Sakın ama sakın, kalkıp
1.İyi güzel ama Ermeniler de Türkleri öldürdüler veya
2.Canım, geçmişte olan, karşılıklı öldürmeler vs olmuş, önümüze bakalım veya
3.Tarihi, tarihçilere bırakmak lâzım, zaten bazı tarihçiler şöyle diyor, diğerleri de böyle, bırakalım onlar kendi aralarında tartışsınlar gibi laflar sarf etmeyelim…
Zira inançlı olanlar için söyleyelim: Sakın ha, zira yukarıdan bakan var!
İnançsız olanlar için söyleyelim: Sakın ha, zira eninde sonunda aynaya bakacaksınız!
Türkiye’nin yetiştirdiği, geçmişiyle bu toplumun siyaseti-geleceği hususunda (beğenirsiniz / beğenmezsiniz ama bir vakıa) inandığı-bildiği doğrular için elini taşın altına sokmuş fazlası ile bedel ödemiş ve bilim insanlığı dünyaca tanınmış, Sünni-Müslüman-Türk-Hanefi doğmuş bir Prof. Taner Akçam var karşınızda…
Yani kendisi, bu toplumu sonradan veya masa başından tanımış bir oryantalist ya da Osmanlı-Türkiye karşıtı olmuş bir ülke-devletin memur tarihçisi değil…
Tersine, öz be öz bu vatanın evlatlarından biridir… Ülkesine, hamaset, içi boş, sözde, köylü kurnazlığı ve ufak hesaplar harcıyla şekillenmiş bir ‘sevgiyle’ değil akıl-izan-mantığın ışığı ve saman yeli sevgisiyle değil kalıcı olacak bir aşkla yani uzak görüşlülükle bağlı olmanın büyük bedelini çok ödemiş birisidir o… Gurbet ellerinde yaşayan bilir bu ağır meseleyi.
Tıpkı kendisinin buyurduğu gibi, evet (…) cinayet cinayettir; her giden cana mutlak ama mutlak üzülmemiz (hatta ben ekleyeyim: mahkûm etmemiz) gerekir.
Zira yine Sayın Akçam’ın dediği gibi (…) Her büyük kitlesel katliamdan sonra intikam eylemleri söz konusu olur, olmuştur. 1945 sonrası, Polonya’da, Çekoslovakya’da Alman halkına yönelik intikam eylemleri olmuştur. Bolşevik devrimiyle Rusların geri çekilmesi ile 1918 ve 1919’da evet, bazı Ermeni çeteleri Erzurum, Erzincan, Kars’ta bazı intikam eylemlerinde bulunmuşlardır.
Bunu tarih boyunca okumuşuzdur, öğrenmişizdir…
Bununla beraber, gel-görün ki ne SSCB’nin ne Bağımsız Devletler Topluluğu (BDP) ine de Nazi sonrası Almanya’sı yöneticilerinin aklına (…) Bakın, onlar da yapmış, eh dolayısıyla Holocaust olmamıştır ya da Canım karşılıklı öldürülmeler olmuş bitmiş gibi, vicdan, izan, adalet, beyin dışı güya (çok cılız) meşruiyet arayışlarına girmeye tevessül etmek gelmemiştir.
Bazı ‘tarihçilerin’ yaptığı gibi, çuvalın içinden mızrağın ben buradayım diye ‘böö!’ diye bağırdığı şekilde, inkârcılık örnekleri nafile sergilemeyelim; doğrudan mesul olmadığımız bir suça - savunur pozisyonuna girerek- durup dururken işbirliği ediyor durumuna girmeyelim…
Zira 1915 hatta Adana olaylarıyla çok öncesinde başlamış, Osmanlı’nın öz vatandaşlarını sistematik biçimde imha edip etmediğinin cevabı, 1918 sonrası halet-i ruh’ iyesi içinde yapılmış intikam eylemleriyle verilemez. İttihatçıların malum kadroları, ırkçı-kafatasçı politikalarının sonucu, sırf dini-dili farklı diye güzel ülkemizin bir milyona yakın güzel vatandaşını resmen imha etmiştir. Lamı-cimi, estek, kösteği yok bunun! Gelelim ikincisine:
Birincisinde dediğimiz gibi, neyi neyle kıyasladığımıza bakalım…
Sadece hukuk veya İnsan Hakları’nda değil, sıradan bir Anadolu ya da Kafkasya ya da Çin’in Türkmen rüzgârlarının acı-acı estiği ovalarda bile insanlar mantıklarıyla anlayabilirler…
Allah-Allah nidalarıyla el topraklarına saldırıp, ganimet elde edip, devletini idame ettiren bir devlet; artık dışarının çeşmesi kuruyunca, gözünü iç ganimetlere dikmiş; aydınlanmacılığın taşıyıcısı olan gayri İslâm tebaanın varlıklarına (Balkan hezimeti paniğiyle de) el koyacaktı…
Avrupa’nın diğer ülkelere kıyasla hiç sömürgesi olmayan zamanın Almanya’sı için Osmanlı toprakları zemini hazır bir tür sömürge adayı coğrafyaydı…
Ama binlerce yıllık topraklarını bırakmam da bırakmam diyen (Bk: Amir. Bristol anıları) otokton yani yerli Rum, Süryani halkları ve hele-hele aman Tanrım, topraklarına bu kadar da mı sadık olunurmuş (bunun ödülünü aldılar sonunda!) Ermeniler çıbanbaşıydılar…
Çıbanbaşını halletmek için, zamanın Alman teorisyenleri (ilerde Yahudilere yapılacak olanın provası olarak) bu sözde tehciri planlar, Kürtlere uygulatır, İttihatçıların da kafasına girerler…
…………………..
Yapılanların ayrıntılarına girmiyoruz; sadece her şeylerini kaybetmiş insanların, önlerine kimi çıksa intikam ruh-ateşiyle öldürmeleri tabii savunulacak değilse de, işbu kontrolsüz eylemleri büyük felaketin karşısına dikip, simetrik bir tablo oluşturmaya çalışmak da sadece gayridir!
İnsani, hukuki, mantıki, adli, vicdani, ne derseniz deyin gayridir!
İnsanın gözü önünde, soydaşının ayağına at nalı çakmaktan tutun, her tür tecavüzleri gören birisinin, hangi halet-i ruhiye ile olduğu bir halde, o ortamdan kurtulur kurtulmaz, önüne çıkan herhangi bir masum insanı (sakın demagoji yapmaya cüret edilmesin, zira bu davranışı savunan bir yazı asla değil bu!) öldürmeye kalkmasını örnek gösterip Bak, onlar da yapmış demek, işte böyle bir şeydir…
Böyle örneği gösterip, sonuca varanın ya iyi niyetinden ya da zihin sağlığından şüphe edilir…
Üçüncü bir şıkkı yok, hangisini tercik edersiniz?
Üçüncüsüne gelince…
Tarih’i tarihçilere bırakmak fikrini, otuz yıl önce savunanlara hain diyor, hapse atıyorduk; neden biliyor musunuz TC’nin resmi görüşünü (!) savunan ‘tarihçilere’ sahip değildik henüz. Şimdi onlara sahip olunca bol kese Tarih’i tarihçilere bırakmaktan dem vurabiliyoruz…
Unuttuğumuz bir şey var ama…
Alışılmış üslupla söyleyelim de yok Türkiye yok Türk tartışmasına girmeyelim…
Türk insanı, artık eski Türk insanı değil…
Türk toplumu artık eski Türk toplumu değil…
Beyazları bile eski beyazlıkta değil; beyaz olmayanlara karşı empati duymaya başlıyorlar…
Türk öğrencisi, Türk öğretmeni, Türk aydını, kısacası Türkiye artık eski Türkiye değil, dolayısıyla kandıracak, aldatacak insanların işgal ettikleri alanlar giderek ufalıyor…
İyisi mi, 1915’te olduğu gibi, nasıl ki hayatlarını tehlikeye atma pahasına, sadece adam gibi ADAM değil, insan gibi İNSAN yani Türk, Kürt resmi / sıradan insan, güzel ülkemizin, güzel insanlarının onurunu kurtarmışlarsa, bugün de onlar gibi i n s a n l a r var ve olacaktır!