21 Temmuz 2014

'Yahudi, Ermeni, Rum, Süryani, eşcinsel, alevi kardeşim' diye bir ifadeyi asla duyamazsınız

'2012’deki yine İsrail-Filistin anlaşmazlığı sonucunda ülkemizde antisemitizm, uykuya yatmış olduğu ininden dışarı fırlamak için fırsat elde etmişti...'

Yeni Türkiye’nin (!) yöneticileri bile, vatandaşları arasında hiçbir ayırım yapmadıklarını, tüm vatandaşlara eşit yaklaştıklarını, demokrat olduklarını nasıl anlatıyorlar?

(…) Türk’ü, Kürt’ü, Boşnak’ı, Roman’ı, Pomak’ı, Çerkeş’i, Arnavut’u, Gürcü’sü, Arap’ı, Laz’ı, Türkmen’i, Yörük’ü, Çeçen’i, Azeri’si, tüm kardeşlerimizle (!) ve diğer tüm farklı inanca sahip vatandaşlarımızla (!), herkesi kucaklıyoruz…’cümleleri kurulur…

Türk’ü, Kürt’ü, Boşnak’ı, Roman’ı, Pomak’ı, Çerkeş’i, Arnavut’u, Gürcü’sü, Arap’ı, Laz’ı, Türkmen’i, Yörük’ü, Çeçen’i, Azeri’si, Alevi’si yani tüm kardeşler (!) sıralanırken; diğer tüm farklı inanca sahip insanlarımıza gelince sadece vatandaş sıfatlı insanlarımızın ait oldukları milletin adları asla verilmez…

Eminim, çoğunuz buna dikkat bile etmemişsinizdir…

Yukarıda – ortak özellikleri Sünni’liğe mensup – zikredilen milletlerin adları, teker-teker sayılırken, kalan yani arta kalanötekilerin (ve sayıca daha az olduklarına göre telaffuzu çok daha kısa sürecek)  teker-teker hatırlanmasını bir türlü göremez, duyamazsınız…

Buna gerek bile duyulmaz…

Teker-teker zikredilenler kardeşim veya kardeşimiz (!) ama diğer yani farklı dinlere mensup insanlarımız ise sadece vatandaşımız (!) olur…

Bilinçaltından yukarıya adeta haykırır şekilde, İslam dinine mensup insanlarımızın resmen kardeş (!) ama adlarının teker-teker zikredilmesine gerek bile duyulmayan, Ermeni, Rum, Süryani, Levanten insanlarımızın Hıristiyan ve Yahudi insanlarımızın da Musevi olduklarından, sadece kuru birer vatandaş olarak kabul ediliyor…

Gerçi, nasıl bir vatandaş kabul edilmekse, o da ayrı…

Batı ülkelerinde hatta Asya’da göremeyiz… Türkiye’de görürüz,  Eşek, katır ya da deveden bahsedecekken, nedendir bilinmez, sanki edep kurallarına uymayan kelime (ad) kullanmaya mecbur olacakları için, peşinen affedersiniz derler genellikle…

Bir tiyatro hocamız vardı; yoğun, sıkıntılı günler geçirdiğini öğrencilerine anlatabilmek için (…) Çocuklar, yabancı değilsiniz, ……….. (eşinden bahsediyor) ablanız sayılır, haftalar hatta aylardır affedersiniz seks yapamıyoruz demişti; bir gülme krizi tutmuştu beni…

Haftalar, aylardır stres yaşadığını, provaların iyi gitmediğini, yaklaşan Gala’nın tehlikeye düşebileceğini anlatmak için, öğrencilerine, durup dururken, mahremi açması için değil ama sırf seks sözcüğünü kullanmak için, önceden affedersiniz demesi, acayip gelmişti bana…

Şimdi de, işte katır, eşek, deve hatta seks kelimesini kullanırken, peşinen özür dileyip, az sonra işlenecek büyük ayıbın önünü almak için kullanılan affedersiniz ifadesi, Ermeni, Rum veya Yahudi gibi vatandaşların aidiyet adları için kullanılıyor… 

Affedersiniz Rum, affedersiniz Yahudi, affedersiniz Ermeni

Peki, birisi de çıkıp affedersiniz Türk dese ne olacak?

Ne kadar âdil, vatandaşları arasında ne denli fark gözetmeksizin ve hakkaniyetle (bunları bir marifetmiş gibi söylememiz, zaten başka toplumlarda doğal sayılanların, bizde olağanüstü hareketler olduklarını gösteriyor!) davranıldığını ispat etmek istediğimizde bile; bir kısmını kardeş, diğerlerini sadece vatandaş gördüğümüzü söyleyerek, itirafta bulunmuyor muyuz?

Kendimizi kandırmayalım, bilinçaltından üstüne ırkçı, önyargılı, nesnel olmayan, taraf tutan, şoven refleksler sahip olduğumuzun tescilidir bu

Filistinlilerin efsanevi lideri, İslam doğmuş, rahmetli Yaser Arafat, her Noel’de mutlaka kilisede ayine iştirak ederdi… İran İslam Cumhuriyeti’nde, her Paskalya ve Noel’de yine devlet erkânı Ermeni mahallesine gider, herhangi bir Hıristiyan – Ermeni ailenin evinde bir çay, bir kahve içer, cemaat hakkında son gelişmeleri ve sorunları dinler…

Türkiye Cumhuriyeti’nde bir Başbakan ya da bir Cumhurbaşkanı’nın, Yahudilerin Grand Pardon (Büyük Özür), Rom Kipur veya Hamursuzu’nda Sinagog’a gidip, Hıristiyanların Noel veya Paskalyası’nda kiliseye gidip, Alevilerin bir Cem’ine Cem evine gidip iştirak etmeleri görülmüş-duyulmuş şey değil…  Oysa fena mı olur, toplumsal barış bakımından?

Yerel yönetimlerde bu gibi davranışlar artık oturdu; neden mi? E, demokrasinin kuralıdır bu, birebir yerel siyaset yaptınız mı, şartlar size kurallar geliştirir ve kanunlar yaptırır

Hatta 2012’deki yine İsrail-Filistin anlaşmazlığı sonucunda ülkemizde antisemitizm, uykuya yatmış olduğu ininden dışarı fırlamak için fırsat elde etmişti tabii yine…

Sayın Mustafa Farsakoğlu ve ekibinin Adalar Belediyesi’nde, bir şeyler yapmalıydık. Eşi gibi, sıra dışı (eskiden Kaymakam-Vali Yardımcısı ve Öğretim Üyesi) bir Belediye Başkan eşi olan, öğretmen Hatice Farsakoğlu’nun cengâver, ısrarlı girişimleri, Basın Danışman’ımız Ahmet Ravalı’nın da katkılarıyla, formül bulundu: Büyükada Yahudi Cemaati’nin verdiği iftar yemeğini, Sky Türk’ten naklen verdik…   Bugüne kadar hâlâ hatırlanır…

Hemen ama hemen, en ufak bir kıvılcımın – düne kadar kardeş olduğu Yahudi komşusu ile aniden düşman kesilmek için – yeterli olduğu; bazılarının davranışlarından rahatsız olabilmek için ille Yahudi olmak gerekmiyor… Zaten marifet, Yahudi (veya başka bir kimlik sahibi) olmadan da, antisemit (veya başka ırkçı) davranışlardan rahatsız olunabilmekte...

Peki, o beğenmediğimiz hatta önce Esad kardeşim, sonra da diktatör Esed’ın, daha rahmetli babası, Hafız El Esad döneminden beri başta Ermeniler, Hıristiyan ve Yahudilerin nasıl hayatlarından memnun yaşamış ve yaşıyor olduklarını bir araştırın…

Ha, bunu derken, asli mi asli unsurlarından, Kürtlere vatandaşlık statüsü vermeden, onları sığıntı gibi ülkesinde yaşattığını da unutmayalım… Bakın, bunu da söylüyoruz, onu da…

Yazımızın konusu, İslam referansı reddedilmeyen bir ülkede, farklı dine mensup ama katıksız vatandaş olan insanlarına karşı, idarenin nasıl davrandığını göstermek…

Sayın meslektaşımız, Başbakan’ın danışmanlarından, Yalçın Akdoğan’ın (…) İsrail devletine olan tepkilerimiz, asla hangi ülkede yaşarlarsa yaşasınlar Yahudi halkına ve tabii ülkemizdeki vatandaşlarımıza yönelik olmamalı ve değildir mealindeki açıklaması yerinde, doğru ama yetersizdir… Dahası, bunu Sayın Başbakan’ın kendisi yapması daha doğru olur!

Duyulur şekilde, sırf söylemiş olmak (!) için değil ama…

(…) Yahudi, Ermeni, Rum, Süryani, Alevi, eşcinsel kardeşim… diye başlayan beyanatları bekliyoruz… 

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!

"
"