08 Şubat 2019

Şule Çet'in suçu ne?

Bir başkasının başına gelen kendi başımıza gelmiş gibi hissedebildiğimiz ölçüde insanız

Hangi yaşta olursa olsun, hangi coğrafyada, hangi çağda yaşarsa yaşasın kadınların toplumun çoğunluğu tarafından ikinci cins kabul edildiği bir gerçek. Örtük veya aleni ayrımcılık aile, okul, işyeri fark etmeksizin her yerde.

Kadının başına ne geliyorsa sebebi yine kendisi. Her felaketin, illetin, uğursuzluğun, kötülüğün kaynağı yine kadın olarak görülüyor maalesef. Erkeğin kendini aklama çabasında öne sürdüğü ilk gerekçe yine kadının kendisi. Çünkü kadın onu terk etmese başına bunlar gelmeyecek, çünkü kadın onu hoş görse, çünkü kadın o saatte sokakta olmasa, çünkü kadın susmasını bilse, çünkü kadın öyle giyinmese, çünkü kadın öyle demese, çünkü kadın denileni yapsa, çünkü kadın kocasının, babasının sözünden çıkmasa, çünkü kadın hiçbir şeye itiraz etmese…

“Zaten o kadının da…” diye başlayan itirazlar da bitmez. “Ama o kadın da öyle yapmayacaktı” diye ahkam kesmeler de. Başına gelenler yetmiyormuş gibi mağdurken suçlu yerine konulur kadın. Kusur yine kadındadır, eksik yine kadındadır, hata yine kadındadır. Mağduriyetini ispatlamaya çalışırken bile defalarca mağdur olur. Suçsuz olduğu halde suçluymuş gibi başını önüne eğmesi beklenir.

Bir gün genç bir kadın plazanın yirminci katından atılır. Kendi atladı, derler.

Tecavüz girişimine dair resmi bulgular örtbas edilir. Bekareti gündeme getirilir, çünkü eğer bakire değilse ilişkiye rıza gösterme ihtimali olduğu varsayılır hemen.

Kötülüğe inkâr ve pişkinlik eklenmeye görsün… Suçluların zerre pişmanlık duymamaları, işledikleri suç kadar tüyler ürpertici değil midir?

29 Mayıs 2018’de gerçekleşen olaydan sonra intihar diye başlatılan ve savcısı değiştirilen soruşturmada Adli Tıp Kurumu aylarca geciken incelemeleri neticesinde Şule Çet’in ölüm sebebini tespit edemediklerine dair rapor yayımlamıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı 9 sayfalık iddianame ile sanıklar Çağatay Aksu ve Berk Akand için ağırlaştırılmış müebbet ve 39 yıl ceza talep etti.  İlk duruşma geçtiğimiz gün, 6 Şubat 2019’da görüldü. Çağatay Aksu ve Berk Akand’ın içki bardaklarının olaydan önce mi sonra mı yıkandığı konusunda çelişkili beyanlarda bulundular. Yeni delillerle cinayetin detayları gün be gün aydınlanıyor. Sanıkların delilleri karattığına dair kanıtlar yeni araştırmalarla ortaya çıkıyor. Yeni görüntüler sanıkların Şule Çet’in öldürülmesinden 18 dakika sonra ofisten çıktığını gösteriyor.

Hiç şüphesiz, avukat Umur Yıldırım’ın çabası ve kamuoyunun baskısı olmasa Şule Çet davasında bugünkü aşamaya gelinemezdi. Şule Çet’e destek verenler herhangi bir manipülasyonla yönlendirilmiş değil; herkes kendi aklı, iradesi ve muhakeme yetisiyle hakikati görüyor. Delillerle günden güne açıklık kazanan hakikati.

Şule Çet intihar etmedi. Pencere kenarında parmak izi yok. Bir hafta önce arkadaşıyla birlikte yeni eve taşınmış, geleceğe dair planlarından bahsetmiş. Üstelik ağabeyi Şenol Çet’in ifadesine göre, Şule Çet’in yükseklik korkusu varmış.

Biz kadınlar sokakta güvenle yürümek istiyoruz, güvenle toplu taşıma araçlarına binmek istiyoruz, eşimizden sevgilimizden ayrılırken zorluklar yaşamak istemiyoruz. Şiddete veya cinsel istismara uğrama endişesi taşımadan yaşamak istiyoruz.

Dış dünyaya güvenemeyeceksek bile, haksızlığa ve kötülüğe maruz kaldığımızda adalete güvenmek istiyoruz.

Çok şey mi istiyoruz?

Şule Çet davasının nasıl sonuçlanacağı bu yüzden çok önemli. Hayatını ya da uzvunu kaybeden, tacize ve tecavüze uğrayan pek çok mağdur var. Adları, yüzleri unutulabilir ama yaşadıkları acılar unutulamaz, affedilemez, cezasız kalamaz.

Suçlular mali durumları, mevkileri ne olursa olsun kayırılmadan yargılanmalı ve hak ettikleri cezayı almalı. Takım elbise giyip kravat takmaları suçlu oldukları gerçeğini değiştirmez.

Başına gelenlerin sorumlusu Şule Çet değildi.

Şule Çet’in hiçbir suçu yoktu.

Bir başkasının başına gelen kendi başımıza gelmiş gibi hissedebildiğimiz ölçüde insanız. Sizin kızınız, kardeşiniz, akrabanız, arkadaşınız aynı şekilde öldürülse ne yapardınız?

Duruşma 15 Mayıs 2019’a ertelendi. Umudumu koruyorum. Çünkü adaletin hassas terazisine güvenmek istiyorum.

Suçlular ceza alana kadar bu davanın peşini bırakmayacağım, bırakmayalım. Şule Çet’in başına gelen bizim başımıza gelmiş demektir. Acısını yüreğinizde hissedin, yarın sizin başınıza da gelebilir. Başka kadınlar öldürülmesin, katiller cezalandırılsın, hiçbir suç cezasız kalmasın.

Yazarın Diğer Yazıları

Doç. Dr. Hakan Yurdanur: Sokak köpeklerini vahşi, saldırgan oldukları için değil, sermayeye kâr sağlamadıkları için istenmiyorlar

Belediyelere tek laf edilmiyor. Kısırlaştırma ve diğer tedbirleri almadıkları için hiçbir cezai müdahalede bulunulmuyor. Çözümü öldürmede bulan vahşi bir tablo var önümüzde

"Biz engelliler devletin üzerine yükmüşüz gibi gösterilmemeliyiz, öyle algılanmamalıyız"

"Siyasetçiler ve toplum biz engellileri azınlık olarak görüyor. Ama azımsanmaması gereken bir çoğunluğun sesi olmak istiyoruz"

Soykırım demeniz için daha ne olması gerekiyor?

Soykırımın korkunçluğu sadece özneleri değil onların kimliklerini de yok etmesidir, gelecekleri kadar geçmişlerini de ellerinden almasıdır, yaslarını tutacak kimse bırakmamasıdır

"
"