ŞEHİR TELLALI
Newyork-Londra-Roma
|
Tahta tekne su taksisi, Mendicantiler Kanalı’na döner dönmez, körfezi pırıl pırıl yansıtarak insanı kör eden Venedik güneşi, üzeri Venedik arslanları, kartacalar, envai çeşit mermer işleme bezeli dev yapının arkasına çekildi. Aniden bıçakla kesilmişçesine duran motorla birlikte kanal boyunu derin bir sessizlik kapladı. Bütün kulaklar sağır. Gölgeden, Scuola Grande di San Marco binasının bitişiğindeki kilisenin önünde selam duruşunda iki siyah kanal teknesinin yanından süzülürcesine geçtik. Gözlerimiz, rıhtımda siyah giysileri içinde ağır ağır ilerleyen bir grup erkek ve omuzlarında son yolculuğa uğurlananın tabutuna takıldı bir süre. Başlar eğik. Kenarda matem içinde kadınlar. Sonra yolcunun istikameti kanalın girişinde körfezde biraz açıkta simsiyah büyücek bir yelkenliye ulaştı. Ve onun arkasında ufukta Ortodoks Yunan mezarlığı olan adaya.
Bitişiği sonradan hastane olarak kullanılan Scuola Grande di San Marco’nun büyük salonu. Yaralıları acısız tedavi edercesine klasik müzik eşliğinde karşılıyor ziyaretçileri. Ortasında doğum aletleri, insanın bakarken canını yakan forseps, doğum maşaları, makaslar, dikiş iğneleri... tıp kitapları! Duvarda biraz önce cenaze merasiminin yapıldığı kanalın 16. yy görüntüsü. İki genç aktör, beyaz kefeni içinde Aziz Marko’yu kucaklamış. Karanlık vakti. Körfezde onu son yolculuğa taşıyacak siyah yelkenli tekne. Ufukta Ortodoks mezarlığı ada. Venedik’te Rönesans’ın baba oğul ressamları Jacopo ve Domenico Tintoretto’nun tablosu, Aziz Marco’un Tekne’ye Taşınışı adlı. Binanın taş duvarları yıkıldı da kanala mı taştı bu resim, yoksa kanaldaki hayat mı içeri aktı? Zaman tabloda kanaldaki su kadar akıcı.
Hızla körfezden çıkıp denize ulaşıyor. Tintoretto’nun insan dolu denizine. Mavi dalgalar, beyaz köpükleri insanlarla dolup taşan dalga dalga bir denize. Orada artık göğe varmış Aziz Marko ve bu çalkantılı denizde kayıkları kırılmış Müslümanlara gökyüzünden ulaşıp el uzatmış. Fırtınada Müslümanları Kurtaran Azizler tablosuyla.
Tufan içinde çırılçıplak dört erkek. Yarısı batık bir tahta tekne. Hayat mücadelesi, ölüm ve kalım arasında adale adale güç sınırına ulaşmış tükenmemek için direniyor. Her gün açıkta batan teknelerdeki hayat mücadelesinden hiçbir farkı yok. 16. yy’da bu tablolarda mitolojiye ulaşan hayat bu. Bu sefer aynı hastanenin arka odasında duvarda asılı. Jacopo Palma il Vecchio’ya ait. Tablonun adı Cehennem Fırtınası. 1568’de yaptığı bu tabloyu Giorgio Vasari, “Bugüne dek bundan daha korkunç bir tablo görmedim. Gözlem, yönlendirme, çizim, renk ve yaratış dolu. Masaları titreten cinsten. Palma böyle bir eseri yaratarak sanat sahibi olduğunu kanıtlamış!” iltifatı ile aktarmış.
Adıyla Dante’yi çağırıyor tablo. Cehennem Fırtınası’nda şair zamanı yasak aşkla satırlarına: “... öyle bir cehennem fırtınasıdır ki dinlenmek bilmez, girdaba alıp ruhu kapıp kaçırır...” dizeleriyle geçirdiğinde ve yeniden bugüne taşıyor. Bir odadan ötekine, derken kanala, derken denize, teknelere ve yeniden karaya, kalplere, hastanelere...
www.sebnemsenyener.com