Şimdi bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü misali, bunu hatırlatmaya ne gerek var, diye düşünenler olabilir…
Doğrudur ama zaten son zamanlarda bayram-seyran-düğün-dernek-yas-cenaze günleri, isteyerek veya istemeyerek birbirine karıştırıldığı için; tam da bu yüzden bayram-seyran zamanı olmadığını hatırlatmak istiyoruz…
Toplumda birisinin yas kabul ettiği bir yıldönümü, başkası için bayram ise ve iki tarafın da aynı ülkede geçici (turist) değil, sürekli birlikte yaşamaya mahkûm olması, ciddi bir sorun…
‘Sorun’ deyip de geçmeyelim…
Zira 1.ci, 10.cu, 25.ci değil, 100.cüsüne gelmiş yıl dönüm sorununun ‘taraflardan biri’ dediğimiz koca bir devlet, diğeri de toplumun azınlığın azınlığı (zaten bu yıldönümü yüzünden bu kadar azınlık olmuş) ise, bu devletin hem de vahim sorunudur…
Çünkü egemen olan, her tür güç ve imkâna sahip olan devlettir; sorun çözme konusunda simetriden bahsedilemez… Koca devlet, muhatabı olan toplumun azınlık grubuyla eşitçe sorumluluk üstlenemez. Zira o devletin koca oluşunu bırakın bizatihi devlet oluşu tartışılır…
İslam dinine mensup, Cezayir halkına, zamanında yapmış olduğu her tür işkence, eziyet, kısaca insanlık suçu diyelim, haksızlıkları tanımamış, bundan dolayı özür dilememiş, maddi ve manevi tazminat ödememiş olsa da; Fransa Cumhurbaşkanı, Cezayir Savaşı’nın yıldönümüne alay eder veya dalga geçer gibi, Cezayir Cumhurbaşkanı’nı düğün havasında Paris’e asla davet etmez…
Tüm bunları yapmamış Fransa’nın, işgâl etmeye kalktığı Cezayir’in bağımsızlığını resmen tanımış olmasına rağmen… Evet, aynı Fransa’nın Tüm Cezayir halkına, ülkesine gelip, her tür sosyal haklardan yararlanma hakkı vermesine rağmen… Bunları özür gibi gerekleri yerine getirmeden ve dengesiz şekilde yapmış olmasından dolayı, Fransa vatandaşlarının bazı hak, huzur, rahatını bozacak kadar hatta… Ör: bugün 65 yaşındaki bir Cezayirli gelip, asla Fransız Sosyal Sigortalar Kurumu’na beş santim prim ödememesine rağmen, ömrünün sonuna kadar, bekâr ise 705 €, evli ise 1100 € aylığa sahip olabiliyor…
Bu ayrıntılara neden mi giriyorum?
Hani her 1915 soykırımı mevzubahis olduğu zaman Ama Fransa da Cezayirlilere karşı yaptıklarını kabul etmedi, diye hakikaten acz içinde tepkiler var ya… Onun için yazıyorum…
Zira bırakın Cezayirlilere yapılan insanlık suçunu, Ermenilerinkilerle kıyaslamayı (insanlık suçu, insanlık suçudur, kıyaslanmaz!), örneğin yanlış olduğunu vurgulamak için anlatıyoruz. Türkiye (işlemiş olduğu insanlık suçunu inkâr etme konusunda), Cezayir’i referans gösterecek en son devlettir; zira Fransa tamam, suçunu henüz kabul etmemiştir ama manevi-maddi-siyasi yaptıkları, Türkiye’nin Ermenilere yaptıklarıyla fersahlarca uzakta…
Kısaca Türkiye, bırakın gereğini yapmayı, İslam dinine mensup sevgili Cezayir halkına karşı insanlık suçları işlemiş Fransa kadar bile olamamıştır… Ulus devletin vatanı, Fransa, gülümseyerek, sırtını sıvazlayarak, devlet memuru olmakta asla ayırımcılık yapmayıp, tersine pozitif ayırımcılık yaptığını göstererek, asimile etme yoluna gitmiştir ama kafa kopararak, hakaret ederek ‘Cezayirli’ adını küfür yerine kullanarak, sen Cezayirli kalmayacaksın, seni sayabilmem için, sen ille Fransız olacaksın, dememiştir…
İşte böyle, hele-hele TC Yahudi Cemaati veya (sayıca kıyaslanamaz zaten) Kürtlerdeki gibi sivil toplum örgütlenmesi alanında tüm cemaati temsil edecek bir kurumsallaşmaya henüz gitmemiş, Ermeni Cemaati’nde kimse ama kimse tüm Ermenilerin adına görüş bildiremez.
Tabii ki görüş bildirebilir ama sadece kendisini bağlar…
Kendimden örnek veriyorum…
İnsanların, kanaat önderi olarak, hasbelkader danıştığı, bilgi aldığı, değişik konularda soru sorduğu, sıradan bir vatandaşım… Ama asla, toplum adına bir görüş bildiremem…
Ermeni Cemaati’nde vakıflar ve başlarında seçilmiş değerli yönetim ve başkanları var…
Vakıflar arasında, diğerlerine kıyasla, maddi gücü daha geniş olanlar var, seçimle işbaşına gelmişlerdir, derin saygı duyarız… Allah razı olsun!
Takdir edersiniz ki, x vakfın başındakiler, sadece o x vakfın üyelerini temsil ederler…
Vakıfların, yan yana gelip, organizasyon kolaylığı - aralarında istişareyi gerçekleştirmek amacıyla grupları da olabilir ama onlar da çok-çok x + y + z vakıflarını temsil ederler…
Oysa bütün bir Türkiye Ermeni Cemaati, x + y + z vakıf- üyelerinden ibaret değildir… Ermeni vakıflarına oy verme hakkına sahip, Cemaati üyelerinin sayısı ile gerçekte tüm vakıfların seçimlerinde oy kullanmış Ermenilerin sayısına bir bakın hele…
Dolayısıyla, Türkiye Ermeni Cemaati adına herhangi birisi, ben dâhil işte cemaatin bu ya da şu konuda mutabakata varmış olduğu görüş şudur, diye bir söz sarf etse veya sarf etsem, bunun hiç ama hiçbir hükmü yoktur…
Zaten, cerahatinin çoktan akıtılması gereken bir yara, eğer devlet için bayram ama o yaranın bir numaralı ilgili azınlık grubu için ise yas olması söz konusuysa; en demokratik seçimle oluşmuş bir sivil temsilcilik de olsa, o temsilciliğin özgürce fikrini söylemesi düşünülemez…
Zira matematiğe aykırıdır…
Eğer, demokratik bir seçimle cemaatin fikrini özgürce söyleyebilecek ortam varsa, zaten 100 yıldır kanayan yara olmaz, yara çoktan sarılmıştır demektir. Ha yok, birisi Ermeni Cemaati adına, fikir beyan ettiğini söylüyorsa, o zaman o kişi özgür değildir, demektir…
İstediği kadar ben özgür irademle konuşuyorum desin, sözler kifayetsiz kalır, ciddi değildir!
Kaçar’ı yok, ya o ya bu…
Tamamen, kendi, şahsi kanaatimi söylüyorum, tekrarlayalım da, sonra lakırdı olmasın…
Sivil ‘temsilcilik’ deyip, şu veya bu vakfın, asırlarca, bin bir zorlukla, idare ettiği mal -mülk veya akarın idaresini alarak değil, kendi alın teri, dinamiklerinin sayesinde yaratmış olduğu sinerjiyle, sivil idare arzusuyla tutuşan, bunu hayati bir ihtiyaç gören insanların yan yana gelerek oluşturacakları bir sivil kurum gerekiyor artık Ermeni Cemaati’ne…
Bunun başına da, her tür ticari işinden feragat etmiş, sırf bu işle uğraşacak, profesyonel bir yönetim kurulu ve başkanı gerekiyor bence; şahsi görüşüm, sadece beni bağlar. Zira başka cemaatlerden ilham alınabilir, emsalleri var…
Aksi takdirde, devlet Ermeni Cemaati üzerine baskı yapıp, şu veya bu şahsın 1915’in 100.cü yıl dönümü münasebetiyle, açıklama veya beyanda bulunması için telkinde bulunmaya pek tevessül etmesin; zira 21.ci Yy. da herkes bunun devlet tarafından dikte edildiğini düşünür.