03 Temmuz 2016

Ermeni Soykırımı’nı (da) itibarsızlaştırmak suç oldu!

Fransa Ermeni Toplumu’nun sivil toplum örgütlerinin, bunun takipçisi olacaklarından da eminim…

Fransa’da, insanlığa karşı, Ermeni Soykırımı veya savaş gibi işlenmiş suçları reddetmek veya (ör: önüne ‘sözde’ vb sıfatları veya tırnak içinde kullanarak) her tür itibarsızlaştırma fiilleri, artık bir yıl hapis ve 45 bin €’e kadar para cezalarına çarpılabilecekler…  

Cumhurbaşkanı François Hollande’ın 2012’nin seçim kampanyasında verdiği sözün gereği olan bu yasa; 01 Temmuz 2016 tarihinde, Cuma akşamı, hazır bulunan (mesai arkadaşlarını temsilen) 21 milletvekilinin tümü tarafından oylanarak, kabul edildi.

Fransa’da bundan böyle, her tür insanlığa karşı, savaş ve kölelik gibi işlenmiş suçları, ret etmek ve itibarsızlaştırma filleri, ceza gerektiren suç teşkil edecek.

Bugüne dek, sadece Yahudi Soykırımı yani Shoah’ın reddedilmesi durumunda oluşan suç; bu Eşitlik ve Vatandaşlık adlı yasayla Ermeni Soykırımı hususunda da geçerli olacak…   

2011 tarihinde, Anayasa Mahkemesi tarafından sansüre uğratılmıştı…

Bu değişiklikle, en geniş kapsamıyla, tarihteki tüm suçların, tanınmamaları, sıfat kazanması ileri bir tarihte yapılmış olsa bile, işlenmiş olduğunun reddi ve itibarsızlaştırılması, tabii şiddet kullanarak ve nefret hissederek yapıldığı sabit görüldüğü takdirde, cezalandırılacak.

Fransa Parlamentosu önünde, farklı siyasi görüşe sahip bir grup Fransalı, Ermeni, milletvekili ve sivil toplum örgütleri temsilcileri...

Bakanlığa eşit ama Hükümet üyesi olmayan, bir makam olan Sécreteriat d’Etat Egalité Réel yani Reel Eşitlik Devlet Sekreterliği diye tercüme edilen, görevindeki Ericka Bareigts, böyle özetliyor bu yeni durumu…

Bundan önce, 2011 yılında, Anayasa Mahkemesi ‘İfade Özgürlüğü’ kapsamında, Fransa yasaları tarafından tanınmış bir soykırımı yani Ermeni Soykırımı hakkında hazırlanmış bir yasaya sansür uygulamıştı. Dolayısıyla bu yasa değişikliği metninde yasalar tarafından tanınmış değil, yargı tarafından tanınmış soykırımlar ifadesini kullanıyor…

Sağ ve sol grup üyelerini temsilen 21 milletvekilinin oybirliğiyle olumlu oy kullandıkları; bu vesileyle birbirlerini doğru bir karar için ortak hareket etmiş olduklarından dolayı, tebrik etmelerine neden olan bu yasa değişikliğinin; bundan sonra senatodan onay alması gerekiyor. Anayasa Mahkemesi’nden yine bir engele çarpmaması şartı ve Cumhurbaşkanı tarafından da imzalandığı takdirde yürürlüğe girecek…   

Fransa Anayasası'nın ''Akil İnsanları'ndan bir grup'' toplantı halinde...

Bu yasa değişikliğinin pratikte ne anlama geldiğine dair bir büyüteç ile baktığımız zaman, şunu görebiliriz… Yasada, son derece ustaca yazıldığı üzere Ermeni Soykırımı (tabii diğer işlenmiş insani suçlar) gerçekliğinin Fransa Yasalarınca kabul edilmesine, daha önce olduğu gibi Anayasa Mahkemesi engeline çarpmasını önlemek amacıyla, gönderme yapılmıyor ve daha çok Yargı tarafından ve tarihin tanımış olmasından söz ediliyor…

Diğer taraftan işlenmiş insanlık suçları vs, vs tabii ki Ermeni Soykırımı’nın gerçekliğini ret etme ve itibarsızlaştırma-değersizleştirme (banalisation) eylemlerinin (bir yıla kadar hapis ve 45 bin €’a kadar para) cezalandırılması için, eylemin şiddet uygulayarak ve / veya kin ve nefret duygularıyla işlenmiş olması gerekiyor…

Yani, söz konusu eylemin cezalandırılması için şiddet uygulayarak ve / veya nefret duyarak yapıldığının ispatlanması gerekecek… Ama nasıl?

Fransa hükümetinin girişimi ile ve Égalitté et citoyenneté yani Eşitlik ve Vatandaşlık adıyla olan bu yasa; Yahudi Soykırımı’nı inkâr etmenin suç teşkil ettiğine dair, 13.07 1990’de komünist mebus tarafından önerildiği için Gaysot Yasası diye anılan o yasa ile ilgili değil… 

İlgili olmamasının avantajı ve dezavantajı da var tabii…

Shoah’ın - akıl alamaz ama artık aklıselim birçok Yahudi aydın, hukukçu ve değerli bilim insanının acı-acı gülmelerine neden olan insanlık dramlarını yarıştırmak diye nitelenecek – başka soykırımlardan sanki daha üstün (!) bir konumdaymış hissini veren (kimsenin heves etmeyeceği türden bir) tekelini (!) kıracak türden bir yasa… Tamamen bağımsız…

Gerek Yahudi, gerek Ermeni ve tüm soykırım uzmanları, yıllarca, her soykırımın kendine has özelliğinin yani her soykırımın biricik olduğu, başkasıyla kıyaslanamayacağı gerçeğini söylemelerine rağmen; anlamak istemeyenlerin, 2015’ten sonraki gelişmelerle kerhen de olsa bunu anlamaya başladıkları gözüküyor…

Anlamamakta hâlâ direnenlerin, ufak kırıntılar halinde, olsalar da…

Bu tamamen apayrı bir yasa

Demek istediğimiz, Ermeni Soykırımı’nın da (tıpkı Yahudi Soykırımı gibi) aynen Rwanda Soykırımı gibi, daha dünyanın tüm soykırımları gibi, birbiriyle kıyaslanmayacak şekilde, kendine has, biricik, özelliklere sahip olduğunu bu yasa ile bir kez daha (balyozla vurur gibi) haykırmanın gereği yoktu…

Çünkü dünya zaten bunu biliyordu ve dediğimiz gibi, anlamak istemeyenler de, anlıyorlardı artık ister istemez…

Özellikle Yahudi Soykırımı adının soykırım adının, bizzat Ermenilere yapılan insani büyük (Mustafa Kemal’in deyimiyle) fazahat’ın vesilesiyle bizzat Yahudi bir bilim insanı olan, Rafael Lemkin tarafından yaratılmış olduğunun daha bir telaffuz edilmeye başlanmasıyla…

Ama en önemlisi, Almanya’nın bırakın başka bir devlet veya bir avuç idarecisini (asla bir halk, bir millet, bir ümmet, bir din gibi bir aidiyeti genelleştirmeden); bilakis kendisini bir suç ortağı olarak ifşa etmesiyle, asırlık meselenin seyri tamamen değişti…

Fransa Parlamentosu'nda ''misafirler'' ve ''basın'' locaları hep meraklı insanlarla doludur...

Çağlayanlar gibi öfkeli-sabırsız akan kızgın suların yerini, olsa-olsa bir sicime benzer akan sular gibi alan, Bundestag kararı psikolojik olarak da çok şey değiştirdi…

Ne savaş çıktı bu yüzden, ne bir ülke bölündü, ne de ırkçılık yükseldi; tersine sağduyuya varmış olmanın ve de çoktandır özlenen bir adaletin büyük oranda ve geç de olsa tecellisiyle, sular duruldu

Tüm bunları dedikten sonra; uzmanı olmasak da, Gaysot Yasası’nın sınırlarının, kapsamının genişletilmesiyle, soruna (Fransızlar bayılırlar) daha az komplikasyon ihtiva eden bir çözüm bulunabilirdi, diye düşünüyorum…

Şimdi, keşke hiç olmasa da, aklı evvelin biri, kalkıp Ermeni Soykırımı gibi feci bir fazahat yani büyük bir insani felaketi en ufak bir tereddüde sürükleyecek veya itibarsızlaştıracak eylemde bulunsa; bunun şiddet kullanarak ve / veya kin-nefret duygularıyla yapıldığı veya yapılmadığı, nasıl ve kim belirleyecek? Bunun netliğe ulaşması lazım…

Bence en zayıf nokta bu… 

Diğer yandan ama Ermeni Soykırımı’nın tanınması meselesini, kendilerine varlık nedeni yapmış (zira 1915’in yaratmış olduğu Diyaspora’dır öncelikle Ermenistan toplumu değil!)  Fransa Ermeni Toplumu’nun sivil toplum örgütlerinin, bunun takipçisi olacaklarından da eminim…

 

 

 

 

Yazarın Diğer Yazıları

16'ncı Altın Kayısı Festivali'nde Türk asıllı yönetmen ve Türkçe filmler de ödül aldı

Ermenistan Başbakanlığın ödülü, bizim ‘GAIFF Sinema’yı Kalkındırma Platformu’, Ermenistan’dan Datev Hagopyan’ın ‘Tagart (Tuzak)’ filmine takdim edildi…

Ve "iyi ki var" dediğimiz 16'ncı Yerevan Altın Kayısı Film Festivali'nin sonuna geldik...

Güzel, eğlenceli, değişik yani yeknesaklıktan kurtaran ama belirli bir düzene ve disipline alışkın özellikle yabancı konuklar için biraz yorucu ve yıpratıcı ama ‘araziye uymaya çalışıyor’ insanlar, ne de olsa kayısı ülkesi… 

‘Azerbaycan Filmi’ derken

İnsanlığın unuttuğu ulvi değerleri, günümüzde inatla yaşatan Malakanlar!

"
"