23 Mart 2013

O zihniyetin sonucu: Mağduru, suçlu yapmak!

PKK’nin elinde bulunan, sivil-asker insanların haline baktınız mı?

PKK’nin elinde bulunan, sivil-asker insanların haline baktınız mı?

Pantolon, mont ve gömlekleri bir, belli ki alelacele ‘aman bizim giydiklerimizden olmasın da, sonra lakırdı olmasın!’ minvalinde bir endişeyle, şehre inilmiş ve aynı pantolon, aynı gömlek ve aynı mont olduğu için de yine ‘üniforma’ gibi olmuş, giysiler satın alınmış…

Gerillalardan birisi, doğal bir refleksle, elini uzatıyor ama salıverilecek kişi almak istemiyor; maalesef haklı zira medya ve yazılı basın bunu hemen görüyor Katilin selamını almadı!

Vay be ne gazetecilik ama cin gibi vallahi, canım muhabirlerimizin gözünden kaçmıyor…

İçişleri Bakanı Sayın Güler demeç veriyor: (…) Serbest bırakılanlar, eski iş ve görevlerine iade edilecekler; hiçbir zorluk çekmeyecekler Helal olsun; efendim lütfetmişsiniz!…

Yok, bir de zulmedecektiniz, zulmedecektik, zaten uzun bir zaman en azından özgürlükleri kısıtlı olduğu için zulüm şerbetini tatmış insanlara, bir de ‘sanki suç onlardaymış’ gibi…

Cezaevine girmiş ikinci bir insana işkence yapmak gibi…

Tecavüze uğramış bir insanı, toplumdan tecrit etmek, ona suçluymuş gibi davranmak gibi…

Bundan önce, tutsak kalmışlar, insani bir refleksle salıveriliyor olmanın sevinci ve birbirlerini anlamak (anlamak ‘anlamaktır’ hak vermek değildir!) amacıyla, sohbet etmiş olmanın verdiği rahatlığıyla Haydi Allahaısmarladık deyip vedalaşmaları, onların… Açıkça denmese de hain ilan olunmasına sebep oldu neredeyse…

Türkiye Basını’nda kalıp deyişler vardır, gına getiren, kalite özürlülüğü ihtiva eden…

Bunlardan biri de ‘gözlerden kaçmadı’ ibaresidir…

Teröristlerden kurtarılan rehinelerin, canilerle olan samimiyeti gözden kaçmadı’ gibi…

 

***

 

Hiç ama hiç unutmam, Sabah gazetesiydi, Abdullah Öcalan tutuklandığında hem gazete hem ATV kanalı bebek katilinin ellerinin manikürlü olduğu dikkatlerden kaçmadı söylemi, müthiş güldürmüştü aslında ağlanacak halimize…

Bir özneyi, kitlelerin önünde olumsuz göstermek -  bir gazetecinin, bir muhabirin asla böyle bir misyonu olamaz -  bundan daha aciz bir davranış olabilir miydi?

Ne oldu rahatsız mı oldun muhabir hanım ya da muhabir bey?

Ne oldu, istediğin olmadı değil mi?

Halbuki ne iyi olurdu Öcalan’ın tırnakları kirli, filan görüntüsü olsaydı ama olmadı işte…

Olmayınca aslında eli kanlı terörist başının elleri, tırnakları ne kadar bakımlı; o bakım için para (!) harcadığı, elleriyle n e canilikler işledi!’ gibi, ucuz alt mesajlar verin!..

PKK’nın elinden serbest kalan insanlar da öyle…

Utanmazsak, bir ufak gülücük, bir ufak fiziki temas, bir ufak samimi ve içten göz bakışı yapsalar, kendilerini hain ilan edeceğiz…

Yurt dışında TC Konsolosluğu’nda çalışan bir hatta çoğu memurdan da bilirim…

ASALA orayı basmış, içeri girer girmez kırık (nineleri ve dedelerinden öğrenmiş oldukları, dolayısıyla kırık ama temiz) Türkçeleriyle ‘(…) Kimseyi öldürme niyetimiz yok, şu, şu ve bu (konumuz olmadığı için es geçiyorum) meseleye dikkat çekmek istiyoruz; herkes yan odaya geçsin, Basın Açıklamasıyla sesimizi duyurduktan sonra ayrılacağız demişlerdi.

Bir süre sonra, operasyon bitmiş, kimse ölmemiş, dışarı çıkıp teslim olmuşlardı…

Konsolos çalışanlarından biri hatta hepsi, polise verdikleri demeçte, tabii ki bu olaydan duydukları memnuniyetsizliği, olayın kınadıklarını, saatlerce mahsur kaldıklarını, önceleri haliyle korktuklarını ama dakikalar geçtikten sonra teröristlerin en ufak bir kaba kuvvete başvurmadıklarını, ihtiyaçlarını karşılamak veya başka durumlarda son derece nazik ve anlayışlı davrandıklarından vs bahsetmişlerdi…

Eyvah, siz misiniz bunu diyen? Başı fena değildi ama ifadenin sonu iyi değildi!

Ne oldu biliyor musunuz?

Aylarca, o memurlara bürokraside kuşku ile bakıldı, soruşturma üzerinde soruşturma açıldı…

Hâlbuki o teröristlerin yapmadıkları kabalıkları ‘yaptı’ deselerdi, ne iyi olurdu aslında…

İşte tüm bunlar, aczi gösterir, kendine güven duymamayı, zaafı gösterir…

Bir teröristin teröristliği, rehinelere iyi davrandı diye azalır mı, iptal mı olur? Hayır, o zaman daha da, biraz daha, yetmeyen bir iştah ile daha da onu kötü gösterme çabası sadece ve sadece insanın kendi pozisyonunu zayıflatır…

Türkiye, toplumuyla, devletiyle, insanlarıyla ama kör ama topal, ama jetonu hayli geç düşerek ama değil ama çağdaş ve demokrat toplumların arkasından dili dışarıya düşmüş halde onlara yetişmeye çalışarak ama şöyle ama böyle olgunlaşmaya çalışıyor…

Bundan muhabirlerin de, gazetecilerin de, herkesin payını alması lazım…

PKK’dan serbest kalanlara da, namusları kirletilmek istenenlere de haksızlık etmeyelim….

Stalin döneminde, tutsak düşmüş askerler SSCB’ye geri dönmek istemezlerdi. Neden mi? Stalin ve yönetimi, onları potansiyel hain ve eşpiyon yani casus ilan ederdi de ondan…

Sonuç: karşı tarafın casusu olmayı akıllarının ucundan bile geçirmeyen ama taptıkları SSCB yönetiminin suçları ve bilhassa kendilerine karşı yaptıkları haksızlıklar karşısında, evet bazıları (dikkat: bazıları sadece) çareyi casusluk yapmada bulurlardı nihayette ama…

Yani Stalin SSCB’si, kendine karşı çalışacak casusları bizzat yaratırdı, Ermeni Sorunu’nun tartışma ortamı zamanında, bugünkü hali bile yaratılabilmiş olsaydı, hepten inkâr siyaseti güdülmüş olmasaydı TC tarafından; ASALA’nın doğmasına bizzat zemin hazırlamış olduğu gibi… Yine Kürt Sorunu’nda, beğenmediğimiz haliyle bile, zamanında toplumda eğer bugün kadar anlayışlı-duyarlı ortam yaratılmış olsaydı, inanın PKK’nın doğ(a)mayacağı gibi…

Mağduru suçlu yapmak, öyle geçiştirilecek bir haksızlık hatta yenilir yutulur bir suç değil!

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!

"
"