14 Nisan 2021

Prens Philip ile ayaküstü

Ayaküstü konuşmamızdan önce uyarılmıştım: "'Dikkat et, pervasızdır, garip sorular sorar.'' Halbuki kısa görüşmemizde Türkiye hakkında merak ettikleri içten idi

Londra, 12 Nisan 2021

Bundan 18 yıl kadar önce, 2013'ün güneşli bir bahar günü, Londra'nın bankacılık merkezi City'de bir iş idaresi okulunun yeni inşa edilen binası törenle açılıyor. Kurdeleyi kesmeye gelen Kraliçe Elizabeth II ve eşi Prens Philip'e tanıştırılmak üzere dizilen ve adına "line-up" denilen sırada Cass Business School'un dekan ve hocaları, mimarlar ile birlikte iki de Türk bulunuyor. Biri binanın avlusuna yerleştirilen heykelin yapımcısı Nadia Arditti, diğer de eşi sıfatıyla bu satırların yazarı.

Bu ana nasıl geldik? 1970'te İdari Bilimler Master of Science (MSC) eğitimi aldığım okulun bazı yıllar mezunlarına 2000'in başlarında Master of Business Administration (MBA) unvanı verilmesi Okul yönetimi tarafından kararlaştırılıyor. Amaç, Cass'ın (şu anda adı değişme aşamasında) yeni edindiği akademik kredibilitenin aynı dersleri almış eski öğrencilerine de tanınması ve onları seferber ederek okula yeni fonlar oluşturmak. Ben de bu gruba 2001'de çağrılıyor ve Türkiye'yi temsilen Uluslararası Danışmanlar Kurulu'na davet ediliyorum.

Cass Türk öğrencilerin iyi tanıdığı bir eğitim kurumu: Durmuş Yılmaz (ex-TCMB), Muhtar Kent (ex-Coca Cola) ve özellikle Türkiye denizcilik sektöründen birçokları burada yüksek öğrenim gördüler.

Gel zaman git zaman, İstanbul'a konferans vermek üzere gelen eğitmenler ve yöneticiler Nadia'nın bronz eserlerini görüp beğenir ve Barbican semtinde yükselmekte olan yeni bina için ondan bir heykel projesi isterler. Tasarımın küçük bir modeli Sanayi mahallesindeki atölyede yapılır, İngiltere'ye gönderilir, komite onaylar, Soaring Wings (Yükselen Kanatlar – 2,15 metre x 1,5 metre), İzmir'de dökülür ve Türk mezunların da finansal destekleriyle Londra'ya doğru yola çıkar.

İşte bu heykel ve açılış nedeniyle tanıştığımız Prens Philip geçtiğimiz hafta 99 yaşında vefat etti. Ayaküstü konuşmamızdan önce uyarılmıştım: "'Dikkat et, pervasızdır, garip sorular sorar.'' Halbuki kısa görüşmemizde Türkiye hakkında merak ettikleri içten idi.

Esas garibime giden Kraliçe ve Prens'in ardında eskort olarak yalnız 2-3 kişinin olmasıydı. Hatta kokteyl esnasında Elizabeth bir saate yakın öğrenciler ve mezunlarla sohbetler etmiş, tamamen şaşadan ve protokolden uzak bir süre geçirmiştik.

Nadia Arditti ve Kraliçe Elizabeth II

Prens Philip'in Türkiye ilgisi, doğduğu Yunanistan ile bağlantılı olabilir. Prens Charles, Prenses Anne, Andrew ve Edward'ın babaları, aslında doğumunda İngiliz bile değildi. Haziran 1921'de Korfu adasında dünyaya geldikten 18 ay kadar sonra babası Yunanistan ve Danimarka Prensi Andrew, annesi Battenberg Prensesi Alice ve tüm Yunan kraliyet ailesi küçük Philip ile birlikte anayurtlarından göç ettirilmişlerdi. Nedeni, Yunan Kralı Konstantin'in Batı Anadolu'yu işgal projesinin başarısızlığının Kraliyet'e mâl edilmesi.

Philip'in annesi İngiliz İmparatorluğunun en muhteşem devrinin hükümdarı Kraliçe Victoria'nın torununun kızı idi. Doğuştan sağırlığı ve sonraları şizofrenik karaktere sahip olduğu anlaşıldığından İngiliz Kraliyeti'nden uzakta tutulmuştu. Philip (Yunanca Phil-ippos'tan kaynaklanır: Atları seven anlamına) Batı Avrupa'nın birçok ülkesinde eğitim gördükten sonra İngiliz Donanmasına 1939'da 18 yaşında katılır, İkinci Dünya Savaşı'nda Akdeniz ve Pasifik filolarında görev görür.

Savaştan sonra kızı Elizabeth ile evlenmesine Kral George VI tarafından izin verilen Philip tüm Yunan ve Danimarka unvanlarını terk eder, İngiliz vatandaşlığını alır ve annesinin soyadını Mountbatten olarak edinir. 1947'de evlendiklerinde Edinburgh Dükü olarak anılır.

Philip'in gençlik yıllarında kızkardeşlerinden kopuşunun, annesini uzun yıllar görememenin, babasının onunla pek ilgilenmemesinin acılarını, yeni katıldığı Windsor ailesi dindirir. Özellikle Elizabeth II'nin 1952'de tahta çıkışından sonra bedenen az geride kalmayı kabullenmekle birlikte zihnen Kraliyet'in bazı katı kurallarını değiştirmeye odaklanır. Kraliçesini ağ gibi saran bürokrasiye rağmen toplum ile daha sıkı ilişki kurmayı önemser. Törenleri televizyona açar, sporculuğu teşvik eder, yüzlerce vakfın hamiliğini üstlenir, fikrini samimiyetle açıklamaktan çekinmez.

Yer yer eleştirel İngiliz medyasının oklarına hedef olur fakat sonuçta "handsome consort" (yakışıklı eş) hem Birleşik Krallık hem de İngiliz Milletler Topluluğu'nun (Commonwealth) vatandaşlarının gönüllerini fetheder.

İngiliz Kraliyetinin dar geleneklerine uymakla birlikte onu çağdaş görünüme açan, rahat tavırlı, sevecen bakışlı Prens Philip ile bir süre ayaküstü sohbet imkanına kavuştuk… Hoş bir anı.