ŞEHİR TELLALI
Newyork-Londra-Roma
|
Ressam Henri Matisse, güney Fransa’nın güneşiyle dolu, rengarenk tabloları, hepsi birbirinden güzel, divanlara, yastıklara, kilimlere uzanmış, kırmızı donlu, yeşil, gri şalvarlı, şefaf tüllere sarılı, bazıları dama tahtası başında çoğu çırılçıplak davetkar “odalık” dizisiyle, modern sanatta ona bir devrim liderliği vakfeden sanat görüşünü ifade eder.
“Mavi Çıplak” adlı eseriyle 1913’de New York ve Chicago Armory Şov’da şok yaratan, taklidinin yakılmasıyla protestolara neden olan, Fauvist hareketin ve modernizmin lideri Matisse’in “odalıkları” ya da “haremi” bir bakıma sanatta erotik “Sultan”lığının sembolüdür. Ressamın renklere ve çizime olan aşkının ifadesidir. Doğulu, oryantal, Türk haremi motifleriyle işlediği tablolar “odalığı” modern sanatın erotizm sembolü haline getirmiştir.
Odalıkların çıplak vücutlarından yansıyan ışığa iltifat eden bir hayranına Matisse “gördüğünüz gibi sadece çıplak bir kadın vücudu değil yaptığım şey, aynı zamanda güneyin hikayesi” sözleriyle ihtirasını ifade etmiştir. Kendi deyişiyle her seferinde “doyumsuz bir keyfi” temsil eden “resmin ırzına geçişi”nin hikayesidir odalıkları. Her tablo onun mahrem aşk hikayesi, yeni ihtirasıdır. Tansiyonu yüksek çizgilerdeki çarpıklıklar, vücutların sereserpe boyutları, haz ve neşenin yanısıra şiddet ve tehlike işaretir. Zevkin altındaki gizli gerginlik, yarım asır önce Gustave Courbet’nin Paris’de yine bir devrim sırasında Halil Paşa için yaptığı Dünya’nın Kökeni tablosunu hatırlatır.
O yüzden sık sık “zengin erkeklere satılmak amacıyla yapılmış seksi tablolar” nitelendirmesiyle pahalı pornografi diye de etiketlendirilmiştir. Hatta hatta Paris’in Hitler’e teslim olduğu, direnişçi özkızının işkence gördüğü ve konsantrasyon kampına gönderildiği bir döneme rastlayan bu seri Matisse’in “sonunda sanattan vazgeçtiği ve sanatı sattığı” eleştirisinin sebebi bile olmuştur.
Matisse bu seriyi, 70 yaşında iken üstelik kalın bağırsak ameliyatı geçirmiş halde, neredeyse kötürüm vaziyette, fiziki olarak zayıf ve “renklere olan aşırı tutkusu” nedeniyle kör olmaktan korktuğu, uykularının kaçtığı, panik ataklardan mustarip bir döneminde yapmıştır. Duygularını tuvallerine aktarırken bütün kuvvetini harcadığı gibi bu yoğun ortamda uzun çalışma saatleriyle modellerinden büyük bir özveri talep ettiği söylenir.
“Siyah Koltuktaki Odalık” adlı tablosu, bu yüzden geçtiğimiz Salı akşamı, Londra’da, New Bond sokağındaki Sotheby’s müzayede evinde satış rekoru kırarak 57 milyon TL’sına (15.8 milyon sterling ya da 23.7milyon dolar) satıldı. Sotheby’s tabloya müzayade arifesinde 9 ile 12 milyon sterling fiyat biçmişti. Beklentinin üstündeki bu satış için müzayede evi sözcüsü tablonun gerçek fiyatını nihayet bulduğunu açıkladı. Müzayade öncesinde Sotheby’s tabloyu New Bond sokağındaki şık binanın ikinci katında Monet’nin Venedik Büyük Kanalı tablosunun hemen sol tarafında sergiledi. Tabloyu muhtemelen bir müşteri adına satın alan New York’lu sanat tüccarı Nancy Whyte ve Londra’lı sanat tüccarı Angela Neville yaptıkları basın açıklamasında “Matisse’den bekleyeceğiniz herşeyi içeren bir tablo; odalık, dekor, çizimler, tamamıyla bir klasik” sözleriyle değerlendirdiler.
Matisse 17 Ocak 1942 tarihli bir mektubunda “şu sıra rüyalarımın küçük prensesi olan çok önemli bir tabloma başladım” ifadesiyle tarif eder “Siyah Koltuktaki Odalık” tablosunu. Tablonun modeli sokakta karşılaşıp yüzünün güzelliğine tutulduğu Sultan Abdülaziz’in torunu Nermin Sultan ya da Nezi Hamide Şevkat’tır. Büyükannesinden zorla izin kopardıktan sonra iki yıl boyunca Nermin Sultan’ı bırakmaz Matisse. Odalık serisinin en gözde kadını olur Nermin Sultan. Aynı zamanda modern sanatta erotizmi tanımlayan odalık dizisinin Matisse göre “önemli tablosudur”. Evlenmek üzere Arnavutluğa gidinceye kadar da Matisse’in gözde modeli olmayı sürdürür.
Matisse’in mektuplarını inceleyen sanat tarihçilerine bakılırsa ressamın modelleriyle olan ilişkisi tablolarıyla sınırlıdır. Matisse ve eşi modelleri kendi kızları gibi görür. Matisse’in çalışma arkadaşları olarak muamele ederler. Yoğun cinsel ilişki tablolarda kalır. Sanat tarihçileri, Matisse ile eşinin ayrılma sebebini asistanıyla olan iş ilişkisine bağlar ve aralarında bir cinsel ilişki olmadığını vurgularlar. Eşi Amelie Matisse’in asistanı Lydia ile olan işbirliğini kıskanır. Nitekim odalık tablolarını yaparken Matisse Nis’de geçirdiği yılları arkadaşlarına hayatının “seksiz” dönemi olarak aktarır:”bana modellik yapan hiç bir şeyi –balık dahil- asla tatmadım! ..onların tadına başkaları baktı. Poz vererek benim için tadılmayacak şey haline geldiler” diye yazar.
Halbuki, Nermin Sultan ile 1998’deki ölümüne dek sık görüştüğünü bildiren Murat Bardakçı farklı bir hikaye anlatmış Matisse hakkında. Bardakçı, Matisse’in Nermin Sultan’ı, yanında padişah torunu delikanlı kuzeni bulunduğu bir sırada taçiz ettiğini ve delikanlıdan bu yüzden bir güzel dayak yediğini de yazmış!
Sanatta bir devrimin lideri ressam için önemli ilham perisi Nermin Sultan, resmedildiği tablonun satış rekorları kıracağından bihaber, Fransa’da yoksulluk içinde, hasta, yatalak ve yalnız öldü diyor Bardakçı.
Nermin Sultan’ın portresi ise geçtiğimiz Salı akşamı Londra’daki müzayede ile, Claude Monet’nin Büyük Kanal Venedik tablosu, Pablo Picasso’nun “Baş” heykeli, Kazimir Malevich’in “kendi portresi”, Henri de Toulouse-Lautrec’in “Yatakta Öpüş” adlı eserlerinin yanında modern sanatta erotizm sembolü olarak tarihteki önemli yerini bir kez daha fiyatıyla teyit etti. Hem de, kan kırmızı dudakları, ateşli yanakları, büyük siyah gözleri, hilal kaşları, saçlarını ve çıplak omuzlarını çevreleyen siyah beyaz çiçekli yaşmağı, şefaf tüllerin açıp çıkardığı bağrı al pembe, göbeğini kuşatan rengarenk ipekler içinde hayat dolu haliyle.
www.sebnemsenyener.com