08 Kasım 2013

Kadının günümüz toplumundaki yeri

6 Kasım 2013 Çarşamba günü TBMM Plan Bütçe Komisyonunda yapmış olduğum konuşmayı siz değerli okurlarımla paylaşmak isterim.

6 Kasım 2013 Çarşamba günü TBMM Plan Bütçe Komisyonunda yapmış olduğum konuşmayı siz değerli okurlarımla paylaşmak isterim. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bütçesinin görüşüldüğü oturumda, kadının günümüz toplumundaki yeri ve AKP’nin politikaları sonucunda karşılaştığı sorunları Komisyon’da dile getirmek istedim. AKP iktidar döneminde kadın bedeni üzerinde büyük bir gözaltı ve denetim kurulmuştur. Kadın, son yıllarda siyasal polemiklerin ve gündem değiştirmenin aracı haline getirilmiştir. İktidarın son zamanlardaki söyle ve eylemlerinden yola çıkarak kadının, günlük hayatında karşılaştığı belli başlı sorunları bir araya getirerek kadının bir portresini çizdiğimizde, çıkan resme iktidarın vekilleri bile inanmakta zorlanmıştır. Gelin toplumumuzda kadının karşılaştığı güçlükleri ve hak ihlallerini farazi bir örnek üzerinden inceleyelim ve bu örneğin adını Aysel koyalım.

“20-22 yaşlarında, genç bir kadın, üniversite öğrencisi Aysel’i düşünün. Aysel’in bundan sonraki yaşam öyküsü büyük bir olasılıkla şöyle gelişecektir:

Aysel, erkek ve kadın arkadaşlarının bulunduğu bir evi paylaşmaktadır. Fakat Sayın Başbakanın son açıklamalarından sonra bu evden çıkmak zorundadır, bu evi paylaşamayacaktır çünkü Başbakanın söylediğine göre vali müdahale edecektir. Polisin, kolluk kuvvetlerinin müdahalesi, hiçbir yasal dayanağı olmayan bir müdahaledir.

Bu durum Anayasa’nın özel yaşamın gizliliğiyle ilgili 20’nci maddesine ve konut dokunulmazlığıyla ilgili- 21’inci maddesine aykırıdır. Bu, aynı zamanda bir temel insan hakkıdır. Özel yaşamın gizliliği ve konut dokunulmazlığı bir temel insan hakkıdır. Bu temel insan hakkına aykırı olarak bir yasa çıkarılamaz.

Sayın Bakan, aile değerlerimizden, genlerimizden söz etti; insanın insan olarak doğduğu için sahip olduğu ve evrensel nitelik taşıyan insan haklarına aykırı aile gelenekleri olamaz, olursa da hukuk tarafından düzenlenemez. Bu aynı zamanda bir demokrasi sorunudur. Demokratik ülkelerde bireyler kendi yaşamlarıyla ilgili tercihlerini serbestçe yaparlar. Bireylerin tercihleri devlet tarafından yapılmaz, Başbakan tarafından yapılmaz. Eğer bireysel tercihlerin yerine Başbakanın tercihleri geçiyorsa o ülkede demokrasiyle ilgili büyük bir sorun var demektir. Bu bir otoriter, totaliter rejimlere ait bir düzenlemedir.

Aysel üstündeki baskılardan sıkılarak evlenmeye karar verdi. Tabii, kredi kolaylıkları da getiriyor evlenmek fakat Aysel evlenince, evlenmeden önceki soyadını kullanamaz. Kullanmak isterse de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konuda pek çok sayıdaki ihlal kararına rağmen Medeni Kanun izin vermez. Onun için, soyadını, kocasının soyadıyla birlikte kullanmak zorunda kalır.

Diyelim ki Aysel hamile kaldığını anne babasından saklamak, kocasına söylememek istiyor. Buna da imkân yoktur çünkü Sağlık Bakanlığı bütün kişisel verileri elde etmek hakkına sahiptir. Doktorları zaten telefon eder annesine babasına “Kızınız hamile, tebrik ediyorum.” diye. Onun için, saklamak imkânı da yoktur. Ayrıca etrafındaki birtakım muhafazakâr insanlar Aysel’e hamile olarak sokakta dolaşmamasını söylerler.

Öğrenimine devam etmek istediği için Aysel kürtaj olmaya karar verir fakat kürtaj olmak Türkiye’de fiilen yasaktır henüz kanunlaşmamış olsa bile.Kürtaj olacak doktor bulamaz. Kürtaj olacak doktor bulamadığı için sonunda doğum yapmak zorunda kalır ama doğumdan korktuğu için sezaryen olmak ister. Buna da imkân yoktur çünkü eğer sağlığına yönelik bir tehlike yoksa sezaryen de olamaz. O nedenle, Aysel çocuğunu doğurur. Başbakanın tavsiyesine uyarak 2’nci, 3’üncü çocuğu da yaparsa Aysel’in öğrenimle hiçbir ilgisi kalmaz, evine kapanır ve çocuk yapmaya devam eder.

Sayın Bakan, bu iktidar döneminde ülkemizin kadınlarının içinde düştüğü durum budur, kadınlarımıza verdiğimiz gelecek budur. Burada muhafazakâr demokratlıktan söz ediliyor. Muhafazakârlığı anladık ama demokratlık nerede burada, eşitlik nerede?

Yani biz burada genç kadınların elinden yaşamlarını alıyoruz, umutlarını alıyoruz böyle bir düzen kurmakla. Kendi otoriter ahlak anlayışınızı  empoze etmek için kadınların geleceği ortadan kaldırılıyor. Böyle bir şey yapmaya hakkınız var mı? Bunu sormak istiyorum.”

 

Yazarın Diğer Yazıları

İnsan hakları gününüz kutlu olsun

İnsan haklarıyla demokrasi ve hukuk devleti arasında yakın bir bağlantı var. Türkiye, demokrasiden uzaklaştıkça, hukuk devleti rafa kaldırıldıkça, insan hakları ihlalleri de artıyor. Hukuk devleti güvencesinin olmaması insan haklarını da korumasız bırakıyor

Türkiye’nin demokratiksizleştirilmesi

Siyasal iktidarın demokrasiyle bağını kopararak giderek daha fazla otoriterleşme, daha fazla şiddete başvurma yolundaki yürüyüşü bu aşamada etkili bir toplumsal direnişle durdurulamazsa, Türkiye’nin demokratiksizleşmesinin geri dönülmesi olanaksız bir noktaya ulaşması kaçınılmaz olacak

Dışarıdan içeriye mektup

Bir suç olabilmesi için suçluya, suçu işleyen kişilere gereksinim vardı. Siz seçildiniz. Siz cezaevinde bizim adımıza, vekaleten yatıyorsunuz...

"
"