ŞEHİR TELLALI
New York - Londra - Roma
|
Alıp başını giden şehirlerden açılınca söz geçtiğimiz yazıda, karşıma dizildi tarih bir gölge ordusuyla, şu bir kaç bin yılın şehirler haritasında.
Latin şair Vergil açtı sayfayı, Truvalı Aeneas’ıyla. Truva’yı kaybettikten sonra bir başka şehre yerleşmek üzere yanındakilerle birlikte Altınoluk’tan denize açılan Aeneas, özlemi kalbine gömüp çoktan küllendiğini sandığı bir anda, Kartaca duvarlarında Truva’nın düşüşünün resimleriyle karşılaştığında aniden gözyaşlarına boğulur: “Bunlar” der “nesnelerin gözyaşları, biz ölümlülere acıyarak kesilen kalplerinden akan.”
Virgil’in Aeneas’ında, şairi, “Nesnelerin Doğası” adlı, şiirlerin şiiri şaheseriyle etkileyen dünyanın en büyük şairi Lucretius yankılanır. Terörün temel nedenini ölüm korkusuyla açıklarken Lucretius, yok oluşu ölümle anlatan düşünceye itiraz eder. Doğmadan önce de yok olduğunu hatırlatır okuruna altı kitaplık “Nesnelerin Doğası”nda:
“...Damlaları yumuşaktır yağmurun deler mermeri devirir meşeyi
Ve kıyıdan seyredene keyif getirir rüzgarla huzuru kaçan koca denizin çalkantısı
Ve inanması zordur
Doğada topyekûn parçasız maddeye
Gökyüzünden çakıp da evlerin duvarlarını
Çığlık çığlığa kavgalar gibi deler şimşek
Demir ateşte beyaz parlar
Kızıl sıcak kayaları çatlatır vahşi buhar
O her şeye dayanıklı sert altın sıcakla erir
Soğuk bronz sıvılaşır ısıya yenilir
Gümüşü deler ısı ve yırtıcı soğuk
Su kadehi kaldırır kuralıyla
İçine aktıkça, hissederiz damla damla...”
O zaman Truva’dan Beyrut’a alıp başını giden bütün şehirler haritasında, temelleri sonunda azılı bir sarmaşığın köklerine dönüşerek kendi boğazına dolanan her şehir, Aeneas’ın tanımladığı “nesnelerin gözyaşları” gibi aktı önüme.
İskenderiye de Konstantinos Kavafis’in “Şehir” şiirini buldum. Kökeni İstanbullu, kendi İskenderiye doğumlu Kavafis’in sesinde, aynı çalkantılar İskenderiye’yi sardığında Aeneas’ın yankısı o. Alıp başını giden her şehirde ayrı bir çevirisi var şimdi:
Şehir
Dedin ki: “gideceğim bir başka diyara, bir başka denize,
Elbette bulunur bundan iyisi, bir başka şehre
Bir ayıp bulup yazdım her seferinde
Ve –ölü diye- gömdüm onu kalbime.
Zihnim, daha ne kadar dayanır bu harabeye?
Nereye baksam, neyi görsem
kara bir yıkıntı bütün ömrümde
tüketilmiş, harcanmış sene üstüne sene.”
Nafile dostum, arama bir başka yer
Bulamazsın bir başka deniz
Peşini bırakmaz şehir.
Yaşlanacaksın yine aynı mahallelerde
Ağaracak saçın yine evlerinden birinde
Geleceğin yer hep bu şehirde
Başka bir yer –ümit etme-
Nasip değil sana ne bir başka tekne, ne bir başka cadde
Hayatını burada yıktın
Bu küçük köşede, bu koca dünyada
Harap ettin onu.
www.sebnemsenyener.com