ŞEHİR TELLALI
New York - Londra - Roma
|
Tarih herşeyi çoktan belirlemişse de... Manhattan’da Downtown’da Wooster sokağında Gösteri Garajı'nda Wooster tiyatro grubu “Pembe Sandalye” oyununu sergiliyor.
Polonyalı ressam, tiyatro yönetmeni ve oyun yazarı Tadeusz Kantor’un, ikinci dünya savaşında Nazi işgali altındaki Polonya’da, Krakow’da avant-garde tiyatro çalışmaları hakkındaki oyun. Kantor’un 1988’de “Asla Dönmeyeceğim” adlı oyununu sahnelerken çekilmiş siyah beyaz film, kızı Dorota’nın Wooster tiyatrosuyla yaptığı söyleşi, Wooster tiyatrosunun, Kantor’un sahnelediği, Stanislaw Wyspianski’nin oyunu “Odiseus’un Dönüşü”nün yorumu olmak üzere hakikaten üst üste mükemmel bir başarıyla yerleştirilmiş bir düzenleme. Wooster grubunun en büyük başarılarından biri olan Hamlet tekniğiyle sergilediği oyun avant-garde tiyatroyu hala canlı, yaşayan ve güncel bir sanat olarak Manhattan seyircisinin önüne çıkarıyor.
Tiyatro sahnesi, seyircisi, oyuncuları, dekor, kostüm, müzik, ve oyun metniyle her ayrıntının ayrı bir boyutta birbiriyle geçişen kademelerle, zaman tünelinde mikroskop altına yatıran avant-garde tekniğin ustası Wooster grubu. Oyunun her satırı tam katarsis yaratırken, aynı anda labirentten çıkarıveriyor izleyeni ve kuş bakışı merceğe taşıyor, ne tam dört dörtlük bir birleşmeye ne de kopuşa imkan tanımadan.
Kantor’un “Odam” adlı otobiyografisindeki gerçekliğine yakışan herşeyden çok ressamca bir teknik bu:
“ kuvvetim”
Tam hakikat bir tek sanattır ki
O da insanın kendi hayatının bir temsilidir.
Bütün ayrıntıların utanmadan açılımıdır
İnsanın KADERİNİ bir keşfidir
Ve TALİHİNİ de.
Kantor rolünü Zbigniew Bzymek, Kapıp koyuvermiş’i Kate Walk, Hancı ve Odiseus’u Ari Fliakos, Rahibi Jim Fletcher, Memeli adam, Phemius ve akrobatı Enver Çakartaş, Gelini Suzzy Roche, Kemanlı kadın ve Pabuçlarını Elinde Taşıyan Hizmetçiyi Danusia Trevino, Bowler şapkalı Laptoplu kadın ve Odiseus’un oğlunu Erin Mullin, Koro yöneticisi ve İtakanın davarcısını Gareth Hobbs, Manken kılığındaki adamı Andrew Maillet oynuyor.
Sık sık “Herşey önümüzde daha...” diyerek yüreklendirip herkesi umutlandırarak, ama "tarih herşeyi çoktan belirlediyse de” uyarısıyla umutsuzluğu da bırakmadan, “hiç bir ayrıntıyı kaçırmadan tam tamına yapılmalı iş, milim milimine çabalanmalı, her şey yerine uymalı, her şey yerine konmalı” ifadesiyle onları yöneten yönetmenin iradesinde biteviye uğraşı içinde çok meşgul bir oyun kadrosu sahnede.
...bugün sanki güneş parlıyordu gibi
Gün ve gece, hayatımın bütün yılları...
...bütün hayatım hala önümdeydi
Geleceğimin eşiğinde dineliyordum sanki...
Küçük tiyatro salonunda Kantor’un “hiç reklamı yapılmadığı halde en çok konuşulan tiyatro” şeklindeki şanına layık oyun seyircisi ile samimi ve içiçe.
..bir an “valizimle” gireceğim
Şekilsiz ve şüpheli
hana.
Yola çıkalı çok zaman oldu
Geceler.
Uykusuz geceler.
Yoldaydım buraya buluşmaya
Bilmem? Neyle acaba, eşyalar mı, insanlar mı.
Onları ben yaratıyordum desem
Bunca yıl, bunca zaman
Abartmak olur ama
Onlara hayat veren benim, onlar da bana.
Öyle kolay başedilir değildiler, zaten baş da eğmediler.
Benimle geldiler bu uzun yola
Ve tek tek ayrıldılar benden kimi yolda, kimi durakda
Şimdi burada yeniden karşılaşacağız
Belki son defa.
Oyunun tam ismi : “Pembe Sandalye: Sahte Antikasının Yerine.” İsmini Kantor’un “Odiseus Maceraları”ndaki satırlara borçlu:
..bir nesnenin zihin altına yerleşmesi,
Pek önemsiz doğasına karşın, dış görünüşü,
Ya da günlük sıfatıyla olur,
Sanatta çok daha işlevseldir
bu ilk algı.
Öyle ki, nice yıl sonra
Unutulmasına rağmen, döner, aniden görünür
yeni bir ümit ve yeni bir hayat işareti olarak
Bu “keşif,” benim için,
Bir sandalye idi.
www.sebnemsenyener.com