15 Mayıs 2016

Eurovision birincisi Ukraynalı sanatçı Kırım Türkü mü, Ermeni mi, Ukraynalı mı?

Türkiye adına yarışan mağlup olunca, bu kez Türklük unutulurdu…

Türkiye’de bazı basın-yayın-medya organı Kırım Türkü kazandı diyor…

Ermeni Diyasporası’nın bazı basın-yayın-medya organı da Ermeni sanatçı kazandı diyor…

Ermenistan’da ise Ermeni kökleri olan, babası Tatar, Ukraynalı kazandı diyor…

Bence, Amerikan mahkeme salonlarından öğrendiğimiz gerçeği, sadece gerçeği, tam gerçeği, eksiksiz gerçeği yansıtan, en doğru tarz Ermenistan’ınki…

Kalanlara gelince…

Gülüyorum, gülüyoruz tabii…

Şimdi, ortada bir başarı var ya…

Bundan pay almak isteyen isteyene…

Ama bu ‘insani’ bir durum, bir tepki maalesef…

‘İnsani’ dediğimizde akı da var… Karası da…

Çocukluk-ergenlik (60’lı-70’lerin sonu) yıllarımı hatırladım…

Uluslar arası müsabakalarda, basın-yayın-medyada, sonucu veren haberler eğlenceliydi!..

SSCB milli takımında aslen Ermeni sporcular da olurdu bilirsiniz…

Güreş’te Türkiye kazanınca Türk güreşçi Ermeni’yi minderlerden sildi süpürdü derlerdi…

Ama Ermeni güreşçi yenince (Türk güreşçinin adıyla) Sovyet güreşçi karşısında kaybetti

Galip olunduğunda, sadece güreşçinin adıyla değil; hemen Türk güreşçi diye anılırdı…

Yenilen tarafın ise, SSCB adına yarıştığı unutulur; onun Ermeniliği hatırlanırdı…

Ama Türkiye adına yarışan mağlup olunca, bu kez Türklük unutulurdu…

Güreşçinin adı verilir, yenenin Ermeniliği unutulur; o Sovyet güreşçisi olurdu birden…

Yani kazanıldığı zaman onur payesi kolektif kimlikte olurdu…

Kaybedince ise, kusur nedense bireyde olurdu…

Birey sadece kaybedince ön plana çıkardı…

Ama kazanıp da iş onur paylaşmaya gelince, birey unutulur, kolektif kimlik öne çıkardı…

Aynı reflekslerle, karşıdakinin asıl (hele-hele Ermeni) kimliği, ancak ve ancak kaybedince bireysel olarak hatırlanır, kazanınca ise sadece kolektif kimliği hatırlanırdı…

Dedim ya, eğlenceliydi spor müsabakaları haberleri…

Bu Türkiye’ye özgü bir şey de değildi, burada rahatlayalım…

Ama dünyada tüm toplumlar böyle yapardı da değil; rahatlığımız abartıya kaçmasın…

Böyle davrananlar da vardı, davranmayanlar da…

Günümüze gelirsek…

Dünyada kırk-elli yıl önce böyle davrananların çoğu, artık böyle davranmıyorlar; ama çok az da olsa bazıları, sebat-inat-ısrar ve başarıyla hâlâ devam ediyorlar…

Bu da bizi rahatlatamaz

Zira bu, eloğlunun çoktan terk etmiş olduğu kafayı biz hâlâ sürdürüyoruz demektir…  

Şimdi gelelim, Eurovision Şarkı Yarışması’na…

Ermeni anne, Tatar babadan, Ermeni müzik öğretmeni olan Ukraynalı sanatçı, içinde Türkçe nakaratları da olan şarkısıyla Eurovision’da birinci oldu!

Eurovision Şarkı Yarışması'nı, Bundan daha güzel bir şey olabilir mi, fena mı? Eurovision Şarkı Yarışması’nda içinde Yaşlığıma toyalmadım / Men bu yerde yaşalmadım diye Türkiye Türkçesiyle Gençliğime doyamadım / Ben bu yerde yaşayamadım diye nefis bir şekilde Türkçe nakaratları olan bir şarkı birinci oldu, dahası var mı? Adı da Cemile hem de…

Babası Kırım Tatarı, annesi ise üstelik Dağlık Karabağ’dan bir Ermeni olan sanatçı…

Anne tarafı, Gulag (1930’lu yıllar) zamanları, Orta Asya’ya göç edenlerden ve sıkı durun dünya çapında Sovyet Ermeni kompozitörün Aram Khaçaduryan’ın de akrabası…

Müzik öğretmeni de aile dostları, ünlü cazcı, Genadi Asaduryan

Fena mı, bundan daha güzel bir şey olabilir mi?

Ukrayna, Gürcistan ve Ermenistan temsilcileri

 

2016 Eurovision yarışmasında özetle ne oldu?

 

61.cisi gerçekleşen Eurovision Şarkı Yarışması’nda, bu yıl 42 ülke katılmış, bunlardan 16’sı elenmiş, kalan 26’sı finale kalmıştı…

Finale kalan 26 ülke içinde, Ermenistan’ı temsil eden Iveta Muguçyan 7.ci, Azerbaycan’ı temsil eden Elnur Hüseyinov 17.ci, Fransa 6.cı, İsrail 14.cü, İtalya 16.cı İngiltere 24.cü, Almanya ise 26.cı oldular. Türkiye ise yarışmaya katılmadı…

Ermeni Diyasporası ve Ermenistan’ı sevindiren durum, annesi ve müzik eğitimi açısından Ermeni kültürünün deyimi yerindeyse göbeğinden gelen Ukrayna, Gürcistan Ermenistan temsilcileriyle Stockholm’de var olacaklardı, öyle de oldu… Gürcistan orkestrasının yarısı da yine Ermeni müzisyenlerden oluşuyordu ayrıca…

Ukrayna’nın temsilcisi, Suzanna-Cemile Cemaladinova, Gürcistan’ın temsilcisi, Nika Koşarov (Koşaryan) ve Ermenistan’ın temsilcisi de İveta Muguçyan’dı… Gürcistan’ın üç kişilik Lolitaz orkestrasının ikisi de yine Ermeni sanatçılardan oluşuyordu…

Türkiye, en son 2012 yılında, Bakü’de gerçekleşen Eurovision’a Yahudi vatandaşımız Can Bonomo ile aslanlar gibi katılmıştı ancak bundan sonra, bu yıl da dâhil olmak üzere nedense katılmıyordu. Aldığımız duyumlara göre 2017’de yine katılacak…

Suzanna Cemile- Cemalidinova’ya gelin kulak verelim…

(…)Sovyet ordusunu, Anneannem - ailemizin köyü (Kırım) Maloreçenskoye’ye girdiğinde, onları karşılamış, birlikte yiyip içmişler ve beş gün sonra 15 dakika vaktiniz var deyip, dört ayaklı canlılar gibi vagonlara tıkıştırılmış, Orta Asya’ya sürülmüşler. Ninem Nazilyan’ın bana anlattıkları, hayat boyu rahat bırakmadı beni… 10 bin Kırım Tatarı böyle ölmüş. Tam altı ay önce artık bu konuda bir şarkı yazmak istedim…

Önce şarkının adını Ugı yani Ruhlar diye adlandırdım. Nakaratlar da Tatar Türkçesi, kalan sözler Ukrayna dilindeydi. Sonra nakaratları bıraktım ve şarkıyı İngilizce 1944 diye yazdım.

(…) Ermenistan’ın temsilcisi İveta, geleceği olan bir sanatçı olduğunu görüyorum…

(…) Anne tarafım Dağlık Karabağ’dan. Ebeveynleri Orta Asya’ya gitmek zorunda kalmış. Anne tarafımdan dedem Kırgızistan’da ipekböcekleri ile uğraşmış. Ninemin annesi, sevgili kompozitörüm Aram Khaçaduryan’ın akrabası. Beni yetiştiren, sevgili hocam, tanınmış caz ustası Genadi Asaduryan olmuştur. Ermeni toplantı-konserlerinde sahneye çıkardım. Civan Gasparyan ile tanışmam, bir armağan olmuştur, tıpkı Fransa’nın Ermeni asıllı kompozitör Michel Legarnd ile olduğu gibi… 1944 şarkısında ise, dostum, Armen Gosdanyan çalıyor…

İşte böyle dostlar, başarılarda, ortak kıvanç yönleri bulup, ortak heyecanlarla bunu hissedip kutlamak, sanırım en sağlıklısı ve de insan denen şu garip mahlûka en yaraşanı

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!

"
"