Sayın Başbakan’ımızın, 21 Yy.da dünyada olduğu gibi, ülkemizde de bir yozlaşma olduğu tespiti, bundan dolayı normalde bir Başbakan’ın hiç yapmaması gereken işi yaparak ahlâk zabıtalığına soyunmasına - hele mevzubahis, aman Tanrım, tarzıyla - hak verecek durumda değilim, kendi tarzıma, kimliğime ihanet ederim ama tabii ki anlıyorum…
Anlamak asla ve kata hak vermek değildir, defateyn yinelemişizdir…
Başbakan olmuş birisinin ör: ters-yüz olmuş komşularla sıfır sorun dosyasını, ateşi hala inmemiş cari açığını, makası tahminden öte açılmış ihracat-ithalatı ve daha nice dosyayı bırakarak, ülkemizin çocukları bize emanet demesi, göz yaşartıcı bir durum olabilirdi…
Olabilirdi de, olmadı… Nasıl olabilirdi ki?
Eğer kadınlarımızın kürtaj yapma veya yapmama konusunu milletin önünde ve üstelik yansız değil, açıkça fikir ileri sürerek tartışmış bir Başbakan olmasaydı, bu kızlı-erkekli öğrenci evleri meselesi bu kadar tepki almazdı…
İnsanların kafasında, kürtaj gibi bir mahrem konuda, fikrini böyle olmalıdır diyen açıkça ifade eden bir Başbakan görüntüsü çizdikten sonra; üstüne üstlük bir de öğrenci evlerini konuşan bir Başbakan, olsa-olsa karşıtlarına sevinç gözyaşları döktürür, nafile…
Kadınlarımızın doğumda sezaryen yapma / yapmama konusunda, hekimler duruyorken şöyle olmalıdır diye fikir ileri sürmesi de Başbakanımızın - af etsin ama -sabıkasını şişirmişti zaten.
Türkiye – Ermenistan gibi, tarihten gelen sorunlu iki devlet arasındaki soğukluğu, bugüne dek olan teamülleri, dolayısıyla Türkiye karşıtlarını şaşırtarak, Kars’ta inşa edilmiş Türkiye-Ermenistan Dostluk Anıtı’nı ucube diyerek yıktıran bir Başbakan var karşımızda…
Üstelik bugün aynı durum Bülent Arınç’ın başına geldiği gibi, Kültür eski Bakanı Ertuğrul Günay’ın Başbakan onu demek istemedi diye toparlama demeci verdikten sonra; Yo, ben tam da öyle demek istedim diyerek, en parlak bakanını ofsayda çıkartan bir Başbakan…
Bu da unutulmamışken…
Ülkemizin çocukları bize emanettir diye aynı Başbakan demeç verirse, ne kadar inandırıcı olabilir? Kendisi olsaydı, böyle bir Başbakan’ın bu sözlerine nasıl itimat edebilirdi?
Söz Emanet’ten açılmışken…
Kız çocuklarına, zorla, cebren ve hileyle evlenene kadar baskı uygulayan ve ilk başta Ah ne güzel bak, anasına babasına ne denli kuzu gibi itaat ediyor, sağa ve sola bakmıyor intibaı uyandıran kızlarımızın Türkiye coğrafyasındaki trajedilerinden haberdar değil miyiz?
Öğretmen ise erkek öğrencileri, memur ise erkek memur arkadaşlarıyla, evde kapanmış ise sokaktan geçen postacı veya sucuyla ve daha uzatmayalım - en masumu hayal dünyasında da olsa - nice sancılarını dindirmek için ne zahmetlere girdiklerinden; bazen artık dayanamayıp şeytana uyup tatbikata geçirdiklerinde ne facialar yaşandığından haberimiz yok mu acaba?
Bunları konuşmamakla, sorunlar ortadan yok olmuyor ama…
Hiçbir şey olmazsa, bütün duygularını içine bastıra-bastıra bir sinir küpüne dönüşen o kız çocuklarımızın hırslarını ikide bir patakladıkları çocuklarından aldıklarını da mı bilmiyoruz?
Ebeveynleriyle tartışma, fikir teatisi, karşı cinslerle normal-sağlıklıca hep birlikte okuyup, öğrenmek, eğlenmek keyfini yaşayamamış ama hep baskı gören çocuklarımızın oluşturduğu bir toplumda değil miyiz?
Sayın Başbakan’ım, haklı olarak eleştirdiği askeri vesayet rejimiyle bu ülkeyi yönetmeye kalkanlara karşı, kendisine emanet edilen çocukları, Rakel Dink’in dediği gibi ancak ve ancak bir canavara dönüştürmekten başka bir işe yaramayan kısıtlama ve baskılar ile mi alternatif kadrolarla yeni – demokratik bir yönetici kuşağı yaratacaktır?
Hem, Anadolu’nun en ücra köşesinden ta İstanbul gibi anakentlere, okula gitmeyen çocuk mu kalmadı? Sokakta, tinerci, Çocuk Islah Evi’ndekiler dururken; birer potansiyel canavar olmaya namzetler iken, onlar Başbakan’a emanet edilen çocuklar değil mi acaba?
Bazı çocuk yurtları, yetimhanelerinde fuhşa sürüklenen, batağa girmeleri için handiyse teşvik edilen, dilenciliğe zorlanan, TV’den gördüğümüz gibi bakıcılar tarafından tekme tokat girişilen çocuklar da mı acaba emanet edilen çocuk kategorisinden?
Yoksa yoksa ah Hayır, inanmak bile istemem ama acaba Sayın Başbakanımız için emanet edilen - edilmeyen diye iki kategorisi mi var ülkemizin çocukları arasında?
Bu ülke gerçi evet İttihatçı kadrolarca, Krikor Zohrab gibi bir hukuk insanını, Millet Meclisi’nde Osmanlı Kadın ve Çocuk Hakları konusunda ilk kanun tekliflerini öneren ve tartışma yaratan bir milletvekilini, tehcir yollarında maşalarından birinin eliyle kafasına – kafasına, taşla vura-vura öldüren bir ülke değil midir?
Rahmetli Melih Kibar ve Çiğdem Talu’nun şarkısını hatırlıyorum…
Küçücük elleriyle nice işler başaran,
Akşamları sokaklarda dolaşan,
Düşleriyle nice hayaller kuran,
Çocuklarımız için…
Evet, Sayın Başbakan’ın, ne kadar duygulu bir insan olabileceğini müşahede edebilmişizdir. Bu insan, eğer ülkemin çocuklarına, canını dişine katmış çalışan, Aile ve Çocuk Bakanı eliyle kalıcı ve köklü bir çözüm getirebilirse, işte o zaman kızlı-erkekli öğrenci evleri muhabbeti, ha tabii üslubun değişmesi şartıyla, daha bir dinlenebilir olur…
Aksi takdirde, Sayın Başbakan’a İslam’ın Emanete hıyanet edilmez diye özetlenen güzel bir geleneğini hatırlatırız; zira ülke çocuklarına reva görülen bu baskılarla, olsa-olsa hıyanet edilmiş olur o emanet çocuklarına…
[email protected]