23 Temmuz 2020

Aksaçlılar Bildirisi

Bildiri geniş bir destek görürse, bir toplumsal hareketin tetikleyicisi olabilir. Türkiye’nin böyle bir harekete ihtiyacı var. Siyasal partiler dışında, mevcut duruma itirazı olan demokrasi, özgürlük, adalet isteyen herkesi içine alan bir toplumsal hareket siyasetin yeni güç merkezi olabilir

101 aksaçlının imzasını taşıyan bildirinin sosyal medyada ilgiyle karşılandığını görüyoruz. Bildiriye imza atanlar farklı siyasal düşüncelere sahip, farklı geçmişlerden gelen kişiler. Ama hepsinin birleştiği nokta, Türkiye’nin bugün geldiği yerden duyulan ortak kaygı ve bu gidişin önüne geçilemezse, geleceğin daha da karanlık olacağı korkusu.

Bildiri, aksaçlıların geçmiş deneyimlerine dayanarak, ülkemizin böylesine koyu bir karanlık, hukuksuzluk, adaletsizlik dönemi yaşamadığını belirtmeleriyle başlamakta. Aksaçlıların görüp geçirdikleri, böyle bir kıyaslama yapma hakkını onlara veriyor. Arkasından Türkiye’nin gerçeklerini yansıtan bir resmi çiziliyor. Herkesin tehdit altında olduğu, özgürlüklerin bastırıldığı, demokrasinin olmadığı bir rejimde iş ve aşın da tehlikeye girdiği belirtiliyor. Böylece otoriter rejimlerin "bana dokunmaz" diyen suskun bireylerin omuzları üstünde yükseldiği gerçeği bildiride göz önünde tutuluyor.

Bundan sonra bildiride üç çağrı yer alıyor.

Birinci çağrı iktidara: Otoriter dayatmayla ülkeyi yönetiyorsunuz. Seçmenin dur diyeceği gün yakındır.

İkinci çağrı muhalefete: Sağlam bir seçenek oluşturun, demokrasi ittifakını kurun.

Üçüncü çağrı gençlere: Umudumuz sizsiniz. Sesinizi yükseltin. Haklarınızı talep edin.

Bildiri bir siyasal program değil. Toplumdan yükselen bir çığlık. Ortak bir kaygı, ortak bir umutsuzluk ifadesi. Bildiriyi önemli yapan ideolojisi, dünya görüşleri farklı insanların bir araya gelerek kolektif bir itiraz mesajı vermeleri.

Türkiye gibi toplumun aşırı kutuplaştığı bir ülkede beklenen herkesin tarafını açık bir biçimde belirlemesi. Ya o taraftansın, ya da bu taraftan. Oysa Aksaçlılar Bildirisi, bu tür bir kutuplaşmanın ötesine geçiyor. Ait olduğu bir taraf bulunmamakta. Ait olduğu taraf demokrasi, özgürlük, adalet ve gerçeklerin söylenmesi. O nedenle bildiri bir toplumsal uzlaşmanın, toplumsal barışın tohumlarını taşıması bakımından da önemli.

Otoriter rejimlerde bu tür bildirilere sık sık rastlamak olanağı var. Toplantı ve gösteri özgürlüğü hakları kullanılamadığı için bildiriler, risk taşısalar bile insanların kolektif itirazlarını dile getirebilecekleri tek yol olarak kalmakta. Bu bildirileri yazanlar bilirler ki bildiriyle hiçbir şey değişmeyecek. Ama gene de ülkenin içinde bulunduğu durum nedeniyle taşıdıkları sorumluluk duygusu onları bildiriyi kaleme almaya yöneltir.

Bildiri tek başına bir değişiklik meydana getirmez. Ama tarihten gelen deneyimler gösteriyor ki, otoriter bir rejimi protesto etmek için yazılan bazı bildiriler bir değişimin kapısını aralayabilirler. Buna iyi bir örnek, 1977 yılında 1 Ocak günü Çekoslavakya’da yayımlana 77’ler Şartı. İlk yayımlandığında Şart, 242 imza taşıyordu. Sonradan imzası sayısı bini geçti.

77’ler Şartı diye adlandırılan metin o dönem, Sovyet Bloku içindeki Çekoslavakya’da otoriter rejime itiraz, bir özgürlük arayışıydı. Şart, Çekoslavakya’nın imzaladığı uluslararası belgelerden doğan yükümlülükleri anımsatmakla başlar. Ancak bu belgelerdeki hak ve özgürlüklerin, kağıt üzerinde kaldığı, ifade özgürlüğünün olmadığı, medyanın kontrol altında tutulduğu, resmi ideolojiden farklı ifadelere izin verilmediği, bütün kurumların iktidar partisinin talimatlarına göre hareket etmek zorunda olduğu, bu talimatlara boyun eğmek istemeyenlerin başvurabilecekleri bir makam bulunmadığı, özel yaşama keyfi bir biçimde müdahale edildiği, yargının sanıkların ve avukatların haklarını ihlal ettiği ileri sürülür.

Ayrıca, Şart’ın bir örgüt olmadığına, bu görüşleri benimseyen herkese açık olduğuna, kamu yararı düşüncesiyle hareket edildiğine işaret edilir ve Şart’ın bütün yurttaşların özgür insanlar olarak yaşamalarına katkıda bulunacağı umudu ifade edilir.

Şart’ın üç sözcüsü Dr. Jan Patocka, Vaclav Havel ve Profesör Jiri Hayek olarak gösterildi. Çekoslavakya demokratik bir rejime kavuştuktan sonra Vaclav Havel, demokratik Çekoslavakya’nın ilk Cumhurbaşkanı oldu.

Hükümet’in 77’ler Şartı’na tepkisi sert oldu. İçlerinde Havel’in de bulunduğu Şartı hazırlayan 6 önde gelen kişi tutuklandı. 5 yıla kadar hapis cezasına mahkûm oldu. Hükümet, bir grup sanatçı ve yazarlardan "Şart karşıtı" grup oluşturdu.

Ancak bütün bunlar Şart Hareketi’nin büyümesini ve Çekoslavak halkı için bir umut ışığı olmasını engelleyemedi. 1989’da yüzbinlerce kişinin katıldığı halk protestoları sonucu, Çekoslavakya’da tek partili komünist rejimi sona erdiren ve demokrasiye geçiş sağlayan "kadife devrim"in gerçekleşmesinde Şart Hareketi önemli bir rol oynadı.

Türkiye’nin mevcut koşullarıyla, 1977 Çekoslavakya’sının koşulları elbette aynı değil. Bununla birlikte 77’ler Şartı ile Aksaçlılar Bildirisi arasındaki paralellikler oldukça çarpıcı.

Aksaçlılar tarafından başlatılan girişim, Türkiye’nin geldiği nokta bakımından önemli bir girişim. Ama iş burada kalmamalı. Bildiri aynı görüşü paylaşan herkese, aksaçlı ya da değil, siyasal görüşleri ne olursa olsun açık olmalı. Çok sayıda imza toplanmalı.

Bildiri geniş bir destek görürse, bir toplumsal hareketin tetikleyicisi olabilir. Türkiye’nin böyle bir harekete ihtiyacı var. Siyasal partiler dışında, mevcut duruma itirazı olan demokrasi, özgürlük, adalet isteyen herkesi içine alan bir toplumsal hareket siyasetin yeni güç merkezi olabilir. Aynı zamanda toplumsal uzlaşının gerçekleşmesine önayak olabilir. Hiyerarşisi olmayan, gevşek bir toplumsal hareket, iktidar partileri dahil bütün siyasal partilerle bir diyalog kurabilir. Önemli gördüğü konularla ilgili görüşlerini iletebilir. Böyle bir hareket, Türkiye’ye yeni bir siyaset ortamı getirebilir. Havayı yumuşatıp siyaseti kutuplaşmadan kurtarabilir. Siyasetçilerin ve toplumun, gerçek sorunlar üstüne eğilmelerini sağlayabilir.

77’ler Şartı da gösteriyor ki halkın taleplerine, umutlarına karşılık veren bir bildiri, özgürlüklere, demokrasiye açılan bir kapı olabilir.

Yazarın Diğer Yazıları

Türkiye’nin demokratiksizleştirilmesi

Siyasal iktidarın demokrasiyle bağını kopararak giderek daha fazla otoriterleşme, daha fazla şiddete başvurma yolundaki yürüyüşü bu aşamada etkili bir toplumsal direnişle durdurulamazsa, Türkiye’nin demokratiksizleşmesinin geri dönülmesi olanaksız bir noktaya ulaşması kaçınılmaz olacak

Dışarıdan içeriye mektup

Bir suç olabilmesi için suçluya, suçu işleyen kişilere gereksinim vardı. Siz seçildiniz. Siz cezaevinde bizim adımıza, vekaleten yatıyorsunuz...

Umut hakkı ve AİHM kararlarının uygulanması

Umut hakkının ya da şartlı salıverme hakkının bu iki kişiye tanınması kararların uygulanması bakımından hiçbir anlam taşımaz. Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş kararlarının uygulanması için ikisinin de derhal serbest bırakılması gerekir

"
"