Erivan’dan özel bildiriyor…
Önce Türkiye’deki son derece elim sonuçlarıyla, tarihe talihsiz bir kayıt düşen, kurgulu darbe girişimi; sonra da matah bir şeymiş gibi, sanki bundan imrenip, çok daha da amatör bir girişimle, komşu Ermenistan’daki isyan denemesi, ağızlarda ne tat bıraktı ne de tuz…
Batı tarzında tiyatronun Türkiye’de kurucusu olan Tovmas Fasulyacıyan’ın dediği gibi, elde kaldı sadece iki kalas…
Zira bilindiği üzere tiyatoro nedir ki, iki kalas bir heves demişti üstat…
1923’te kurulan TC’nin, birçok anlamda, cenazesinin kaldırılacağının habercisi, sanki 20 Mayıs 2016’daki bazı milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasında, özellikle – maalesef – CHP’nin bazı (evet bazı) milletvekillerinin destek vermesiydi…
CHP, o gün, bırakın beynelmilelci-çoklu kültür anlayışını savunan demokratların; öz be öz, kendi (canhıraş şeklinde) savunduğu birçok cumhuriyet ilkesine artık sadık kalmadığını ilan etmişti…
15 Temmuz 2016’da bazılarınca sala’sı okundu, hata-sevap-artı-eksi-eğri ve doğrularıyla bu cumhuriyetin. Bazılarınca (ör: İngiltere’nin Orta doğu uzmanı muhabir, Robert Fisk gibiler) ise, çok yakın gelecekte muhtemelen vuku bulacak büyük depremin, artçıydı,15 Temmuz…
Ne 27 Mayıs 1960, ne 12 Mart 1971, ne 12 Eylül 1980, ne de (mütedeyyinlere karşı yapılan) 28 Şubat 1977’deki darbe ve post modern girişimlerinde; kazananların kaybedenlere karşı 15 Temmuz’da olduğu gibi, muameleleri asla görmedik…
Anlatmak istediğimiz Türkiye’de (şimdilik) 120, Ermenistan’da ise 2 kişinin ölümüyle sonuçlanan, bu kurgulu ama başarısız darbe ve isyan girişimleri; Altın Kayısı festivalinde, kuruyan ruhları serinleten güzel filmlerin yanında; ağzımızın tadını cidden kaçırdı…
İnadına barış, inadına diyaloga engel değil, tersine!
Gerek Türkiye, gerekse Ermenistan’ta vuku bulan bu tatsız gelişmeler, 13'üncü Uluslar arası Erivan Altın Kayısı Festivali vesilesiyle yaptığımız yazılarımızı aksattı… Okuyucularımızın dikkatlerinin, haliyle, daha başka yönlere yoğunlaşacağını bildiğimizden, biraz ara verdik…
Ancak, sadece hayat devam ediyor manasında değil; Japonya’da savaşta gökten bombaların yağdığı zaman, inat ve sebatla halkına sokak tiyatrosu sunan sanatçıları hatırlayarak ve tam da zamanı diyerek, bu festivalde seyrettiğim son derece yüksek insani değerleri hatırlatan, ilginç, çok ilginç, mükemmel ve kayıt düşecek filmleri sizlerle paylaşacağım…
Anna Arevşadyan (Rusya)’ın Pari luys (Günaydın), İstanbul’daki Dokümentarist’te tanıdığımız, Arno Kayacanyan (Fransa)’ın Karkarod campaner (Taşlı yollar), Nare Mgrdiçyan(ABD)’ın Dan miyus goğmı (Ev’in diğer yanı) ve Harutyun Khaçadıryan (Ermenistan)’ın Sovoragan mi mart (Sıradan biri) filmlerine büyüteçle bakmaya çalışacağız ilerde… Kısaca söyleyelim, Türkiye halkının mutlaka görmesi gereken filmler bunlar…
13'üncü Erivan Altın Kayısı Film Festivali sonuçları:
Ermeni Panoraması (dünya’da Ermeni kimliğiyle yakında /uzaktan ilgisi olan sinemacılar) kategorisinde oyunlu kurgusu olan filmlerde ödülü, Ermenistan’dan Anna Arevşadyan’ın Pari luys (Günaydın) filmi aldı… Anna’yı şahsen tebrik ettim, onda çok iş var bence…
Ermeni Panoraması kategorisinde, bu kez, kısa metraj filmlerde ödülü, Fransa’dan Viken Armenyan’ın Indzaryüdzi lrutyunı (Leopar’ın sessizliği) filmi aldı…
Ermeni Panoraması kategorisinde belgesellerde ise, Fransa’dan Arno Kayacanyan’ın Karkarod campaner (Taşlı yollar) filmi aldı ödülü… İstanbul’da keşfetmiştik onu…
Oyunlu kurgulu (fiction) kategorisinde FIPRESCI ödülünü ise Hırvatistan’dan Branko Shmidt’ın Bali anunnerı (Vişne’nin isimleri) filmi ödülü aldı…
Oyunlu kurgulu kategorisinde Dini ölçütlerle değerlendirme jürisinde Gümüş Kayısı ödülü,
İran’dan Sait Hadi Muhağeğ’in Anmahı (Ölümsüz kişi) filmine layık görüldü.
Genel belgesel filmler (yarışma) kategorisinde, Altın Kayısı’yı Rusya’dan Yevgeni Krikoryev’in Tsakh api hantiman (Sol kıyının karşısında) filmi kapmış oldu…
Genel belgesel filmler (yarışma) kategorisinde, Gümüş Kayısı ödülü ise, İsveç / Finlandiya semalarından, Yeji Slatgovsgi’nin Don Juan filmine layık görüldü…
Bu arada, Türkiye’den Marmara Üniversitesi öğretim görevlilerinden, yılların belgeselci senaryo-reji hocası, yönetmen Enis Rıza Sakızlı ve yine Yeditepe Üniversitesi öğretim görevlilerinden, yılların foto editörü, ARTE TV kanalında yayınlanmış filmleriyle tanınmış, araştırmacı-sinemacı Mesut Yaşar Tufan’a, Ermenistan’ın birçok sinemacısı tarafından, sıcak selamları var alacak, üstümüzde kalmasın, buradan aktarıyoruz…
Bu arkadaşlar ve Bülent Müftüoğlu, Bager Oğuz Oktay, bu satırların yazarının, tam bir Don Kişot edasıyla, benzinleri, nefesleri, rüzgârlarının tükenip, son demlerine gelmiş olmasına bakmadan, Uluslar arası Van Film Festivali’nin yönetimini tazeleyerek, yeni bir ses ve yeni bir nefesle, bu festivali gerçekleştirmeye çalıştıklarını hatırlatalım…
Su kaçırması bizden ve yahu çocuklar ne yapar, ne edersiniz, size nasıl yardımcı olabiliriz, demesi de arif olup da anlayacak olanlardan inşallah…
Eskiden oyuncu olarak stajımı yaptığım Henrik Malyan Sinema Oyuncuları Tiyatrosu’nun da bulunduğu Dom Gino yani Sinema Evi’ne gitmek üzere izin istiyorum sizden…
Bu satırları okurken, tam on beş yıl sonra sahne arkadaşlarıma bir sürpriz yapmış olacağım…
İntibalar ve görüntüler daha sonra…
Ermenistan’dan Türkiye’ye kayısı tadında selamlarla…