Patagonya’lı bir vatandaş olduğunuzu varsayın...
Patagonya olan vatanınız, insanlarını, taşını, toprağını çok seviyorsunuz...
Ama akıllıca seviyorsunuz....
Zira, Patagon insanının çağdaş ülke insanları kategorisinde olmasını istiyorsunuz...
Olumlu niteliklerle donanmış Patagon kimliğiyle övünç duymayı hayal ediyorsunuz...
Böyle olduğu için de bir Patagonyalı vatandaşın işlediği bir suç, yaptığı bir hata olduğunda, suç işleyenin derhal cezalandırılmasını, hatanın tashih edilmesini, bizzat istiyorsunuz...
Zira, o suçu örtbas etmekle, gülünç ve eksi kredili bir profil çizeceğinizi biliyorsunuz.
Suç’a ceza verilmediğinde, Patagon topraklarında suçların çoğalacağı, yanıp tutuştuğunuz Patagon kimiliğiyle gurur duymak yerine utanç duyacağınızı da biliyorsunuz...
Dünya halkları, devlet vatandaşları, spor, sanat, bilim, kültür, insan ilişkileri temizlik, görgü, terbiye vs aracılığıyla kendi kimlikleriyle gurur duyma konusunda yarış ediyor...
Haliyle çok iyinin, ancak iyinin rakibi olabileceği anlayışıyla iyiye, daha iyiye, çok daha iyiye ulaşmak için nice çabalar sarf ediyor... Siz de görüyorsunuz...
Dolayısıyla, Patagonya vatandaşı olarak, geçmişiniz / bugündeki karanlık sayfa, yanlış veya suç teşkil edecek sayfaları, olabildiğince tashih edip, ipi göğüslemeyi istersiniz...
'Kim', nasıl ve neden 'koca' olur?
Patagonya, koca bir ülkedir, zira ülkedir...
Patagonya ulusu koca bir ulustur, zira bir ulustur...
Patagonya halkı koca bir halktır, zira bir halktır...
Her ülke, her ulus, her halk, her toplum saygıdeğerlik bakımından koca diye nitelenebilir...
Zira insanları koca yapan, nicelik (sayıları) değil niteliktir (kalitedir)...
Hal böyle olunca, koca ülkenin, koca ulusun, koca halkın, koca toplumun içinden (doğal olarak) herhangi birisi bir yanlış yaptığı takdirde bunun farkına herkesten önce Patagon adaleti ve Patagonya toplum bilinci varır ve herkesten önce cezayı da kendisi verir.
Mâlum’un ilanı olacak belki ama tekrar kaçınılmazdır bazen...
Koca ülke, ulus, halk, toplumun içinden bir cenah suç işlediğinde, bunun genele mal edilmesi abesle iştigaldir... Böyle bir şey demeye kimsenin haddi de değildir...
Yoksa... Suç'a (onu telin etmeyerek) ortak mısınız?
Böyle olmasına rağmen, bir cenahın suç işlemiş olmasından (o cenahtan) söz edilmişken, birileri bütün ülke, halk, ulus, toplum adına alınganlık gösterirse, sadece bir tek soru gelir:
Siz de o cenahın (o cenahla aynen düşünerek de) işbirlikçisi misiniz diye...
Durup dururken, kendi kalesine gol atmak... Durup dururken temsil ettiği koca bir ulusu, halkı, toplumu ilgilendiren bir konuda bizzat bir ifşaatta bulunmak...
Ya da koca bir çuval pirincin taştan ayıklanması gibi bir eziyet (!) yaratmaya benzer bu...
Patragonyalı (olmayabilirdi de) bir suç şebekesinin, işlediği suçun, telaffuz edildiğinde, bir alınganlıkla Ne, sen Patagonyalılara demek hakaret ediyorsun ? diye tepki verirseniz...
Bu, zihninizde, beyninizde, Patagonyalıların suçlu olduğunu biliyor ve onları savunmaya geçmek için tetikte bekliyorsunuz diye algılanır ...
Zira, kimse ama kimse SUÇLU OLAN PATAGONYA KİMLİĞİDİR dememiştir...
O zaman, Patagonyalılara, şöyle denir Yarası olan gocunur (olmayan gocunmaz) diye...
Garo Paylan, neyi, kime, nasıl dedi ve neyi, kime demedi?
İstanbul mebuslarımızdan, Garo Paylan, Anayasa görüşmelerinde (1915 yılında İttihat ve Terakki zihniyetini taşıyan kişilerce hatta bu kurumun çekirdek kadrosunun diğerlerinden bile gizlice aldığı karar sonucu), Ermeni tebasına yapılan soykırımdan söz etti...
Demagoji yapmaya, gevelemeye, gerçeği kısmen gösterip, diğer kısmı gizlemeye gerek yok...
The International Center for Transitional Justice-ICTJ (Geçiş Hukuku için Uluslararası Merkez) adlı saygın kuruluşta, iki ülke yani Türkiye ve Ermenistan başvurdular... Amaç 1915 tarihinde Osmanlı’da hükümette olan İttihat-Terakki’nin, kendi Ermeni tebasına uygulamış olduğu kanlı eylemlerin soykırım sayılıp sayılmayacağı konusunda danışmaktı...
2002 yılında yapılan bu başvuru sonucu alınan karar, iki cümleden oluşan, bir paragraftı: 1915 tarihinde Osmanlı coğrafyasında Ermenilere karşı yapılanlar, uluslararası soykırım kıstaslarına uymaktadır; ancak bugünkü Türkiye Cumhuriyeti bu olaylardan – gereken jest ve hareketi yapmak koşuluyla – sorumlu tutulamaz (mealen)...
İki ülkede de sık sözü edilmeyen gerçeği ifşa ediyoruz...
Okuyucularımıza, bir köşe yazısında olacak kadar yoğunlaşmış şekliyle, mealen aktarmaya çalışıyor, daha ayrıntılı bilgi edinmek için buraya tıklayabilirsiniz...
Şimdi efendim bu uluslararssı kuruluşun verdiği karar ne kadar bağlayıcıdır vs konularına hiç ama hiç girmeyelim...
Her iki ülke, bilerek, sonucu tahammül etmeyi, önceden kabul ederek başvurmuşlar mı?
Başvurmuşlar... o zaman, her iki ülke de tahammül etmek zorundadır...
İtiraz olur / olmaz; taraflar bunun soykırım olarak telakki edilebileceği /edilemeyeceğine dair, farklı görüşler olduğuna dair, nihai çözüme dek, gerçekçi olma durumundadırlar..
Bakın, burası çok önemli...
İlginç olan, her iki ülkenin de bu olaydan, bu karardan pek söz etmemesidir...
Türkiye tarafı, paragrafın ilk cümleciği (‘... soykırım kıstraslarına uymaktadır’) pek işine gelmediği; Ermenistan tarafı da ikinci cümleciği (‘bugünkü Türkiye Cumhuriyeti bu olaylardan sorumlu tutulamaz’) pek işine gelmediği için, hiç söz etmemektedirler...
Tamam da, ICTJ’nin kararında (tabi ki mealen) Türkiye tarafında gereken jestleri yapması ve gereken tahammülü göstermesi şartıyla da diyor arada..
Hasan Cemal üstadın 1915 Ermeni Soykırımı başlığını kapağına koyduğu kitabına ses çıkarmayarak, en azından hem toplumda, hem de devlet aklında, bir tür akılcı tahammülün gösterilmeye başlandığına dair işaret verilmişti hani?
Hem, 1919’dan sonra ilk kez (1915’i dünyada ilk anma, Türkiye’de yapılmıştır, bilmeyenlere duyurulur!) 24 Nisan, Ermeni Soykırımını anma gösterileri, üstelik Türk polisinin koruması altında, altı yıldan beri yine Türkiye’de yapılıyor...
Daha listede çok made var ama uzatmak istemiyoruz...
Hal böyleyken, TBMM çatısı altında bu coğrafyada yapılmış, Ermeni Soykırımından söz eden mebusa, tedbirsiz bir alınganlıkla;söyleneni, tüm bir ulusa (!), halka (!), aidiyete (!) hakaret olarak telakki eden kişi(ler), ciddi sorunla karşılaşabilir(ler)...
Zira, topyekun, hiçbir kimliği suçlamayarak, sadece bu coğrafyada işlenmiş bir suçtan bahseden şahsa neden bu (veya şu) halkı, milleti aşağılıyorsuın demek; sanki suçluyu işaret etmek ve hatta onun adına savunmaya geçmek demektir...
Dua edelim, Sayın Garo Paylan, kendisinin hiç bir aidiyeti suçlamamış olmasına rağmen, sözünü kesip müdahale edenlere karşı, Türklüğe hakaretten dava açmaya kalkmasın...
Zira Ermeniliğe hakaret, Türklüğe hakaret sayılmalıdır
301.ci maddenin Türklüğe hakaret yorumlarında da yazmıştık (Star gazetesi)
Madem Türklük (guya) ülkemizde bir ırkı temsil etmiyor ve vatandaşlık bağı olarak telakki ediliyor... Genel Türk (vatandaşlık) kimliğini oluşturan tüm (Ermenilik, Rumluk, köken olarak Türklük , Yahudilik, Süryanilik, Çerkezlik, , Arnavutluk, Gürcülük, Boşnaklık, Pomaklık, Kürtlük, Lazlık vd) özel kimlikler, bir bütünün parçasıdırlar...
Dolayısıyla, bunlardan sadece birinin bile hakarete uğraması, derhal Türklüğe hakaret demektir...
Kısacası, seni gidi Ermeni dölü, Ermeni gâvuru gibi ifadeler, kesinlikle Türklüğe hakaret kapsamına girer...
Ha, eğer girmez diyorsak, işte o zaman krara vermemiz lâzım sümme haşa, bir daha ağzımızı sakın ama sakın yok ülkemizde ırkçılık yoktur, yok Atatürk milliyetçiliği, yok vatandaşlık bağı filan diye, açmayalım ama bunu da dünya âlem bilsin...
Ya o ya bu, karar vermek lâzım...