23 Şubat 2013

Sayın Arınç, mütedeyyin ve Kürtlerin kaderi aynı!

Çocukluğumda tuttuğum takım kazanınca, karşı takımın oyuncusu için ama o da bayağı iyi oynadı derdim

Çocukluğumda tuttuğum takım kazanınca, karşı takımın oyuncusu için ama o da bayağı iyi oynadı derdim…

Takımım kaybedince de ama bizim şu oyuncu da ayıp etti, aynı şeyi bizimkiler yapsaydı isyan ederdik derdim…

Arkadaşlarımın şaşkın bakışları altında bunları yaparken… Bana acayip gözüyle baktıklarının farkında ama insanları şaşırtmış olmanın kendime has keyfimi yaşardım muzipçe…

Bindiğim dolmuş veya otobüsün şoförü hata yapıp da başka bir taşıtın şoförüne küfrü basınca Hop, hop olmadı usta, hata sendeydi filan deyip, bindiğim arabadan apar-topar az kovulmamışım hani…

Kısacası, eloğlu bindiği arabanın türküsünü, ben ise öteki arabanın türküsünü söylerdim…

Neyse bu kadar, neme nem bir cins adam olduğumun tarifi yeter, dönelim konumuza…

AK Parti’sinin siyasal cenahından olmamama rağmen, çevremin garip bakışlarına mazhar kalarak, çocukluğumdaki o aynı refleksle, sıkça takdir ettiğim ve doğru bulduğum ifadelerini teslim ettiğim Sayın Arınç ile son sarf ettiği bazı sözlerinden dolayı hemfikir olmadığımı arz etmek istiyorum…

Sayın Arınç, Sinop ve Samsun'daki linç girişimlerinin ardından, BDP'ye yönelik yaşanan olaylar, etnik kimliğe dayalı siyasetin faydalı olmadığını göstermiştir demiş ki, bence biraz garip olmuş…

Arınç Bugüne dek yaptığınız etnik kimlik siyaseti faydalı olmamıştır. Türkiye'nin belli bölgesindeki insanına yönelik siyasetiniz doğru olmamış; tahrik edici tavrınız, çevrenizdekileri şiddet ve silaha yöneltmiştir. Salt Karadeniz değil, başka yerlerde de aynı tepkiyi görebilirsiniz filan demiş.

En iyisi yarın Dediğim yanlış anlaşılmış, maksadımı aşan bir ifade sarf etmişim desin, olsun bitsin 

Bu aşama, bu durum, bu şartlar üstelik gelinmiş olan bu noktada söylenecek sözler değildi bu sözler…

Neden mi?

Her siyasi parti, diğerinden farklı olacaktır; yoksa ne tür bir rejimin partileri olur, takdir edersiniz...

Beher siyasi parti, diğerlerinden farklılıklarıyla kendi özgünlüğünü yani kimliğini sergileyecektir…

Farklılık orijinalliktir, orijinallik ise bir kişinin, bir toplumun veya bu örnekte olduğu gibi siyasi bir partinin özelliği yani kimliğidir… Kimlik ise büyük bütünde oluşan genel zenginliğin bir parçasıdır…

Dolayısıyla, üstelik başkalarının yüzünden karşılaşılan en ufak bir sıkıntıda, birisi veya birileri kalkıp Sayın Arınç’a veya genelde AK Partisine ‘(…) Bugüne dek dini, mütedeyyinliği referans alan, İslami kimliğe dayalı siyasetiniz size faydalı olmamış. Belli zihniyetteki, laik diye tarif edilen insanlara karşı siyasetiniz doğru olmamış. Yaptığınız tahrik edici siyaset, çevrenizdeki insanları size karşı bilemiş, siyasetiniz doğru olmamış. Buna tepki olarak sadece laiklerden değil, artık bizatihi kendi mütedeyyin çevrelerinizden de aynı tepkiyi görürsünüz!’ dese, inanın yine hemfikir olmadığımı söylerdim…

Daha önceki yazımda da söylemiştim…

Jivkov döneminde, Bulgaristan’daki Müslüman Türk kardeşlerimize yapılan haksızlıkları, demokrat Hıristiyanlar dâhil, birçok insan tereddüt etmeksizin eleştirmiş hatta mahkûm etmişlerdir…

Peki, 1989 sonrası perçinlenmeye başlamış, Hak-Özgürlükler Partisi’nin başarısı hatta Hükümet’e koalisyon ortağı olacak kadar ülkede söz sahibi olması AK Partisi’nce gururla karşılanmamış mı?

E, Hak ve Özgürlükler Partisi, Bulgaristan’da Türk kimliği ile değil de, Bulgar kimliği ile mi siyaset yaptı ve bu başarısına ulaştı?

Şimdi, Bulgaristan’da Türk’e gelince can, sıra Türkiye’de Kürt’e gelince patlıcan mı diyeceğiz?

Peki, AK Parti bugünkü başarısına, çok mu laikçi bir siyaset yaparak ulaştı? Diğer siyasi partilerden hiç farkı yani orijinalliği olmayan, başkaları gibi sabahtan akşama - uyar veya uymaz yerlerde – M. K. Atatürk’ü ağzına pelesenk ederek veya tıpatıp onlar gibi bir siyaset yaparak mı bugünlere geldi?

Tabii ki değil…

AK Partisi de, kendince farklı yani orijinal bir çizgi izledi ve o da diyelim mütedeyyin kesime göz kırparak kendi siyasi kimliğini oluşturdu… Tıpkı BDP’nin de, kendince farklı yani orijinal bir çizgi izleyip, Kürt insanlarının sorunlarına hassas davranarak kendi siyasi kimliğini oluşturması gibi…

O halde aynı vecizeyi kullanalım, AKP olunca can ama sıra BDP’ye gelince patlıcan mı?

Bu ülkede, AK Partisi’nin haklı olarak eleştirdiği asimilasyon makinesinden Azeri Çeçen, Laz, Sırp, Pomak, Gagavuz, Boşnak, Arnavut, Makedon, Çingene, Gürcü, Çerkez, Arap, Hemşinli ve daha nice orijinal kimlikleri olan güzelim kültür, geçmiş ve kıyma bir kimlik uydurulmuş kendilerine...

Asimilasyon makinesinden onca geçirilmeye çalışılmasına rağmen, inatla kıyma olamamış halk Kürtler ise zümre de mütedeyyinlerdir.

AKP, nevi şahsına münhasır bir laiklik anlayışına asimile edilmeye çalışılmasına rağmen, kendi mütedeyyinliklerini sapasağlam koruyabilme başarısını gösteren insanları temsil ediyor.

BDP de, yine nevi şahsına münhasır bir Türklük kimliğine asimile edilmeye çalışılmasına rağmen, kendi ulusal kimliklerini sapasağlam koruyabilme başarısını gösteren bir halkı temsil ediyor.

Burada dikkatinizi çekmek istediğim önemli bir nokta var…

Hem AKP hem BDP, asimile edilmek için kendilerine yönelik tüm çabalara karşı, kimliklerini ne pahasına, hangi yolu izleyerek, nasıl bir tarz sayesinde koruyabilmiş olmaları hususuna girmiyor, ne bir övgü, ne de bir görüş bildiriyorum bu konuda…

Yapmaya çalıştığım sadece sosyolojik bir tespit

Sayın Arınç, bu bağlamda Türkiye’de 1923 Cumhuriyet projesinde çözümü tamamlanmamış iki ayrı grubun bunca zaman aynı kaderi paylaştıklarını, şimdi de 2013’te de kaderin - garip veya değil- bir cilvesiyle çözüm sürecini ve mutluluğunu da, aynı grupların birlikte yaşayacaklarını unutmamalı.

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!

"
"