ŞEHİR TELLALI
New York - Londra - Roma
|
Geri planda Mozart’ın öleceğini bilirmişçesine ölümünden kısa bir süre önce bestelediği ilahi müzik: Selam, selam gerçek vücut.. ave, ave verum corpus…
Klasik FM sunucusu John Suchet yeni Mozart biyografisinde bestecinin bilinmeyen sırlarını keşfetmiş. Gazeteler kitaptan bu sırları aktarıyorlar: beste yapmak için Mozart büyük ilhamlar bekleyen biri değil. Örneğin ölümünden kısa bir süre önce Viyana’nın güneyinde, Baden’de eşi Constanze ayak bileğindeki şişlikten ötürü yürüyemediği bir sırada orada bir okul öğretmeni ona giriş katında bir daire ayarlayınca bu besteyi ona müteşekkir olduğunu göstermek için yazdı. Bugün o 46 satırlık mükemmel parçayı her dinleyene ne mutlu o okul öğretmenine, ne mutlu onu o günden beri söyleyen her koroya, ne mutlu onu dinleyen insanlara, ne mutlu bize dedirtiyor.
Hayatı boyunca ona hiç yakışmayacağını düşüneceğiniz tuhaf ortakları oldu. Bunlardan en önemlisi opera yazarı ve fahişe satıcısı Lorenzo Da Ponte’dir. Yaptıkları işbirliği Mozart’ın, Figaro’nun Düğünü, Don Giovanni ve Cosi Fan Tutte,(Kadınlar Böyle Yapar) olmak üzere üç en büyük operasını ortaya çıkarmıştır. Da Ponte’nin Venedik’te bir genelev işletiyor olması, bir kadın kaçırıp ondan iki çocuk peydahlaması, kadınlarını satarak geçinmesi sonunda tutuklanıp suçlu bulunması ve Venedik’ten 15 yıl uzaklaştırılması, asla güvenmemesine rağmen Mozart’ın onunla işbirliği yapmasını engellemedi.
Mozart şakayı hep sevdi. Müzisyenlere yaptığı küçük oyunlar bir yana şaka yapma ve güldürme tutkusuna bazen müziğini riske atacak kadar kapıldığı vaki. Arasıra mektuplarını “Gnagflow Trazom” diye imzalayan bestecinin hayatındaki en büyük düşmanlarından biri Salzburg başpiskoposu Colloredo’dur. Mozart’ın kuralları hafife almasını fırsat bilen Viyanalı onu huzuruna çağırıp bir güzel azarlamaya kalktığında, aynı azarı besteciden aynı şiddette işitince bu cürete kızğınlığını ancak tekme tokatla göstermiştir. Mozart mektuplarından birinde bu hatırayı “kıçıma attığı tekmeyle beni kapı dışarı etti” diye anlattır. Bu sanat tarihine geçen en meşhur tekmedir.
Yaptığı müzikte yarattığı güzelliğin hala kimsenin erişemeyeceği mertebede olması Mozart’ın aile çevresinde kontrolsüz, doğal, hatta ne yaparsa mübah hallerini etkilemedi. Belli ki bütün vücudu içi dışı her şeyiyle, kan ter salya sümük seviştiği kuzenlerinden birine yazdığı aşk dolu mektuplardan birinde “aşkım tenim burnuna ederim ki yanağından aşağı aksın,” ve benzeri türden aşağılayıcı, şımarık, çocuksu böbürlenmeleri, seviyesizlikleri kişiliğinin önemli bir ifadesi.
Daha altı yaşında, İmparatoriçe Maria Theresa’nın ona bir dizi saray kıyafeti hediye ettiği günden sonra rengârenk, pırıltılı caf caflı gösteri kıyafetlerine bayıldı Mozart. O günden sonra mor ceketleri, aynı renkten cekete uyan üstü işli mantoları, altın düğmeleri, ipek püskülleri, beyaz dantel yakaları, beyaz ipek çorapları bırakmadı. Daha geç yaşında gördüğü bir kırmızı mantoya o kadar kapıldı ki pahalı olmasını umursamadı: “sadece düğmeleri yeter bir süredir sayıklıyorum. Sedef kakmalı, kenarları beyaz taşlarla çevrili ayrıca bir de tam ortada güzel sarı taşlar var” diye yazdıktan sonra onu kendine aldıracak birini de buldu sonunda.
Halbuki bu şaşırtıcı biyografi ve Mozart hakkında bilmediklerimiz o güzel müziği hiç etkilemiyor. Onunla birlikte son anına dönüyor kulak, inanarak, ebedi bir uykuya yatarcasına: “selam selam gerçek vücut… Arındık günahlarımızdan ölümle sınandığımız zaman.”
www.sebnemsenyener.com