05 Aralık 2020

Bitmeyen bir hukuksuzluk öyküsü: Osman Kavala

Bu, Bakanlar Komitesi’nin, Osman Kavala’ya ilişkin AİHM kararının uygulanması bağlamında aldığı üçüncü karar. Her üç kararda da Kavala’nın serbest bırakılması isteniyor. Ancak, bu son kararın öbür iki karardan bir farkı var. Bundan önceki iki karar, Bakanlar Komitesi’nin her toplantısı sonucunda kabul edilen olağan kararlardı

Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi, 3 Aralık 2020 tarihinde Osman Kavala ile ilgili önemli bir karar kabul etti. Kararda, Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılması isteniyor. Kararda ayrıca, Kavala'nın 2017 Ekim ayından beri özgürlüğünden yoksun bırakılmasından duyulan derin endişe belirtiliyor ve Anayasa Mahkemesi'nin Kavala'nın yaptığı başvuruyu daha fazla gecikmeden incelemesi ve AİHM kararına uygun bir biçimde sonuçlandırması öngörülüyor.

Bu, Bakanlar Komitesi'nin, Osman Kavala'ya ilişkin AİHM kararının uygulanması bağlamında aldığı üçüncü karar. Her üç kararda da Kavala'nın serbest bırakılması isteniyor. Ancak, bu son kararın öbür iki karardan bir farkı var. Bundan önceki iki karar, Bakanlar Komitesi'nin her toplantısı sonucunda kabul edilen olağan kararlardı (decision). Oysa bu son karar, Bakanlar Komitesi'nin AİHM kararının uygulanmamasından "endişe duyduğunu" belirtmek amacıyla aldığı olağanüstü karar (resolution).

AİHM, 10 Aralık 2019'da aldığı kararla Osman Kavala'nın tutukluluğunun hukuka aykırı olduğuna karar vermişti. AİHM, aynı zamanda, Kavala'nın tutuklanmasının sivil toplumu susturmak gibi meşru olmayan siyasal nedenlere dayandığına hükmetti. Aynı kararda AİHM, kararın uygulanması için Osman Kavala'nın derhal serbest bırakılması gerektiğini belirtti. Karar, Mayıs 2020'de kesinleşti.

AİHM'in kararları kesin ve bağlayıcı. Devletler, bu kararları uygulamakla yükümlü. AİHM, Avrupa İnsan Hakları Sözleşme'sinin ihlal edildiğine karar verdikten sonra, kararın uygulanması aşaması geliyor. AİHM'in elinde devletlerin kararlara uymasını sağlayacak polis gücü yok. Kararların uygulanmasını denetleme görevi, Avrupa Konseyi'nin yürütme organı olan Bakanlar Komitesi'ne verilmiş. Kararın uygulanması, ilgili devletin ihlalden önceki durumun iadesi için gereken önlemleri alması anlamını taşır. Hukuka aykırı bir tutuklama söz konusu ise, devlet, tutuklunun serbest bırakılmasını sağlayarak kararın gereğini yerine getirmelidir.

Bakanlar Komitesi siyasal bir organ. Siyasal pazarlıklar her zaman olanaklı. Ayrıca görüşmelere başvurucu katılmıyor. Büyükelçiler arasında geçiyor. Ancak başvurucunun görüş bildirme hakkı var. Aynı şekilde, STK'lar da görüş sunabilir. Siyasal pazarlıkları önleyen bir unsur, AİHM'in kararında, kararı uygulamak için devletin alması gereken önlemleri belirtmesi. O zaman Bakanlar Komitesi de AİHM ile uyumlu bir tutum alıyor. AİHM bunu önemli kararlarda yapıyor. Osman Kavala kararında yaptı. Kararın uygulanması için, Kavala'nın derhal serbest bırakılması gerektiğini belirtti.

Türkiye ne yaptı?

Osman Kavala, tutuklandığı davadan beraat edip tahliye edilirken, savcı serbest kalmasını önlemek amacıyla yeni bir suç icat etti. Hiçbir kanıta dayanmayan bu suç nedeniyle Osman Kavala özgürlüğe kavuşmak için bindirildiği cezaevi arabasından indirilerek yeniden tutuklandı. Türkiye de AİHM'e ve Bakanlar Komitesi'ne "N'apalım, başka bir suç işlemiş. Ondan tutuklandı. Kararınızı uygulamıyoruz." dedi.

Bunu yapan savcı ödüllendirildi. Önce Yargıtay üyeliğine atandı. Şimdi de büyük bir olasılıkla Anayasa Mahkemesi üyesi olacak. Hukuk devletinin ortadan kalktığı ülkelerde "hukuka uygun" davranan savcılar, yargıçlar cezalandırılır. "Hukuka aykırı" davranan, savcılar ve yargıçlar da ödüllendirilir.

Bakanlar Komitesi, Türkiye'nin görüşüne katılmadı. "Yeni tutuklama için gösterilen kanıtlar, Kavala'nın beraat ettiği önceki davada da vardı. Bunlar reddedildi. O nedenle ortada yeni bir suç yok. Tutuklama eski tutuklamanın devamı. AİHM kararı, bu tutuklama için de geçerli. Kavala'yı derhal serbest bırakın." dedi.

Şimdi ne olacak?

Osman Kavala, iki türlü serbest kalabilir:

  1.  İkinci davayla ilgili tutuklama, Anayasa Mahkemesi (AYM) önünde. AYM, tutukluluğun hukuka aykırı olduğuna karar verebilir. Bu karara uymak zorunda olan birinci derece mahkemesi tahliye kararı verir. AYM, 7 aylık bir süre geçmesine karşın davayı henüz ele almadı. Bakanlar Komitesi kararında, AYM'nin başvuruyu bir an önce görüşüp karara bağlaması isteniyor. AYM'nin bu karara uyması beklenir.
  2. Ya da davayla ilgili ilk duruşmada, Mahkeme Osman Kavala'nın tahliye talebini kabul eder ve bu yönde bir karar verir.

Türkiye, Bakanlar Komitesi kararına karşın, Osman Kavala'yı serbest bırakmazsa ne olur?

Bakanlar Komitesi, sorunu her toplantısında ele alarak baskıyı arttırır. Avrupa Konseyi Statüsü'ne göre, Bakanlar Komitesi'nin hukuk devleti ilkelerinin ve insan haklarının ciddi bir biçimde ihlal edilmesi durumunda, devletin üyeliğinin askıya alınmasına karar verme ya da ilgili devletten Avrupa Konseyi üyeliğinden çekilmesini talep etme yetkisi var. Ancak bu yola gitmeden önce Bakanlar Komitesi, Sözleşme'ye 14. Protokol'le yeni eklenen "ihlal prosedürüne" başvurabilir.

Buna göre, bir devletin AİHM kararını uygulamamakta ısrar etmesi durumunda, Bakanlar Komitesi üçte iki çoğunlukla sorunu AİHM'e gönderebilir. AİHM'in ilgili devletin karara uyma yükümlülüğünü yerine getirip getirmediği konusunda karar vermesini isteyebilir. AİHM Büyük Dairesi, devletin kararları uygulama yükümlülüğünü yerine getirmeyerek Sözleşme'yi ihlal ettiği sonucuna varırsa, o zaman Bakanlar Komitesi yaptırımlara başvurabilir.

Bakanlar Komitesi, şimdiye dek bir kez bu yönteme başvurdu. Ilgar Mammadov/ Azerbaycan davasında, AİHM'in tutuklamanın hukuka aykırı olması nedeniyle Sözleşme'nin ihlal edildiği ve başvurucunun serbest bırakılması gerektiği yolundaki kararı, Azerbaycan tarafından uygulanmadı. Bunun üzerine Bakanlar Komitesi, "ihlal prosedürünü" harekete geçirdi. Sorunu AİHM'e taşıdı. AİHM, kararın uygulanmaması nedeniyle Sözleşme'nin ihlal edildiğine karar verdi. Ancak AİHM sorunu görüşürken Mammadov serbest bırakıldı.

Kavala ile ilgili son karar, Bakanlar Komitesi'nin aynı yola başvuracağı izlenimini veriyor. Mammadov olayında da Bakanlar Komitesi, "ihlal prosedürünü" harekete geçirmeden önce, Kavala'da olduğu gibi, bir önemli karar (resolution) kabul etmişti.

Bakanlar Komitesi kararının, Türkiye'de hükümetin yargı reformu hazırlığına rast gelmesi yeni bir fırsat oluşturuyor. Osman Kavala gibi simge davada, yargının ne denli derin bir hukuksuzluk içinde yürüdüğünün uluslararası yargı organları kararlarıyla su yüzüne çıktığı bir sırada, yargı reformundan söz etmenin inandırıcı olmadığı ortada. AİHM kararlarının uygulanması ve Kavala'nın  serbest bırakılması, yargıda bir reform yapılmak isteniyorsa, bunun bir ön koşulu. Bu ön koşul yerine getirilmeden yapılacak bir yargı reformunun ciddi bir reform niteliği taşıması beklenemez.

Avrupa Konseyi'nin önceki İnsan Hakları Komiseri Muiznieks, son Bakanlar Komitesi kararı ile ilgili olarak bu karardan sonra, Osman Kavala hâlâ serbest bırakılmazsa, bunun Türkiye'deki zaten sorunlu olan adalet sistemi üzerinde "yeni bir utanç verici leke" olacağını söylüyor.

İlgili makamların buna izin vermeyeceğini ve AİHM kararı uygulanarak Osman Kavala'nın serbest bırakılacağını umut ediyoruz.

Yazarın Diğer Yazıları

İnsan hakları gününüz kutlu olsun

İnsan haklarıyla demokrasi ve hukuk devleti arasında yakın bir bağlantı var. Türkiye, demokrasiden uzaklaştıkça, hukuk devleti rafa kaldırıldıkça, insan hakları ihlalleri de artıyor. Hukuk devleti güvencesinin olmaması insan haklarını da korumasız bırakıyor

Türkiye’nin demokratiksizleştirilmesi

Siyasal iktidarın demokrasiyle bağını kopararak giderek daha fazla otoriterleşme, daha fazla şiddete başvurma yolundaki yürüyüşü bu aşamada etkili bir toplumsal direnişle durdurulamazsa, Türkiye’nin demokratiksizleşmesinin geri dönülmesi olanaksız bir noktaya ulaşması kaçınılmaz olacak

Dışarıdan içeriye mektup

Bir suç olabilmesi için suçluya, suçu işleyen kişilere gereksinim vardı. Siz seçildiniz. Siz cezaevinde bizim adımıza, vekaleten yatıyorsunuz...

"
"