ŞEHİR TELLALI
New York - Londra - Roma
|
Do notasına tekabül eden o bir saniyelik cıvıltı duyuldu yeniden evrenin derinlerinden. İki kara deliğin daha çarpıştığını haber verircesine, 1.4 milyar ışık yılı uzaktan gelen kitle çekim dalgaları sayesinde. Midas’ın kulakları diye fısıltılar dolaşırken ulu çınarların köklerinde, kuyuların dibinde.
İtalyan Fizikçi Enrico Fermi’nin 1950’de, nükleer fizikçi çevresine yaptığı, evrene “Kimse yok mu?” diye seslenip hiçbir ses alınmaması üzerine konuşmasına bilim dünyası “Fermi Paradoksu” adını verdi. Bir dizi teoriye, bir yığın romana, filme, sanat ürününe konu oldu bu soru.
Paradokstu çünkü gözlenebilir olduğu söylenen 70 sektilyon ya da 7 ve yanına konulan 22 sıfır sayısı kadar yıldız bulunan evrende şimdiye kadar bütün çabalara rağmen dünyanın ve insanın benzeri ya da bir başka çeşit hayat tespit etmek mümkün olmadı. Gönderilen bütün sinyaller cevapsız kaldı. Etrafını saran sessiz evrende dünyayı yapyalnız, işaretsiz ve karanlıkta bıraktı.
Dünyanın yapayalnız olma ihtimali en kuvvetliydi. Kendimizi sık sık yapayalnız hismememizin temel sebebi belki bu. Pek çok bilim adamı siyah deliklerin çarpışmasında ortaya çıkan sonuçların tekil olduğu görüşünde. Bu görüşe göre, benzeri olmayan koşullardan ortaya çıkan insan evrende muhtemelen benzeri olmayan bir tür.
Fermi’nin “kimse yok mu?” sorusu bilim dünyasında bir dizi ihtimal ile yankılandı o dönemde. Benzer koşullar oluştuysa bile bunların farklı bir zaman dilimine rastlamış olması ve o koşulların çoktan evrenin düzenli kendini yokeden sürecinde ortadan kaybolması ihtimallerden biri.
Fermi’nin “kimse yok mu” sorusuyla dikkat çektiği paradoks nükleer fiziğin dünyayı değiştirdiği, ikinci dünya savaşı sonrası dönemin ürünü. Bilimin insanlığa güvenini kaybettiği bir dönem. Zekanın doğasında kendini yoketmek gibi bir unsur olduğu inancının kuvvetlendiği bir dönem. O nedenle bilim adamları evrende dünyanın bir benzerinin bulunmayışına sebeb olarak insanın teknolojik geriliğinin yanısıra zekanın doğasıyla böyle bir medeniyetin kendini yoketmiş olabileceği ihtimalini de dikkate aldılar o zaman. Doğanın zaman zaman kendini yokeden özelliklerini de.
Bugün hâlâ ulaşılamayacak bir mesafede başka medeniyetlerin bulunduğu umudu mevcut. Dünyamızın bu medeniyetler tarafından sürekli dinlendiğini, gözlendiğini, bu medeniyetlerin kendilerini dünyanın gözünden sakladığını, ya da çok yabancı olduklarından onları asla farkedemeyeceğimizi düşünenler var. Dünyaya çeşitli sinyaller yolladıkları halde bunları duymayı bilmediğimiz için anlamadığımızı düşünenlerde de. Uzaylıların dünya ile bilinçli nedenlerle temas etmedikleri görüşü gibi.
İlk kez geçtiğimiz şubat ayında, güneşin 29 ve 36 katı büyüklüğündeki iki kara deliğin çarpışmasını tespit eden bilim dünyası, geçtiğimiz hafta güneşin bu sefer 14 ve 8 katı büyüklüğünde iki kara deliğin daha çarpıştığını duyurdular. Çarpışma sonucunda güneşin 21 katı büyüklüğünde yeni bir kara deliğin ortaya çıktığını saptadılar. Kara deliklerin çarpışmasından üreyen yeni kitle çekim dalgaları Einstein’ın izafiyet teorisini bir kez daha doğruladı.
Kitle çekim dalgalarının yeniden tespiti Fermi paradoksunun cevabının da son derece basit olabileceğini yeniden düşündürdü bilime. Dünya muhtemelen hakikaten yapayalnızdı şu koskoca evrende.
www.sebnemsenyener.com