New York-Londra-Roma
ŞEHİR TELLALI
|
Tam dört yüz seksen gün bir türlü yazılamadığı için olsa gerek, geçtiğimiz hafta ortaya çıkan iddianamenin hesabında mahkumiyet süresi olarak istenen 3158 yıl 2019’a eklendiğinde, şimşek hızıyla ve apar topar dünyamızı 5177 yılına vardırıyor ki, gelecek takvimine göre, 5177 yılında New York, Londra, Roma dahil dünya şehirlerinin pek çoğu su altında.
5177’de yeryüzünün enerji kaynakları çoktan tükenmiş. Ne petrol var ne altın. Enerji kaynaklarının kontrolünü ele geçirmek için rekabet, savaş, aç gözlülük, para hırsı ve millet türünden arkaik kavramlar çoktan unutulmuş.
5177 yılında insanlık, tarih adlı facianın mirasını paylaşan, duygulu varlıklar ortaklığından ibaret.
Tıpası erkenden çıkan buzulların tümü erimiş. Sadece Gezi’nin ağaçları değil, İstanbul şehrinin boğazları, tüm Anadolu’nun barajları, Orta Doğu’nun, tüm Akdeniz’in, Asya’nın, Afrika’nın, Amerika’nın çoğu ormanı ve şehri de suların altında balıklara yem.
Su dünyasının insanı, iki ayaklı yürür halinden, el ve ayakları yüzgeç, kulakları solungaca dönüşmüş bir yüzere evrilmiş. Suların etkisinden gözlerini koruyabilmek için bir de görmeyi etkilemeden gözleri örtebilecek üçüncü bir göz kapağı geliştirmiş.
Bilgisayar ve biyolojik teknoloji bilimi mükemmeli başarmış. Süper hızlı, hatasız hesaplar sayesinde bilinmeyen kalmamış, sorular yanıtlanmış, sorunlar anında çözümlenir hale gelmiş. Gerçeğe ters iddia ya da her hangi bir saplantıya, yalana, dolana asla yer olmayan, kendi kendilerini düzelten, durmadan yenileyebilen, otomatik yeni sistemler sayesinde bilgisayar bilimi, cyborg vs de tarihin arkaik sepetine çoktan atılmış.
Dünyadan 28 bin ışık yılı uzaklığındaki bir süper “siyah deliğin” nihayet sırrını çözecek, insansız seyahat eden uzay araçları da bu kendini yenileyen sistemler sayesinde yol boyunca, yıldız ve gezegenlerden topladıkları malzeme ile iyice hızlanarak merkeze yaklaşmış. Sayıları trilyonları bulmuş, etraflarındaki gezegenler ve aylarıyla etkileşerek evrenin beyin hücrelerinin bir parçası gibi, belki bilincine biraz biraz eklenerek bir bilgi bütününe dönüşmek üzere.
5177’de, her dolunaydan sonraki sekizinci gecede, üstelik dalgıç takımlarına hiç ihtiyacı olmadan, kendi yüzgeçleri ve solugançlarıyla dalabilen insan, rengarenk balıkların, yosunların, deniz kestaneleri ve inci dolu istiridyelerin arasında arkaik insanların vahşetinin pençesinden kurtularak hayatta kalabilmiş “beyin mercan”larından sulara tam o anda yükselen, konfetiye benzeyen mini kabarcıkları uzun uzun seyredebilir. Hatta, denizaltını tümüyle korumaya alıp, o kabarcıklardan bazılarının, okyanusta bir yerlere rahat yerleşmelerini, ve orada yeni mercan kayalarını üreterek geleceğe hayatı yenileyişlerini garantileyebilir.
5177 yılındaki yeni dünya sadece şehirsiz değil, duvarsız, hücresiz ve evsiz. Yüzgeçler, solungaçlar sayesinde bir yerden bir yere gitmek için vasıtaya ihtiyaç yok. Tümüyle bağımsız insan. Kendine yeterli, sorumlu, karşılıklı ilişkileri bilgi ve fikir alışverişini sürdürme zevkiyle örülmüş bir kültürün sahibi. Yaşam savaşı vermekten kurtulmuş, insanlık tarihinin asla başaramadığı bir özgürlüğe erişmiş 5177’de.