, özellikle kadınların yönelttiği acımasız eleştirilere karşı paylaştığı metinde şöyle dedi:
“Beğenmemek ve eleştirmek ayrı, kimse beğenmek zorunda değil ama neden hep kadın sanatçıları, oyuncuları konuşuyoruz? Kilo almış, göğsü fırlamış, frikik vermiş gibi onlarca iğrenç yorum! Bu törene katılan erkekler neden hiç konuşulmuyor? Göbekleri, dökülen saçları, giydikleri kıyafetler? Erkek yorumcular, törene katılan erkekler hakkında rencide edici yorumlarda bulunmuyor. Kadın olarak birbirimizi aşağılamayı bırakıp desteklemeye başladığımızda daha güçlü olacağız”.
Hadise’nin bu serzenişine hak vermemek elde değil. Düşünüyorum da kendimi feminist olarak tanımlayana dek ben de kadınları eleştirirken daha hoyrat, ayrıştırırken daha katı, yaftalarken de daha maharetliydim.
Bize satılan senaryoyu yiyordum basbayağı.
Feminizm bana önce kadınlığımı, sonra da kadınları sevmeyi öğretti.
Velhasıl, kadın, kadına kurt değil; yurt olur, olmalı bence.