10 Ocak 2011

Beşiktaş Yazıları 8- Duruş mu? Kuruş Mu?

“Beşiktaş Duruşu” denilen şey nedir?

“Beşiktaş Duruşu” denilen şey nedir?

Neden FB ya da GS duruşu yoktur da Beşiktaş’a ve Beşiktaşlılara atfedilen böylesi bir duruştan söz edilir?

Bu “duruş” sözcüğüne izafe edilen değerler manzumesinin yazılı olduğu bir kitap ya da makale yoktur. Ancak o duruşu yaratan kahramanları vardır. Aslında o kahramanların Beşiktaş adına hayata karşı duruşlarından ortaya çıkan meselin adıdır.

Şeref Bey

Baba Hakkı

Ve Süleyman Seba’nın anıtlaşan katkılarının bir sentezidir.

Siz hiç Türkiye liginde 16 yıl başkanlık yapan bir devlet memuru gördünüz mü?

Bugün en çok geçiştirilen gerçek Beşiktaş’ın bütün değerleri ve duruşunu borçlu olduğu insana yapılan vefasızlıktır. O vefasızlıkta imzası bulunan her Beşiktaşlı, “bugün neden böyleyiz” sorusuna önce kendine bakarak yanıt vermelidir.

Süleyman Seba’ya yapılan saygısızlık ve haksızlık bu yazının konusunu oluşturmuyor. Ayrıca tartışır, yargılarız.

Ancak Beşiktaşlı duruşu denilen şey;  tevazu, büyüklere saygı, alçak gönüllülük, öncelikle Beşiktaş’ın çıkarları, koşulsuz sevgi, özveri, onur, “şerefli ikincilikleri” önemsemek, rakibinin haklarına saygı,  altyapı… Böyle devam edip giden bir çok olumlu sıfatı o duruşa yakıştırabiliriz. Beşiktaşlı olduğumuz için tabi ki yorum hakkımızı olumlu yönde kullanırız. Ama yukarıda sözü edilen özellikleri büyük bir doğallıkla yaşayan o kahramanlar olduğu için haklı çıkarız.

Hatırlıyorum. 2003-2004 sezonuydu. Beşiktaş bütün vergilerini tıkır tıkır zamanında ödemiş. Renkli takımların vergi borçları ise aftan yararlanmıştı. Bu haksız bir rekabetti. Zira vergiye ödenecek olan para transfere harcansa, avantaj renkli takımlara geçebilirdi.

Buna rağmen Beşiktaşlılar açtıkları pankartta bu onurlu duruşun altını çizmiş ve övünmüştü. Zira Beşiktaşlıların çoğunluğu da “uçan kazdı.” Yani vergisi maaşında tevkif edilirdi. Vergisini kaçırmaz, alın terine güvenirdi.

Şimdi öğreniyoruz ki artık böylesi pankartlar açamayacağız. Övünemeyeceğiz. Konu vergi olduğunda utançla başımızı önümüze eğeceğiz. Bakın Beşiktaş Kulübü nasıl bir açıklama yapmış.

“Şirketimize tebliğ edilen raporlara dayanılarak 2005-09 hesap dönemleri için 38.5 milyon TL vergi aslı ve 57,75 milyon TL vergi ziyaı cezası talep edilmiştir. Öte yandan, TBMM gündeminde olan ve vergi affını da kapsayan torba yasa tasarısı kapsamında Şirketimize re’sen salınan vergi asıllarında ve dolayısıyla vergi ziyaı cezası ve faizlerinde meydana gelebilecek iyileştirmeler ile bunların ödemelerinin taksitlendirilmesi hususlarında oluşabilecek tüm kanuni prosedürler de takip edilmektedir.”

Türkçesi; vergi ödemedik. Epey de birikti. (100 milyonu geçiyor. Zira daha 2010 var!) Şimdi affı gözlüyoruz.

FB ve GS’nin de birikmiş vergi borçları varmış. Bize ne!

Buna hakkınız yoktu.

“Duruş” ile “kuruş” arasında tercih yapanlar, bize bunu yapmamalıydı.

Biliyor musunuz, Süleyman Seba başkan olduğu dönemde kimi zaman kulüpten en son çıkarmış. Zira açık lambaları söndürür, “Beşiktaş’ın elektriği ziyan olmasın” dermiş.

Şimdi o verginin ödenmemesine,  o paraya tamah edilmesine mi yoksa övündüğümüz bir değerin ortadan kalkmasına mı yanalım?

Tam 57.5 milyon lira ödenmeyen verginin cezası ve bir elektrik faturası…

Hu, “Ahmet Dursun, Seba gitsin” diyenler duydunuz mu?

Yazarın Diğer Yazıları

Ak koyun kara koyun haftası

Derbi öncesi bir de Lyon var ki artık başkaca sakat olmasın temennisi ile totem yapacağız

Atış serbest

Artık takım aidiyeti olan, armaya koşulsuz biat eden, Beşiktaş’ın menfaatlerini kendi çıkarının önüne koyan topçu sayısı çok az, ya da yok. Dolayısıyla Beşiktaş’ı sevdiren en önemli faktör paranın rengi haline geldi

Hava grileşti!

Beşiktaş’ı ‘sevinmek için sevmediğimize’ göre oyuncularının daha iyi takım oyunu oynadığı, taraftarın ‘ligi alalım ligi’ diye düşündüğü bir döneme girelim ve ıslığı alkışla, protestoyu dayanışmayla değiş tokuş yapalım

"
"