17 Mart 2012

Siz benim niçin öldüğümü nereden bileceksiniz?

Sadece ne düşünmemiz değil ne hissetmemiz gerektiğini bile dikte eden erk mekanizmaları yüzyıllar boyunca din, vatan, aşk vesaire uğruna

 

 

Sadece ne düşünmemiz değil ne hissetmemiz gerektiğini bile dikte eden erk mekanizmaları yüzyıllar boyunca din, vatan, aşk vesaire uğruna ölümü kutsallaştırarak bireyin varlığına değil cesedine paye biçmeye hala devam ediyor. Totaliter rejimler maskeler takarak parlamenter sistemleri monarşiden farksız hale getiredursun hamaset öykülerine sevdalı halklar yaşamlarına bir anlam bulamayınca ölerek veya öldürerek değer kazanmaya çabalıyorlar. Ötekini yok sayarak varlık alanı bulan kişi gerçekten nefes alabilir mi peki?  Yok sayma bazen görmezden gelerek, bazen adını değiştirerek, bazen dilini unutturarak, bazen kurşuna dizerek, bazen darağacında asarak, bazen de diri diri yakarak olur. Ama asıl “yok sayma” suçlu cezasını bulmadığında, davalar düştüğünde, deliller karartıldığında olur.
 
Çaresizlik, tükenmişlik bana bazen sanata sığınmaktan başka çare bırakmıyor. Bir şarkı mesela Ahmet Kaya’dan siz benim nasıl yandığımı nerden bileceksiniz gibi;  bazen bir tablo mesela E. Munch’ın “ Çığlık” adlı yapıtı gibi;  bazen de bir oyun, Sovyet Yazar Nikolai Erdman tarafından İntihar adıyla kaleme alınan ve İrlandalı oyun yazarı Moria Buffini tarafından yeniden sahneye uyarlanan, Kenter Tiyatrosunun Mehmet Birkiye yönetmenliğinde “Ölümüne” adıyla sahneye koyduğu oyun gibi.
 
Albert Camus “ gerçekten önemli bir tek felsefi sorun vardır: intihar” der.  Oyunun ana teması da bu. Biricik hayatına anlam katmak, kendini var etmek, yegâne eylemin çalışmak olmadığını düşünen biri için basit bir değişiklik bile intihara yeğdir. Ama nedir bu eylem? Bireyselliğin yok edildiği, insanların toplumsal ülküler uğruna tek tipleştirildiği düzenlerde yaşamı değer arz etmeyen birinin ölümüyle bir ikonaya dönüştürülme çabasının anlatıldığı oyunda komedi ve dram unsurları yerli yerinde kullanılmış, tiyatronun eğlendirici ve didaktik yönü dengeli yansıtılmış.  Oyuncu kadrosunda Kadriye Kenter, Sükan Kahraman, Engin Hepileri, Bülent Şakrak, Güneş Sayın, Çağrı Şensoy, Hüseyin Sevimli, Ebru Soyuerden, Ferdi Alver’in bulunduğu “Ölümüne” Kenter tiyatrosunun 39. Basamak, Kraliçe Lear, Kumarbazın Seçimi oyunlarından sonra en başarılı uyarlamalarından biri. Kadrodaki herkes rolünün hakkını fazlasıyla vermiş, ancak Kadriye Kenter’e bir kez daha hayran kaldığımı itiraf edeyim. Ölümüne’nin başarısı eserin gücünden ileri gelmekle beraber oyuncu kadrosunun karakterlere can veren ustalıkları tadına doyum olmaz bir seyir imkânı tanıyor tüm tiyatro severlere.     
 
Gerçi Stalin vaktinde,  hem oyunculuk hem yönetmenlik yapan hem adıyla anılan bir oyunculuk yöntemi geliştiren tiyatro kuramcısı Stanislavski’nin mektubuna şu sözlerle cevap vermiş: “ Oyun hakkında olumlu bir görüşüm yok. Çok yakın yoldaşlarım da oyunun boş hatta zararlı olduğunu söyledi. Ama yine de tiyatroya bu oyunu yapma şansı vermeye karşı değilim”  Fakat oyun yine de sahnelenmemiş, hatta yazarı Nikolai Erdman sürgüne gönderilmiş. Oyun ilk kez 1978’te İngiltere’de oynanmış, Rusya da ise ancak 1990’da sahneye konmuş.  
 
“Ölümüne” fars- kara mizah karışımı çok iyi bir oyun.  Mart ayı boyunca Harbiye’deki Kenter tiyatrosunda seyredilebilir.
 

Yazarın Diğer Yazıları

Doç. Dr. Hakan Yurdanur: Sokak köpeklerini vahşi, saldırgan oldukları için değil, sermayeye kâr sağlamadıkları için istenmiyorlar

Belediyelere tek laf edilmiyor. Kısırlaştırma ve diğer tedbirleri almadıkları için hiçbir cezai müdahalede bulunulmuyor. Çözümü öldürmede bulan vahşi bir tablo var önümüzde

"Biz engelliler devletin üzerine yükmüşüz gibi gösterilmemeliyiz, öyle algılanmamalıyız"

"Siyasetçiler ve toplum biz engellileri azınlık olarak görüyor. Ama azımsanmaması gereken bir çoğunluğun sesi olmak istiyoruz"

Soykırım demeniz için daha ne olması gerekiyor?

Soykırımın korkunçluğu sadece özneleri değil onların kimliklerini de yok etmesidir, gelecekleri kadar geçmişlerini de ellerinden almasıdır, yaslarını tutacak kimse bırakmamasıdır

"
"