18 Mayıs 2013

Ülke Çapında Âkil Psikolog- Psikiyatrlara İhtiyaç Var!

Cumhuriyet hatta Osmanlı döneminden bugüne en ama en can alıcı ve böyle olmasına rağmen – diğerleri gibi...

Cumhuriyet hatta Osmanlı döneminden bugüne en ama en can alıcı ve böyle olmasına rağmen – diğerleri gibi – sürekli ertelenmiş, dolayısıyla ülke, toplum, devletin geleceğini rehin almış, Kürt Sorunu’nun çözüme ulaşımının kitlelerce sindirilebilirliğini sağlamak için yaratılan Âkil İnsanlar formülü, aslında bir model olmalıdır…

Diğer birçok sorunlar için, benzeri bir yöntem kullanılabilir…

Sakın, hemen Ne yani, işi gücü bırakıp, her konuda Akil İnsanlar yaratıp memlekete tur mu attıracağız, bunun sonu yok gibi tepkiler verilmesin…

Herhalde ki, eften püften veya Hükümet’in önüne gelen her dosya için demiyoruz; gelecek nesillerin muasır medeniyetleri yakalayabilip yakalayamama gibi ikilemde kalacakları, moda (sevmiyorum aslında) deyimle sıkıntı yaratacak konularda, neden olmasın Akil İnsanlar?

Okuma Yazma Seferberliği de, bir tür Akil İnsanların oluşturdukları gruplarla ülke sathında okuma yazma öğretme girişimiydi…

Verem ve Kanser Taraması da keza…

Ülke sathında Diş Sağlığı Taraması da, son tahlilde bu kategoriye dâhil edebiliriz...

Dolayısıyla, taşrada merkezden ırak, biraz unutulmuş halet-i ruh iye’de olan insanlarımızın bir tür hatırlanma, yeknesak günlerine canlılık kazandırma vesilesi, ülke sorunları çözümüne katılma ve en önemlisi insan yerine konulmuş olma hissi verir bu tür toplantılar…

Bir Akil Psikolog-Psikiyatrlar Grubuna ihtiyaç var!

Her yılbaşında Taksim’de acaba bu yıl kime, kimlere nasıl taciz edecekler(?) diye beklenti içindeyiz. Her futbol maçında acaba kaç kişi ellerinde döner bıçağı, balta, testere ve torna vida ile yakalanacak diye merak ediyoruz. Her vatani görevini yapacak asker adayını yolcu ederken acaba bu tertipte kaç genç asker eğitim zayiatı verecek sorusunu soruyoruz.  Kaç asker (sözde) kazara vurulacak veya şoför / hekim kocalarını sabah uğurlarlarken eşleri, acaba kocamı bugün bıçaklayacaklar mı(?) korkusuyla endişe duymuyorlar mı?

Devam ediyoruz…

Çocuğunu her yılbaşı partisine, her öğrenci toplantısına, her mezuniyet törenine, her pikniğe, her okul gezisine hatta sadece her gün okula yollayan veliler acaba çocuğumun başına ne gelecek, öğretmenine de acaba birisi dayak atacak mı sorusunu sormuyor mu?  

Yine her anne baba, elini isteyen damat adaylarına kızlarını teslim ederken, acaba kızımıza sokakta, evde, yarın-öbür gün bıçaklar ölesiye (veya değil) döver, sadist davranışlarda bulunur, tekme tokat hakaretler yağdırır mı bu adam diye endişe duymuyor mu?

Listeyi uzatabiliriz…

Nihayetinde tıpkı Burak Yıldırım yani maça gitmiş, karşı takımı tutan taraftarca bıçaklanıp öldürülen genç gibi, anne babalar çocuklarının her maça gittiklerinde acaba sağ dönebilecek mi  diye soru sormuyorlar mı?

Şu yazıyı okurken, hemen-derhal, işi gücü bırakın!

İstirham ediyorum, 60 saniye lütfen, her şeyi bırakın…. Olmadı, bakın görüyorum, dediğimi yapın lütfen! Bırakın sırıtmayı, çok ciddiyim, yahu bu kadar mı zor, hiç mi hatırımız yok?...

Sadece 60 saniye dedim…

Gözlerinizi kapayın ve düşünmeye çalışın 60 saniye…

Nasıl şiddet soluyan, şiddetle beslenen bir toplumda yaşadığımızın farkına vardınız mı?

Ne ev kirası, ne elektrik faturası, ne çocuğun karnedeki kırığı, ne karınız ya da kocanızla geçen gece yaşadığız aksilik veya tatsızlık yahu! Ne önemi var?

Kafayı yemiş diyorlar şimdilerde, evet bu halde olduğumuzun farkında mıyız, yoksa bunu da mı ille bir yabancı uzman söylemeli, biz de Vay utanmıyor musun bizi aşağılamaya diye tepki verelim ama sonradan yavaş-yavaş Yahu adam vallahi de haklı mı diyeceğiz?

Farkında değil miyiz ki, bu durum salt bir futbol veya taraftar sorunu filan asla değildir.

Futbol, spor müsabakası, maç filan bahane…

En güzel, renkli kelebek yakalama yarışması bile yapılsa, milletin mutlaka bir şeyi bahane ederek birbirini bıçaklamak ve öldürmek için fırsat arayacaklarından emin değil miyiz?

Bu vahim bir durumdur!

Toplumun genetiğinde sanki yerleşmiş bir şiddet geni var…

Kötü huylu bir şiddet uru var…

Mesele bu geni bulmakta…

Toplumsal bir operasyon gerekiyor…

İnanın, bu her şeyden önemlidir…

Aksi takdirde, bu bir gün maçta karşımıza çıkar, başka bir gün çocuğumuzun okulunda, daha başka bir gün askerlikte, daha da diğer bir günde aile içinde ve daha yaşamın her alanında…

Türkiye toplumu olarak, Akil Psikolog-Psikiyatr Grubu’nu arıyor ya da aramalıdır!

 

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!

"
"