ŞEHİR TELLALI
New York - Londra - Roma
|
Bir imkânsız şarkısı bu. 30 Şubat gibi dile değdiğinde bütün dilekleri yerine getiriveren... Aklımda, Fatma. Ve onun gibi binlerce, haksızlığa, yalana, düzene, kötülüğe karşı sevdiği için dev mücadele veren herkes. Aklımda, onlar için, şair Shakespeare’in, dört yüzyıl önce, ülkesinin peşini bir türlü bırakmayan o karanlık “ortaçağ” ile boğuşmakta olduğu dönemde yazdığı sonelerinden altmış altıncısı:
“Feryadım ölüm huzuru, bıktım olandan
Dilenmeye mahkuma sırtını dönenden
Kimsesizi yoksulu alaya alandan
Saf inanca yalan damgası vurandan
Şanı gögsüne takan utanmazdan
Bakireyi peşkeş çeken arsız hakaretten
Mükemmeli lekeleyen haksız adaletten
Kuvveti topallığına mahkum edip
Sanatı susturan otoriteden
Süs, doktorluk, kontrollü meslek sanandan
Gerçeğe adi damgası vurandan
İyiliği esir eden hasta kaptandan
Bıktım, bütün bunlardan gideceğim gidersem
Gel gör ki, ölmekle, sevdiğimi yalnız bırakırım geride.”
Dört yüzyıl önce aynı dertten mustarip şair. Ölümünden asırlar geçer, dünya hâlâ onun “orta çağ”ı ile boğuşur durur. Sovyetler Birliği’nde, bu sefer 20. yy’ın başında, Stalin diktatörlüğünde, sözde halk adına, sözde dünyanın en gelişmiş medeni toplumunun kurulma “idealleri” adına, tırpanlanır durur hayat. Ve bütün halkın, tehlike, tehdit, aba altından sopayla korkutulduğu, orta çağdan beter bir ortamda yasak damgası yer Shakespeare. Satırlarının öznesi o biteviye “otorite” o tarihte de, bu sefer orada, sanatı, doğruyu, adaleti susturmaktadır. Tarih onun sonesinden fısıldar, tekrar tekrar:
“Feryadım ölüm huzuru, bıktım olandan...”
www.sebnemsenyener.com