01 Aralık 2018

Şule Çet öldürüldü mü, öldürülmedi mi?

Şule Çet öldürülmüştür, bunu ya görürsünüz ya da bilerek görmezden gelirsiniz

Bir akşam patronunuzdan mesaj geliyor, sizi ofise çağırıyor ve orası mezarınız oluyor. Sağ çıkamıyorsunuz.

Doğum gününüzde hayatınızı alıyorlar elinizden. Yirmi üç yıllık ömrünüz sona eriyor. Üstelik bu ne bir kaza ne bir intihar.

Zorla uyuşturucu veriliyor, tecavüze uğruyorsunuz. Yirminci kattan aşağı atılıyorsunuz.

Anneniz siz henüz 13 yaşınızdayken ölmüş. Babanız kamuda çalışarak sizi ve abinizi büyütmüş. Okurken çalışmak zorunda olan bir üniversite öğrencisisiniz. Fakat yarı zamanlı bir işte çalışırken kovulmuşsunuz. Biraz da maaşınızı alabilme ümidiyle gitmişsiniz ofise.  Sonra arkadaşınıza mesaj yazmışsınız: "Buradan çıkamıyorum. Adam bana takmış, bırakmıyor."

Önce pencereden düştüğünüzü söylüyorlar, sonra atladığınızı. Halbuki pencere kenarlarında parmak iziniz bile yok.

Faillerin kimliği belli, adresi belli. Ama ikisi de serbest, hayatlarına devam ediyorlar.

Soru basit: Niçin yargılanmıyorlar?

4 Temmuz'da çıkan otopside Şule Çet'in anal ilişkiye zorlandığı tespit edildi, kanında uyuşturucu madde bulundu, tırnakları arasında Çağatay Aksu ve orada bulunmadığını, hiçbir şey görmediğini söyleyen Berk Akand'a air DNA örneklerine rastlandı.

Ne yazık ki faillerin tutuklu yargılanması için otopsi raporu yetmedi.

Adli Tıp Raporu beklendi.

Aylar geçti.

3 kez savcı değişti.

Delil yetersizliğinden dava durdu.

Ve aylar sonra nihayet Adli Tıp Raporu dün çıktı.

Olay aydınlığa kavuşacak diye umutla beklerken, raporda şu ifadelere yer verildi:

“Anal yoldan cinsel ilişkiye girilmiş olabileceği, ancak anal sürüntü örneklerinde sperm elde edilmemiş olması, erkeğe ait DNA profili tespit edilmemiş olması, otopsisinde ağır genel beden travması bulguların olması nedeniyle cinsel saldırıya maruz kalıp kalmadığı hususunda kesin bir değerlendirme yapılamadığı…”

O halde soruyorum. Madem anal yolla cinsel birleşme olduğu yönünde şüphe var. Erkeğin boşalmaması ya da dışarı boşalmış olabilme ihtimalini ve olay yerinde iki kişinin bulunduğunu göz önünde bulundurursak, neticede zorla cinsel birleşmeden mesul tutulacak bir ya da hatta iki kişi var. O halde, bu bir tecavüz değildir denemez.

Devam edelim.

Rapordaki bir başka ifade ise şu:

“...düşme öncesi travmaya maruz kalıp kalmadığı, düşme olayının kendi iradesiyle mi meydana geldiği, kazara mı oluştuğu veya bir başkası ya da başkalarının etkisiyle mi meydana geldiği, düşme esnasında şuurunun yerinde olup olmadığı ve öldürüldükten sonra atılıp atılmadığı hususun tıbben bilinemediği, olayın adli tahkikatla aydınlatılmasının uygun olacağı oy birliği ile mütalaa olunur."

Kısaca Adli Tıp Kurumu şunu diyor: ‘Tıbben bilinemiyor, adli tahkikat yapılsın.’

Oysa maktuller biliyor nasıl öldürüldüklerini...

Fakat söyleyemiyorlar, hesap soramıyorlar.

Şule Çet "Bana uyuşturucu verip tecavüz ettiler. Sonra beni yirminci kattan attılar" diyemiyor.

Geride kalanlar, babası, yakınları, arkadaşları ve tanıyan tanımayan pek çok kişi onun sesi olmaya çalışıyor.

Çünkü kimse böyle bir ölümü hak etmez.

Çünkü hiçbir katil cezasız kalmamalı. 

Aslında tüm işaretler bunun bir cinayet olduğunu apaçık gösteriyor.

Çağatay Aksu öyle demiyor elbet. Şule Çet güya "yaşamak istemiyorum" deyip intihar etmiş. İntihar etmek için senin ofisini mi seçti Çağatay Aksu? Şule Çet'in arkadaşına yazdığı korku ve endişe dolu mesajlar belli. Karartılmaya çalışılan deliller intihar olmadığını gösteriyor. Üstelik Berk Akand’ın o gece 02.39’da kız arkadaşı P.T.’ye ‘Çok kötü şeyler oldu. Lütfen telefonu aç, bana geri dön,’ şeklinde mesaj attığı da tespit edildi. P.T. savcılığa verdiği ifadede B. Akand’ın kendisini taciz derecesine varacak şekilde arayıp plazaya çağırdığını ve Şule’nin yanlarında olduğunu belirttiğini fakat tüm ısrarlara rağmen kendisinin gitmediğini söyledi. Ayrıca o gece Çağatay Aksu ve Berk Akand’ın olayın hemen ardından bir havayolu şirketini 10 kez aradıkları da belirlendi. 

Bu vak'ada üç ayrı suç  (hadi suç şüphesi diyelim adli makamların hatrına) var. Şule Çet'e uyuşturucu verilmesi, tecavüz edilmesi ve Şule Çet'in öldürülmesi. Fakat Çağatay Aksu ve Berk Akand birinden biri için bile yargılanmıyor.

Savcılık soruşturmayı derinleştirmeye çalışsa da Adli Tıp Kurumu hiçbir kesinlik ortaya koyamıyor.

Bu durumda tecavüz ve cinayet yok diyebilir miyiz?

Gerçi toplumumuzun ahlak bekçileri durur mu! Sosyal medyada ahlam kesmeye bayılıyorlar. Şule Çet'in o saatte orada ne işi vardı diye soruyorlar. Güya kendi ölümünü biraz da kendi hazırlamış.

Hiç kimse, hangi saatte nerede olursa olsun,  kendi ölümünden sorumlu tutulamaz. Katilin suçu maktule yıkılamaz. Bir kadın günün hangi saati olursa olsun evinden başka bir yerde diye tecavüze uğramayı ve öldürülmeyi hak etmez.

Ve bu, sadece Şule Çet cinayeti mi?

Bu aynı zamanda bir hukuk cinayeti!

Daha cinayete cinayet, katile katil diyemedikten sonra, hükümet idam, hadım, tecavüz eden kişiyle evlendirme gibi asla çözüm sağlamayacak yasa teklifleri sunmaya kalkmasın.

Katillerin, tecavüzcülerin serbestçe dolaştığı bir ülkede yaşamaya mahkum etmesin bizi.

Şule Çet öldürülmüştür, bunu ya görürsünüz ya da bilerek görmezden gelirsiniz.

Başka bir açıklaması yok!

O halde soru kaçınılmaz: Bu kadar delile rağmen failler niçin yargılanmıyor?

Yazarın Diğer Yazıları

Doç. Dr. Hakan Yurdanur: Sokak köpeklerini vahşi, saldırgan oldukları için değil, sermayeye kâr sağlamadıkları için istenmiyorlar

Belediyelere tek laf edilmiyor. Kısırlaştırma ve diğer tedbirleri almadıkları için hiçbir cezai müdahalede bulunulmuyor. Çözümü öldürmede bulan vahşi bir tablo var önümüzde

"Biz engelliler devletin üzerine yükmüşüz gibi gösterilmemeliyiz, öyle algılanmamalıyız"

"Siyasetçiler ve toplum biz engellileri azınlık olarak görüyor. Ama azımsanmaması gereken bir çoğunluğun sesi olmak istiyoruz"

Soykırım demeniz için daha ne olması gerekiyor?

Soykırımın korkunçluğu sadece özneleri değil onların kimliklerini de yok etmesidir, gelecekleri kadar geçmişlerini de ellerinden almasıdır, yaslarını tutacak kimse bırakmamasıdır

"
"